hüseyin vodinalı nın dünya gündemi ni okurken başvurulması gereken yazısı. tanımam etmem kendisini ancak tespitler yerinde.
(bkz: şangay işbirliği örgütü)
(bkz: türkiye ve şangay işbirliği örgütü)
--spoiler--
Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Kafkaslarda kanlı bir emperyalist savaş süre giderken, dünyada çok önemli 2 gelişme yaşandı.
Bunları batı eksenli medya görmezden geldi.
Olay 31 Temmuz 2014 günü Tacikistanın başkenti Duşanbede yaşandı.
Ben elbette bunu aktarmak durumundayım.
Şanghay işbirliği Örgütü hakkında defalarca yazdım.
Kısa adı ŞiÖ olan bu örgüt, Çin ve Rusya öncülüğünde kurulan bir çeşit Asya NATOsu.
Resmi amacı; Terör, Aşırıcılık ve Ayrılıkçılık tehdidine karşı ortak mücadele.
Aynı zamanda üyeleri arasındaki sınır ihtilaflarının çözümü için de bir misyon taşıyor.
Rusya ve Çinin uzun süren sınır anlaşmazlığı bu örgüt bünyesinde sonuca ulaşmıştı.
2005teki ABD Orta Asyadan çıksın kararı da aşamalı olarak hayata geçti.
Sovyet Rusya dönemindeki Varşova Paktına da benzetiliyor, NATO karşıtı olduğu için.
Ama bu ideolojik olmaktan çok, Batı emperyalizmine karşı bir dayanışma örgütü.
Üyeleri: Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan.
4 tane de gözlemci üyesi var: iran, Hindistan, Pakistan ve Moğolistan.
Türkiye, Belarus ve Sri Lanka ise diyalog ortağı statüsünde.
işte 31 Temmuzda Duşanbede yapılan ŞiÖ Dışişleri Bakanları toplantısında, 4 gözlemci ülke, iran, Hindistan, Pakistan ve Moğolistanın üyeliğine yeşil ışık yakıldı.
Şanghay işbirliği Örgütüne üye 6 ülkeye, bu 4 ülkenin de katılması, ŞiÖnün bölgesel olmaktan çok küresel bir kuvvet merkezine dönüşmesinin önünü açacak.
ŞiÖ, sınırlarını Orta Asyadan, Hazar Denizi çevresine ve oradan da Umman denizi ve Bengal Körfezine uzatacak.
Bu 4 üyeden en önemlisi iran.
Ortadoğu ve Batı Asyada giderek bölgesel bir güç haline gelen ve de nükleer faaliyetlerini sürdüren iran, malum, ABD ve israilin hedefinde bir ülke.
Rusyanın destek verdiği Tahran, 2009da da tam üye olmak istemiş ama Moskovadan veto yemişti.
Çünkü o dönem irana BM yaptırımları gündemdeydi ve Rusya bu yaptırımlardan pay almak istemiyordu.
Ancak, gerek Suriye ve Irakta batı destekli bölücü dinci örgütlerin, israilin faşist yönetiminin Gazze saldırıları ve gerekse Ukrayna üzerinden Rusyanın köşeye sıkıştırılması çabaları, Moskovayı iran konusunda ikna etmişe benziyor.
En az iran kadar önemli iki diğer ülke ise Hindistan ve Pakistan.
Hindistan dev bir ülke, dünyada nüfus açısından Çinden sonraki en büyük ülke.
Son yıllarda Çin kadar olmasa da büyük hamleler yaptı.
Nükleer bir güç.
Pakistan da nükleer bir güç ve de ABDnin Orta Asyaya atlama tahtası görevini yaptı geçmişte.
Özellikle Afganistanda El kaide ve Talibanın yaratılmasında ABD emrinde çalıştı.
Pakistanın Kenan Evreni olan Ziya ül Hak döneminde, Pakistan ve Afganistanda CIA dolarlarıyla kurulan binlerce medresede (Şii irana karşı) bugünün El Kaidesi, IŞiDi yaratıldı.
Hindistan ve Pakistan öte yandan Keşmir yüzünden çok kez savaştı.
Aralarında tarihi bir husumet var.
