ölmeden mezara konma hissi verir. para birine rica ederek gönderilmiştir lakin yolda neler olacağı tam bir muamma oldugundan basına bişi mi geldi, ya biri cebe indirdiyse ya söför unuttuysa diye yanıp tutusulur.cesaret toplanıp şöföre sorulur ağzının payı alınır..
para şoför e ulaşınca hemen paraüstünü vermez. belli bir süre para üstü gelmeyince yav acaba unuttu mu para üstünü diye düşünürsünüz. ineceğiniz durağa doğru geldikçe geriliminiz artar. sonunda ezik bir şekilde bayraklı ya 10 vermiştik diye seslenmenizle bu gerginliğe bi son verirsiniz.
insanı yaman çelişkilerin kucağında maymuna çeviren, efendim insanın adeta ağzına sıçan bir durumdur.
günlerden herhangi birinde, gideceğiniz yere gidebilmek için binmişsinizdir minibüse .elinizi cebinize atıp bu nasıl bir fiyakaysa, yapabilmek için fiyakanızı en büyük paranızı vermişsinizdir şoföre.bilemem orda alımlı bir ahu mu görmüşsünüzdür, yoksa gaza mı gelmişsinizdir bilinmeyen bir sebeple.
ancak işte gerilim tamda bu parayı uzattıktan sonra başlayacak,parayı verdikten sonra geçen her saniye sizin için üzeri gerilimle soslanmış bir aksiyona dönecektir.parayı verip döndükten sonra kendi içinize, o insanın ruhunu delik deşik eden acaba soruları yapışacaktır narin zihninize.
"acaba" diceksinizdir."acaba amına koyiiim, acaba ya gelmezse?"
bu incitici sorgulama anlarına dayanamayacak kendinizi farklı meşgalelerle meşgul etmek için pencereden dışarıya bakıyormuş izlenimi yaratacak, "olum bende para daha çok var ki" imajlı bakışlarla yapay bir neşeye boğacaksınızdır yüzünüzü.
ancak belki güneş balçıkla sıvanabilecektir, ama ruh tutmayacaktır asla boya.o yüzünüzü yalayıp geçen sahte gülüş,yapay acımadı ki bakışı yerini derin bir kaygıya bırakacaktır.
bu gergin bekleyiş dakikalarında şoförün yaptığı bütün hareketler gözlenecek, ya "50 milyonun üstüeeaaa" diye bağırırda duymam diye çıtınızı bile çıkarmayacak, uzattığı bütün para üstlerine ilk defa kamera gören yerli duygulanmalarıyla bakacak, her kuruşu için götünüzden kiloyla ter akıttığınız paranızla, para üstünüzü sorduğunuzda insanların "vay ayı oğlu ayı, 3 kuruş için rezalet çıkardı" diyebileceği ihtimali arasında sıkışıp sağlam bir azap çekeceksinizdir.
para üstünün küçük meblalar olması durumunda sıkça yaşanan hadisedir. 50 bin yada 100 bin gibi küçük meblalar kişinin anlamsız bir şekilde para üstünü istemeye çekinmesine neden olur.
dolmuşun tıka basa doldurulmasıyla zaten adım atacak yer yoktu. zar zor kendimi içeri atmıştım. önde ki acuze ona değdirmek için mücadele ettiğimi sansa da amacım sadece içeri girmekti. "benim zikiminde bir şerefi var lan değdirmek istesem sana mı değdiririm, o bastonunu buruşmuş kukuna sokarım" diyesi geliyor insanın ama yok efendim hani terbiyeli adamım ya, yaşlılara iyi davranmam gerekiyor ya "teyzecim çok özür dilerim amacım acizane-i taciz etmek değildi bilakis efkarı umumiyede hebele hübele" diyerek gönlünü aldım. bu hareketimle dolmuş ahalisinin de takdirini kazanmıştım. halbuki o acuzeyi tenhada sıkıştırsam "teyzecim kaç yıldır seks yapmıyorsun, ateşli bi erkek ister misin" diye kibar bir teklifte bulunup rahatsız etmek isterdim ama etrafımda "bütün dünya buna inansa hayat bayram olsa" bakışlı insanlar görünce sakinleştim... ardından teyzenin yanından uzaklaşmaya çalıştım ama öylesine büyük bir götü vardı ki nereye dönsem istemeden de olsa değdiriyordum.
"ulan bu adam para üstünü niye göndermiyor, şimdi kim isteyecek 50 bini, zaten toplu taşıma ahalisinin tepkisini çekmişiz" diye düşünürken ineceğim yere oldukça yaklaşmıştım. şoför para isteme konusunda ki hassasiyetini para üstünü gönderme konusunda göstermiyordu. bir yanım "ulan 50 bini istesem cingen konumuna düşer miyim, yanda ki kızla da yarım saattir kesişiyoruz yanlış bir imaj vermiyelim" derken öteki yanım "salak mısın olum sen, adam senin paranın üzerine yattı vermiyor lan, resmen seni salak yerine koyuyor" diyordu. "kaptan benim 50 bin vardı, gönderir misin?" diyerek sessizliği bozmuştum.
dolmuştan indiğimde zikerim yaşlı teyzesini, yanda ki kevaşeyi falan diyerekten 50 binime sarılarak okula doğru ilerledim. durak çok kalabalıktı "arkadan vermeyen var mı?, şurdan 2 kişi" sesleri bana eşlik ediyordu, haa birde şoförden zorla aldığım 50 binim...
bir yandan girdiğiniz kuul ruh halinin verdiği gazın, bir yandan da verilen paranın kargaşada kalle kuyusuna gidecekmiş korkusunun yarattığı gerilimdir. ne parayı istemeye girebilirsiniz ne de çizdiğiniz kuul karizmayı pok etmek istersiniz. uzun bir süre bekledikten sonra şöfer amcanın o iç rahatlatan "abii 50 milyonun üstüüü" cümlesi ile irkilir ve paranızın başka bir lavuğa gitmesini engellemek adına öyle bir atılırsınız ki bu az önceki gerilimden daha da şiddetlidir. para üstü ile buluşmak ise, o an hiçbirşeye değişilmezdir.
eğer verilen bozuk paraları yere düşürürseniz o paraları geri alamazsınız. almaya çalışırsanız arkanınızdaki yaşlı teyzenin mutlaka "çık çık" diye ağzından dökülen ses damlacıkları kulaklarınızda yankılanacak az önce yaşadığınız gerginliğin 3 katını hissedeceksiniz.
şoförden uzakta bir yere oturan kişinin çektiği acılar dolu korkudur. önde boşalan bir yere gidip oturulur ve usulca "abi benim paranın üstünü göndermedin" denilerek olaya nokta konulur.
halbuki para uzatanda suçtur, kendinizi suçlu hissedersiniz o dakikada, niye canım allah allah adam paranın üstünü vermiyor, utanmasa tüm parayı inderecek dibe, tabi bizim saf halkımızda istemeye utanıyo, mna kodumunun şoforüne inat para vermiycem. yeter yaa.