Yayladan gelen atlar yol kenarından otlar
Yatma göğsün üstüne kız sinelerin patlar
Eh emine emine eh emine emine
Gel emine emine eh emine emine gel emine emine.
Başlıktaki entrylere olan duygulanımımdan ötürü kalemimden çıktı bir anda.
Gerdanından aşağıya doğru gökyüzü timsali bakışlarımla dokunmaya yeltendim vücudunun en huzur dokulu elzem-i muhterem noktasına.
O dokunuş,
O koku,
Hangi literatür hangi terapi silebilirdi gökyüzündeki her bir yıldız tanesi memelerinin ucuna sıra sıra dizilmişken.
zamanın göreliliğine kafa tutarak aynı hızda tükettik birbirimizi,
ellerimiz birkaç yüzyıl geriden geldiğinden hiç kavrayamadım sendekileri
yakınlardaki bir başka evrenden mülteciyim,
sığınsam kubbelerine, dokunsam memelerine.
beyaz çarşaf, loş ışık; tenimi imza ederdi tırnakların.
ıslak dudak, sıcak nefes; çok ahını aldık duvarların.
yetişmekte olan bir fidandır avuçlarım
büyüsem sana doğru, dokunsam memelerine.
hatalar tarihinde tozlu bir sayfada isminin altı çizili.
pişmanlık soğuk parmakları olan bir kafes, etrafım çevrili.
ucunda birer üzümü olan iki salkım onlar
bir bedevi gibi uzatsam ağzımı, dokunsam memelerine.
kabzasında saklı, başı okşandıkça büyüyen bir hançer saklarım ben.
nihayetine bağlı, uzun zaman yapmayınca erken boşalan bir buluta benzeyen.
bugünlerde hiç ışıldamayan, yavaş yanan paslı bir hançer...
bir gece suikasta gelsem sana ama yalnız dokunsam memelerine.
melamilerin tarifindeki hırka belime sarılan bacakların,
tapınakçıların kutsal kasesi titreyen kalçaların,
mitolojiden anlamam, içimdeki şehvettir ibadetim
semaya değil onlara açsam ellerimi, dokunsam memelerine.
ihtilaf tohumları gibi avuçlarım onları iki yana ayıran,
isyanının çıban başı uçların ki dişlerimle cezalandırılan.
bu harbin başındaki ozan marcus der ki "işgalim demokrasi getirmek için,
eşit dağılsın memelerin avcuma, dokunsam memelerine."
Bir kar tanesi gibi düşer dudaklarım boynuna.
Hafif, ıslak ve pekala titreterek devam eder yoluna.
Köprücük adlı aracı kemikten biraz aşağıya.
Çığ olup düşmeden dudaklarım, dokunsam memelerine.
Serin kaldırımlarda kalkar kasık diyarından bir ağaç,
Yükselir göğüne; beyaz içi dolu meyveye değmektir amaç.
Yırtıp zaman kılıfını aşsam ellerimi
Aşıp da ellerimi sana doğru, dokunsam memelerine.
Ey doğanın bitki örtüsüyle bileklerine dolandığı,
Rüzgarın saçlarından, ışığın gözlerinden saçıldığı
Bizatihi sanadır açık ve saçık avuçlar.
Saçsam ellerimi sana, dokunsam memelerine.
Yeter nedendir var olmak arzulamaya seni,
Genel geçerdir memelerinin estetikle sentezlenmiş hikmeti.
Ozan marcus der ki "vücuda gelen halavet onlar,
Onlara gelsem ben de, dokunsam memelerine."
yaklaşık bir yıldır aralıklarla ve farklı hesaplarımla bu başlığa tam 14 şiir yazmıştım. Geçenlerde sözlüğe giriş yaparken otomatik doldurdan eski hesabıma giriş entryleri sil seçeneğine tıklamışım. Onlar emeklerimdi. Neyse ki entryleri indirme yolu varmış. Ve unuttuklarımı bile buldum. Her gün bir tanesi ile lirizmin erotik sözcülüğünü yapacak bu başlık. zaten nihayetinde bir tür güzelleme değil mi? neyse eltimin 10 bölümden oluşan upuzun - vehepsini seslendireceğim- şiir serisinin girişi:
(GiRiŞ)
Beyaz bir ufukta salınır yırtarak ağırlığını bir çift sarkaç,
Uzanan ellerin secdesinde avuçların cümlesi aç.
kuru yanaklardan sıyrılmış ıslak bir vadidir arası,
Düşüp sıkışsam o vadiye, dokunsam memelerine.