Ancak ŞiÖ açılımı bu husumetleri ortadan kaldırarak Keşmirde kalıcı bir barışa dönüşebilir.
Pakistanın El Kaide bağlantısı ve de irana karşı El Kaideci Cundullah terörü ihracı da bu kapsamda sona erebilir.
Duşanbede ŞiÖ üyesi ülkelerin Dışişleri bakanları tarafından örgütün 2025 yılına kadar gelişme stratejisi taslağı onaylandı.
Dünyadaki radikal değişimleri ve gelişmeleri göz önüne alacak olursak, 4 ülkenin üye olmak için 2025i beklemeyeceğini söyleyebiliriz.
DOLARIN YIKILAN KRALLIĞI
2008 kriziyle birlikte, Obama döneminde bariz bir biçimde çatlayan ABD yönetimi, Zbigniev Brezinski ve Henry Kissinger gibi akil adamlarını dinlemedi, Ortadoğudaki hezimeti sonrası gözü kara biçimde Ukraynaya daldı.
Zaten ortadan ikiye bölük Ukraynada yönetim, Rus yanlılarından Amerikancı faşist koalisyonuna geçti.
Kırım elden gitti, ardından Doğu bölgeleri ayaklandı. Ukrayna ordusu çok ağır silahlarla saldırdı. Rusya ayrılıkçılara destek verdi.
Dünya Kupasının ardından Brezilyada toplanan BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) IMF ve Dünya Bankasına alternatif bankalar kurma kararı aldı. Bu şu demekti; bu gelişmekte olan ülkeler Amerikan ordusu destekli doların hegemonyasına karşı çıkacaktı.
Mesela iflas etti denen Arjantinin aslında iflas etmediği, akbaba fonlarına karşı teslim olmadığı için ABD mahkemelerince cezalandırıldığını kimse pek söylemedi, ama Arjantinin böylesine direnç göstermesinin de ardında BRICS Bankası gelişmesi önemli rol oynadı.
Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin, uçağıyla tam bu zirveden dönerken aynı hatta uçan bir Malezya uçağı Ukrayna üzerinde düşürüldü.
Suçlu hemen ilan edildi: Putin.
Ve de ABD, ABye Rusyaya karşı ekonomik yaptırımları dayattı.
Almanya ise bu yaptırımlar öncesi Rusya ile gizli görüşmeler yürütüyordu. Hatta zaman zaman Fransa da bu görüşmelere katılıyordu. Uçağın düşmesi sonrası bu görüşmeler de akamete uğradı.
1929 büyük buhranından bile büyük denen 2008 krizi Amerikayı çok derinden vurmuştu.
Sadece dünyada değil, kendi toprakları üzerinde bile otoritesi sorgulanır olmuştu.
2003te petrolü dolarla değil avroyla satmaya kalkan Saddam Hüseyini, 2005te yine avroya endeksli bir petrol borsası kurmaya kalkan iran da yaptırımlarla vazgeçirildi ama küresel gidiş doların tahtını sarsıyordu.
Çinin bariz yükselişi, uzun dönemli stratejik planları (batının taşeron köleliğinden, kendi markalarıyla küresel piyasalara girme çabaları) da doların krallığını devirmek üzerine idi.
Döviz sepetindeki dolarları, Çin işkencesi gibi damla damla azaltıyor.
ZiNCiR RUSYA ÜZERiNDE Mi KOPACAK?
Çinin China Daily gazetesi, Batının Rusyaya uyguladığı baskının Amerikan dolarından vazgeçiş sürecine ivme kazandırdığını yazdı.
Gazete, Rusyanın dev şirketlerinin Batıda finansman kaybetme korkusuyla Amerikan dolarından vazgeçerek diğer dövizlere yöneleceğini ileri sürdü. işadamları arasında şimdi en çok Hong Kong dolarının popüler olduğunu belirtti.
China Daily, Megafon şirketini örnek gösterdi. Şirketin, sermayenin yüzde 40ını Hong Kong dolarına yatırdığını, kalanını ruble olarak tuttuğunu anlattı. Üstelik Hong Kong dolarlarının Çin bankalarındaki hesaplarda bulunduğunu kaydetti.
