diriliş'in* girişi için de -kendisi çalmak suretiyle- bu sazı tercih etmiştir orhan gencebay. eserin mantığına bakıldığında yapılan seçimin ne kadar da yerinde olduğu kolayca kestirilebilir zaten.
kulağa çok hoş gelen bir tınıya sahip olmasının nedeni bizim çalgımız olması mıdır diye merak ettim ve 3 yabancı arkadaşıma dinlettim.
sonuç: müzik evrenseldir.
Dombıra bir kazak çalgısıdır.Nogay Türkleri süper çalar.Şarkıda süper insan etkileniyor.Kazak arkadaşlarımın Nogaylara "bizim çalgımız bu" diyerek sövdüğü çalgı.
kazakistan'da her gece canlı dinleme şansı bulduğum, tüylerimi diken diken eden türk çalgısıdır. ülkemizde hiç bir müzisyenin elinde göremediğim, kıymeti bilinmeyen harika bir enstürmandır.
yurtdaki nogay türkü ve kazak türkü arkadaşlırımın kavga sebebi.
2 halk ta dombıra bizimdir demektedir.
işin aslı kazaklar nogaylardan türediği için çalgı aslında nogaylarındır.
bitti nokta.
efendim normalde 4 telli olarak yapılmış ancak cengiz han bir oğlu öldüğünde, ortasına erimiş demir damlatmış ve ortadaki 2 adet tel kopmuş. bundan sonra da öyle yapılmış bu saz. biri anlattıydı.
o kadar güzel bir sesi vardır ki çalındığı zaman sanki kendi iç sesinizi duyuyormuş gibi hissedersiniz. Nogayın kazakın demek olmaz dombıra türkündür. dombıra ile söylenen parçalar kulağa çok hoş gelir çünkü bu anamızın sesidir. türkçemizin sesidir. derinlemesine dombıra sesi duymak için
(bkz: arslanbek sultanbekov)
(bkz: ulytau)
bu videoyu bize bir liderlik eğitiminde izlettirmişlerdi.
eski türklerde orduda seçilmiş bir ekip bulunurdu. bu ekipteki askerler çocukluklarından itibaren özel askeri eğitime tabi tutulurlardı. aileler oğullarını bu ekibe vermek için can atarlardı. şimdi bunların savaşta nasıl bir rol üstlendiklerine bir göz atalım.
iki ordu karşılaşacağı zaman, bu özel eğitimli askerler, büyük bir hızla düşman ordusunun içine dalarlardı. verebildikleri kadar zaiyat verdirmeye çalışırlardı. düşmanı epey bir kırdıktan sonra lider, geriye dönmeyi emreder ve hep birlikte geri dönerlerdi. ancak çok kayıp vermiş olan düşman ordusu bunların peşine koyulurdu hıncını almak için. bu arada ana orduda okçular hazırlıklarını yaparlar ve beraber hızla gelen düşman ve türk askerleri okçu menziline girdikleri gibi bu okçular tarafından yağmura tutulurlardı. hem düşman askeri hem de türk askeri bu ok yağmurunda can verirdi ve savaş kazanılırdı.
işte analar babalar evlatlarını yüzyıllar boyu bunun için yetiştirdiler, özgürlük uğruna can vermeleri için.