her kış yakandığımız yahut da yakalanmamızın muhtemel olduğu griplere karşı ilk çare olarak başvurup, cebimizden, başucumuzdan eksik etmediğimiz, yorgun, bitkin ve halsiz bir halde hayat mücadelesi verdiğimiz o zor günlerde ucuzluğu ve kolay bulunurluğu ile her daim can simidimiz olarak görüp sarıldığımız, içerisindeki limon, portakal hatta yer yer de mandolina aromasıyla hasta bünyelermizin c vitamini ihtiyacını karşılamak için elinden geleni ardına koymayan ve bizim iyileşebilmemiz için ağzımızda eriyip kendini feda etmekten geri kalmayarak iyileşmemiz için kendine düşen görevi fazlasıyla yerine getirip güneşli, güzel günler görmemize elinden geldiğince katkıda bulunan bu dava adamı, bu yoldaş, bu gözüpek üründen güç ve cesaret alarak, birkaç kişiyi öldürdüğü için götü kalkan, kendini bişey sanıp üzerimize üzerimize gelen şu domuz gribi dedikleri çapsız, ibne salgına karşı onurlu ve başı dik bir mücadeleye girişip cansiperane savaşmak ve belki de tabiri caizse üç yüz spartalı gibi direnmek ve onu alt etmektir.
bazıları çıkacak mal mısın ölürsün diyecek. bazıları çıkacak başlık sıçmışsın diye çemkirecek. onlar ki bizi anlayamayacak olan, yüce limonlu olips'in kutsallığının farkına varamamış kalp gözleri, kapalı ruh ve yürek sağırlarıdır. biz, limonlu olips mucizesine inananlar, bu kutsal ürünün mucizesinden asla ve asla şüpheye düşmeden, onun yardımıyla hastalığa yakalanmadan yaşamayı sürdüreceğiz ve limonlu olips mucizesine inanmayarak kendini ve toplumunu heba eden bu kafir, münafık, zındık insan ve yöneticilerin yok oluşlarını yüzümüzdeki swh'larla izleyeceğiz.
