ne oldu ona? hatırlayan var mı?
gelin ben size başka şeyler anlatayım; dünü hatırlamıyorsunuz, bunları hiç hatırlamazsınız....
Devlet: et, yumurta, tükenmez kalem, kartuş, altı numaralı fuel oil, mıcır, zırhlı personel taşıyıcı şanzıman yedek parçası gibi temel veya yoğunlukla sarf ettiği ihtiyaçlarını kendisi belirler. Çünkü bunları kullanmıştır, eskitmiştir veya tüketmiştir. Bunlar, birden çok kaynak tarafından bolca üretilen, fiyatları az çok belli ürünlerdir. Bu harc-ı âlem ihtiyaçlarda büyük vurgunlar olmaz. Asıl ekmek, çok az kişi tarafından bilinen ürünleri devlete satabilmekten çıkar. Rakip azdır, bazen yoktur; fiyat kamuoyu tarafından bilinmez. iş sadece, devleti "Bakın buna ihtiyacınız var" diye iknâ etmeye kalmıştır. Yoksa siz, başkanların evde çay içerken "267 adet metrobüs alsak ne iyi olur hanım" diye dalıp gittiğini mi sanıyordunuz? Bir ara, bütün stadlara sakatlanan futbolcuyu saha kenarına taşımak için akülü araba sattılar. Futbolcu yere düşünce, bütün tribünler araba yürüsün diye bekliyordu. topçuyu saha kenarına getirirken herkes arabayı ve şoförünü alkışlıyordu. O arabalar lunaparklarda oyuncak olup değerlendirildiyse, ne mutlu bize.
Devlet her zaman kendisi almaz. bir yasa çıkarır, bütün ülkeyi belli bir ürünü almaya mecbur; bazılarını da zengin eder. Bir dönem "ekmek poşete girsin" diye kampanya başlattılar. "Ekmek Poşetleme Makinası"nı satan sattı. Alanlardan, tanıdık hurdacısı olanlar biraz daha şanslı; diğerlerini hiç sormayın.
Ekmek poşetleme zorunluluğu size fantastik komedi gibi geldiyse, "Araçlarda Ceset Torbası Bulundurma Zorunluluğu" korku filmi gibi gelecektir. Arabasında ilk Yardım Çantası taşımayan bir millete, "Son Görev Torbası" taşıtacaklardı. Ceset torbası standardı Resmî Gazete'de yayımlandı. Standardının çıkarılması üzerine bir grup TSE çalışanı, 20 milyar lira rüşvet dağıtıldığını ihbar etti. Sağlık Bakanlığı müfettişleri, ceset torbası standardının yayımı için büyük çaba harcayan ve 1997 yılında 20 milyar lira rüşvet aldığı öne sürülen kişinin görevden alındığına dikkat çekerek, bir daha idarecilik görevi verilmemesi gerektiğini rapor ettiler. Standardın hazırlanması için, ABD'den gelen heyetin uçak biletleri dahil Türkiye'deki tüm harcamaları TSE tarafından karşılandı. Gelen heyete TSE'den o günün parasıyla 5.5 milyar liralık harcama yapıldı. Maliye Bakanlığı heyet başkanı hakkında "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni dolandırmak" suçlamasıyla soruşturma açtı.
Domuz gribi aşısına gelince... Önce laboratuarda test edilip sonra uygulanacağı söylenen bir ürünü, yüz binlerce adet sipariş etmek başlı başına bir tartışma konusu. Bütün hüsnüniyetimizi koruyup, Sağlık Bakanı'nın da hüsnüniyet gösterdiğini, zaman kaybetmemek için bu önlemi aldığını kabul edelim. Tıp doktoru bir bakan ve altındaki binlerce uzman hekimin verdiği bu alım kararını, bakanın gözünün içine baka baka yerle bir eden Başbakan'ın tavrını da. 0002 numaralı kırmızı plaka sahibinin, 0001 numaralı kırmızı plaka sahibini azarladığı tek ülke biziz. Belki Putin de Medvedev'i arada haşlıyordur, ama bunu kameralar yapmadığına eminim.
Ne diyorduk, aşılar elde kaldı. 1 ay boyunca belediye otobüsünde Zen Üstâdı gibi hiçbir yere dokunmadan havada durduk. Millet karısını/kocasını öpmez oldu. Domuz zaten yoktu, gribi de unutuldu. Aşısını da tekrar gündeme getirip, akıl karıştırdığım için özür diliyorum.
medyanın uzun süredir dikkatini çekmeyen bir aşı. bir rüzgardı geldi geçti. neden üretildi, kimler üretti, o haberleri ortalığa yayanların amacı neydi, ne kadar para verildi, fazla gelen aşılar iade edildi mi, kısacası; bize bu aşıyla ne kadar soktular? sorular bunlar.
hükümet tarafından ne kadarının elimizde* patladığı, almak için vatandaşın cebinden ne kadarının yabanci firmaların cebine girdiği açıklanmyan aşı. tabi benzine, doğalgaza, elektriğe, köprüye zam gelecek. daha zengin edilecek çok yandaş var.
bütün dünyanın harıl harıl yaptırırken biz evlerimizde komplo teorileri üreterek yaptırmaktan kaçınıyoruz. domuz gribi aşısından korktuğumuz kadar gribin kendisinden korkmuyoruz. kendimizi denek zanettiğimiz anlarda bu aşının dünyada sadece bizim ülkede yapıldığını düşünüyoruz.
bizim millet sürü psikolojisine sahiptir bilime inat aşı yaptırmama moda olunca kimse yaptırmadı...bir moda olsun millet izdiham yapardı olmak için...medya dezenformasyonuna boyun eğmemek ve olmak gerekir diye düşündüğüm aşı...