Yüksek yamaçlarından yuvarlanır parmaklarım,
dilimle tutunur ve dişlerimle sarılırım,
iki tane olmasının nedenidir bir çift ele sahip olmam.
Nedenim ereğim olsa, dokunsam memelerine.
Dudaklarımla kazısam varlığımı o kutlu göklere,
O yasak halaveti uyarsam kızgın dilimle,
Ah, ne diye mahpus yatarlar kumaş parçalarında
KIrsam mahkumiyetlerini, dokunsam memelerine.
Pusu kurmuş gözler arasında saklanırlar,
Korsansı eller tarafından didik didik aranırlar.
Hazineler, mücevherat Ve gereklidir ihtiyat.
Dökülsem üzerlerine, dokunsam memelerine.
Bir notasında kaybolur dinleyenler o tutku şarkısının,
Her köşesinde uzak diller nöbettedir kışlasının,
kemanlar, lirik sesler dans eder çevresinde
Katılsam o dansa ben de, dokunsam memelerine.
Nasıl da akıyor gözlerden parmaklara şehvet pınarları,
Her damlası ayrı, apayrı ihtimam ve temayül suları.
Katıksız ve içkisiz tastamam bir ziyafettir o.
Açlığımla düşsem sofrana, dokunsam memelerine.
Bırakalım sayfalarda kalsın şu yetersiz şiirler,
Unutulsun kendi ekseninde kaybolmuş disiplinler ve felsefeler.
Edebiyat ve düşünce kifayetsiz kalır varlığına,
Sen de kıyafetsiz kalsan, dokunsam memelerine.
Bütün mukaddes ve estetikle ortak atadan gelir o kemalat meyvesi,
Tüm tutkunun, şehvetin, hazzın ve dahi lezzetin odur annesi,
Biz ki terk ettik tomurcuklarını hurilerin ve pınarlarını cennetin.
ilahi salınışlarında vardık huşuya, dokunsam memelerine.
Şimdi vakti gelmiştir o kuru çarşafları terimizle ıslatmanın,
Ve tam zamanıdır çivilenmesinin ellerimizle günahların,
Bu ilahi günah yolu ki başlar dudaktan ve usulca iner onlara.
Ozan marcus der ki "Ellerimdir özerk bir uzviyet, dokunsam memelerine.”
Bir akarsuyun kenarında açan çiçek gibiydi,
Vücudunun tüm kıvrımlarından süregelen memelerin.
Ataerkil hiyerarşiye inat, bozguna uğramaktan hiç çekinmeyen bir devrimci gibiydi; asil ve dimdik...
Cehenemim olacaktı, farkındaydım.
Müreddetinden her geçen gün biraz daha uzaklaşan benliğim, koşar adım yaklaşıyordu benliğine.
Henüz tarumar edilmemişliği şehvet koyarken şehvetimin üstüne,
Ah diyorum, ne vardı? Bi dokunsam memelerine.
imara açılmamış bir sit alanı gibiydi vücut kıvrımların.
Ve ben, hayalini kurardım oraya dikeceğim rezidansların.
Kat karşılığı girebilseydik keşke temeline,
Ah diyorum, bi dokunsam memelerine.
Diyorum ki; Göğüs kafesinin zemin etüdünü yapsam,
Binbir emekle Aplikasyon, ölçü krokisini hesaplasam,
Mal beyanında bulunur gibi bakarken gözlerime,
Keşke diyorum, bi dokunsam memelerine.
Modern çağın uçurumlarıydı balkonlar.
Heybetinin akışını takiben geldiğim balkonun o son adımında,
Ben yine tütünsüz, ben yine susuz,
Bir çift memenin peşinde Harap olmuşuz.
Boşluğa uzanan ellerim bir küfür gibi geri dönerken bedenime
Gözyaşlarım bulanıklaştırırken kar tanesi görüntünü
Üstelik Bir tutumluk mesafeye kadar inmişken her şey...
Ben yine tütünsüz, ben yine uykusuz.
Bir çift memeye ağıtlar yakar olmuşuz.
Muğlak içerisinde kalmışken Zihnimin tüm hücreleri
And içmişken Kırmak için o dikenli tüm zincirleri
Elleri kanlı ejderhalardan kurtulmuşken son bir gayret...
Ben yine tütünsüz, ben huzursuz.
Bir çift meme için gençliğimizden olmuşuz.