Hep düşünürüm; acaba domatesi o sarıklı halinden, dalından kopardığımız anda, belki de bizim hiç duyamayacağımız bir frekansta çok yüksek bir acıyla bir ses çıkarıyor olabilir mi, diye.
her aklıma geldiğinde beni ağlatan bir hikayesi vardır.
eski zamanlardan slav kökenli bir dostum sscb dönemi moskova da doktorluk yaptığı zamanlarda moskova da kimsesiz bir kadınla yakınlaşmaları olmuş hikaye bu ya kadının da 6-7 yaşlarında küçük bir kızı varmış, anne ile kız günün her öğünü patatesle karınlarının doyururmuş.
Arada bizim arkadaş kadının evine elinde bir şişe votkayla ziyaret eder bir iki gece takılır sonra evine gidermiş,günlerden bir gün eline bir poşet de domates alıp öyle gitmiş neyse bunlar akşamdan içmiş eğlenmiş sonrasında sızıp uyumuşlar sabahında annenin bağırmalarına uyanan arkadaşım olayı çok geçmeden anlamış, küçük kızın dayak yemesinin tek sebebi annesi sızdıktan sonra tadını ölesiye merak ettiği ve ilk andan itibaren tadına bayıldığı domatesleri birer ikişer götürmüş olması. arkadaşım olaya hemen müdahil olup yeter vurma diyerek koşar adımlarla pazar yerinden bir poşet dolusu yeni domatesle gelmesi ve aileyi bundan sonraki her ziyaretinde votkanın yanında küçük kıza domates götürmüş.
gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git
hatta ayı yogi olarak git, kobi olarak git mesela, kredi al yüzde on büyü değişiklik olsun
gitme ya! bak hobi lazımsa ben olurum hobi!
tatsız tuzsuz bir sebze oldu artık. Eskiden bahçemizde yetiştirirdik öyle israil tohumu da değil dededen kalma gerçek tohumla onun kokusu lezzeti bir başka idi. Şimdi marketten dünya para verip alıyorum saman yer gibi geliyor.