3 gün önce olduğum aşı. asıl kafama takılan, aşının "burun akıntısı ve ateş" gibi gerçekleşmesi gereken yan etkilerini göstermemesi oldu. ulan yoksa ben 1 ay önce domuz gribi mi oldum? diye düşündürdü bana. 1 ay önce de sıkı burun akıntısı ve hafif ateşli bir "grip" geçirmiştim sanırım domuz gribiymiş (belki).
neyse, bu aşıyı olmayanların aklından şüphe duyuyorum.
aklı başında tüm profesöyler çıkıp "bütün gelişmiş ülkeler aşıyı olup ölü sayılarını azaltıyorken bizim insanlarımız aşı olmuyor. 1 sene sonra batıda yüzlerle ifade edilen sayıda insan ölmüş olacakken bizde binlerce hatta onbinlerce insan ölecek ve bunun sebebi de insanlarımızın aşı olmaması, başbakanlarımızın adeta 'ben olmuyorum siz de olmayın' demesi olacaktır." diye konuşuyor.
sizler aşının içinde olduğu söylenen (hatta olan) civayı bardak bardak içmiyorsunuz. o civa hemen her aşıda zaten mevcut. doritos yiyerek kanser olmadığınız gibi, hayatınızda bir kez olacağınız bu aşıdan gelen civayla da sinir krizi geçirmezsiniz korkmayın. domuz gribi öldürür, aşısı değil.
not: başlığa girdiğimizde bu entry gözükmüyor, ancak entry numarası verildiğinde rahatça görebiliyoruz. allah allah.
Finlandiya eski Sağlık Bakanı Dr. Rauni Kilde'nin domuz gribi aşısının bir aldatmaca olduğunu ifade ederek "Bu aşı ile mümkün olduğunca dünya nüfusunun çoğu öldürülmek isteniyor" sözleriyle uyardığı aşı.
Bu düşüncenin eski ABD Başkanlarından Henry Kissinger'e ait olduğunu söyleyen Dr. Kilde, 14-15 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Bilderberg toplantısında bu kararın alındığını belirtti.Dr. Kilde, bir televizyona yaptığı açıklamasında, "ABD, hiçbir maddi kayıp yaşamadan hatta milyarlarca dolar kazanarak dünya nüfusunu üçte iki oranında azaltmayı hedeflemektedir" diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü'ne domuz gribinin ölümcül bir salgın olduğu yönünde beyanda bulunması için baskı yaptıklarını belirten Rauni Kilde, "Böylece aşıyı tercihli değil zorunlu yapmak istiyorlardı. Özellikle hamile kadınların ve çocukların ilk önce aşı ile zorunlu tutulması gelecek nesilleri hedeflediğini göstermektedir" açıklamasında bulundu.
Finlandiya hükümetinin sınıflandırmayı kabul etmediğini ve hastalığın derecesini normal hastalık olarak gösterdiğini ifade eden Kilde sözlerini şöyle sürdürdü; "Hiç kimse aşının bir yıl, beş yıl ya da 20 yıl sonra ne gibi etkilerinin olacağını bilmiyor: Mutlak kısırlık mı? Kanser mi? Ya da ölümcül herhangi bir hastalık mı?"
Dr. Rauni Kilde, "Amerikan yönetimi ileride bundan dolayı doğacak herhangi bir sıkıntıdan dolayı ilaç şirketlerine bir sorumluluk yüklenmemesi için şimdiden önlemini aldı ve onları tüm sorumluluklardan muaf tuttu. Bu bile işin ciddiyetini göstermeye yeter." dedi.
aşıyı yaptıralı 28 saat olduğu halde hafif kol ağrısının dışında bir etki göremediğim aşıdır. ağrılı bölgeye alkolle ıslatılmış pamuk koyarak bu rahatsızlığı da bertaraf edince başka bir sıkıntı yaşamadım.
bugün itibariyle olduğum ve de en ufak bir sıkıntımın olmadığı aşıdır.
olmayacağı anlamına gelmez ancak kabus göreceğime uyanık kalmayı tercih edenlerdenim.
domuz gribi aşısının yaptığı iddia edilen guillian barre sendromunun aşı komplikasyon oranı 1\2.000.000
grip olan birinin guillain barre sendromu olma oranı 40\1.000.000
yani aşı bu sendromu 80 kat azaltmaktadır.
ayrıca bizi difteriden boğmacadan polio dan kızıl dan kızamıktan kurtaran aşıya nedenbu kadar düşman olduk?
aşı dünya sağlık örgütü tarafından onaylanmadan yapılması istenmeden hiç bir şirket tarafından yapılamaz.
modern dünyada sağlıklı insan hasta insandan daha çok para harcamaktadır sağlık sektörüne. kimse bizim ölmemizi istemiyor. kimse bizim hasta olmamızı ters yürümemizi istemiyor.
yapan yapar yapmayan yapmaz. ama aşı olduktan sonra 15. gün aşı maximum seviiyeye yükselmektedir.
Her akşam haberlerde 'son üç günde şu kadar kişi daha öldü' nidalarıyla iğreti olsamda henüz içeriğini tam olarak kavrayamadığımdan ve güvenemediğimden dolayı yaptırmadığım domuz gribi aşısı.
Gün itibariyle ele avuca sığmayan kardeşim, bu aşıyı olmuştur. Ama benim özellikle belirtmek istediğim husus; iğne vuran hemşirelerin yarın okula gelmeyebilirsiniz demesine rağmen aşı vurulduktan takribi 1,2 saat sonra salon futbolu oynamasıdır. an itibariyle de hiç bişeciği yoktur. Korkulası bir aşı değildir .buda levent kırca dan aşıdan korkanlar için gelsin: (bkz: şuncacık aşıdan noolcak ayol)*