mevsimden yaz, günlerden cumartesi ise dolmuşa ,otobüse binilmez. çünkü içi tıklım tıklım askerliğini yapmakta olan erler ile doludur. parfüm sıkarsın mis
gibi binersin dolmuşa ancak o sırada er sürüsü biner.
ve eziyet başlar.
-her daim postal içinde olan ayakların kokusu,
-ağır hareketler ve sıcak hava dolasıyla oluşan ter kokusu,
-hacı yağ gibi sürülen parfümlerin kokusu,
-arada pırt pırt kaçıranların gaz kokusu birleştiği zaman tamam kusmanın yada inmenin vakti gelmiştir.
-kaptan sağda indircen mi?
+bilader sen .... gitmiyomuydun? (şoför de herkesin inceği yeri bilir bu arada.)
-yok abi hadi indir ölcem şimdi!
yeri geldiğinde dolmuşun kapısını tekmeyle kırıp çıkmak istenen, yeri geldiğinde hüzünlü bir şekilde maziyi hatırlatan, birçok şeyin bileşiminden meydana gelen kokudur.
evde yapılan türlü hamur işlerinin dolmuşu saran kokusu.
daha geçen gün başıma geldi, dolmuşunda boş olmasını fırsat bilip, geçtiler arkaya, "kendi ellerimle yaptım ye üzülürüm bak yemezsen" gibi sözler eşliğinde bir güzel tükettiler o mis gibi kokan hamur işlerini. hayır yani zaten dolmuşta az kişiyiz bize de ikram etse ölecek mi, aç mı kalacak? bir tarafım şişmeden vardım neyse ki gideceğim yere.