China Daily, yuana geçişin de gözlemlendiğini yazdı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin geçtiğimiz mayıs ayındaki Çin ziyareti sırasında, ikili ticarette doların kullanılmamasını öngören anlaşma imzalamıştı.
Dolar yerine ruble ve yuan kullanılacaktı.
Çinin haber ajansı Xinhua da, Türkiyenin de Rusyayla ticarette ulusal paraların kullanımını teklif ettiğini hatırlattı.
Batılı finans analistleri de Rus yatırımcıların, Hong Kong veya Şanghay'a kayabileceğini belirtiyor.
Uluslararası Finans Piyasaları Uzmanı Chris Skinner, ABD ve AB'nin Rusya'ya karşı uygulayacağı finansal yaptırımların Londra'nın finans merkezini de vurabileceğini söyledi.
Rus sermayesinin, ABD ve AB dışında yeni cazip merkez arayışı içinde olacağına finans piyasalarında kesin gözüyle bakılıyor.
Merkezi Londra'da bulunan Capital Economics Ekonomisti Christian Maggio, Rus sermayesi için Türkiye'nin cazip merkezlerden biri olacağını düşündüğünü belirterek,
"Türkiye'nin uzun vadede Rusya'nın sermaye akışından faydalanabileceğini düşünüyorum. Hatta piyasalarda geçen haftaya kadar TLde görülen hareketlenmenin kısmen bu sermaye akışındaki değişimden kaynaklandığı bile konuşuluyor" dedi.
Bu olasılık üzerine bir anda Ermenistan Azerbaycan arasında yaşanan çatışmalar da manidar mı acaba?
ingiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond "Yaptırım paketi bize zarar vereceğinden daha çok Rusya'ya zarar verecek şekilde tasarlandı fakat Rus ekonomisine uygulanacak geniş çaplı yaptırımların bizim üzerimizde etkileri olmayacağını söylemek manasız olur" yorumunu yaptı.
Krizden henüz çıkamayan ancak küçük bir toparlanma yaşayan ABde, Rusya yaptırımları çok tartışılıyor.
ABDnin bu durumdan faydalanarak AB ile bağlayıcı bir gümrük birliği anlaşması yapmasına en çok Almanya karşı çıkıyor.
Almanya, ticarette ABDden çok Rusya ve Çine yönelme işaretleri veriyor.
Amerika ise giderek panikliyor ve daha çok hata yapıyor.
The Economist dergisine bir demeç veren ABD Başkanı Barack Obama, Rusyayı hem doğuya hem batıya bakan iki yüzlü Janusa benzetti ve Putinin Rusya için tehlikeli olduğunu söyledi.
Obama, 2009daki Medvedevi aradığını da söyledi.
ABDnin Asyadaki çabaları da (Japonyanın kısmen katılımı dışında) umutsuz.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen haftasonu Yeni Delhiden eli boş döndü. Hindistan yeni başbakanı Narendra Modinin, Putin ile görüşmesinde Rusyaya destek sergilemesinden sonra gerçekleşen ziyaret umutsuzdu.
John Kerrynin New Delhiye vardığı gün, Amerikan doları yerine karşılıklı hesaplaşmalarda ulusal dövizleri kullanma mekanizmasıyla uğraşacak Rus-Hint çalışma grubunun meydana getirilmesi açıklamasına rastlanmıştı.
Tüm bunlar olurken
Bu Ekim ayından itibaren sıkı para politikaları uygulaması beklenen ABD Merkez Bankası, gelişmekte olan ülkelere finansmanın kesilmesine yol açacak.
Türkiye gibi bıçak sırtındaki ülkeler ayazda kala kalacak ve çare arayışına yönelecek. Bunun da doların tahtını sarsacak bir etki yapması beklenebilir.
Ancak şu saptamayı da yapmak zorundayım:
Ancak doların dünya rezerv parası olması için trilyonlarca dolarlık silah üreten, ordu besleyen ABD gerileme döneminde giderek daha tehlikeli oluyor.
Aynı yaralı bir ayı gibi, çok daha saldırganlaşıyor.