yapmak isteyip de yapamadıklarını yapma zamanıdır. gidersin mahallenin en güzel kızının dudaklarına yapışırsın. tabiki sonra duşunu, abdestini de al ki cenabet gitme, önünde sayılı dakikalar var. sonra patronunun veya hocanın gözünün tam ortasına okkalı bir yumruk geçirirsin. ama en akıllıca olanı tayyip erdoğan, ahmet türk, leyla zana gibilerden birine suikast düzenlemek olur. hatta bu vatana millete hayırlı işle sevap kazanarak bluevelve olarak sen bile cennete gidebilirsin.
bu şekilde koyulan bir çok teşhise rağmen, hayatını gayet sağlıklı sürdüren insanlar vardır. tek bir doktorun lafıyla umutsuzluğa kapılmamalıdır insan.
ne türk filmidir hayat, ne de ortaçağda yaşıyoruz.
bir fıkrayla süsleyelim;
adamın biri doktora gitmiş. doktor tahlillerden sonra 9 vakit ömrünüz kalmış demiş
hasta telaşla sormuş; dokuz ne doktor, yıl mı, ay mı , hafta mı, gün mü?
doktor cevap vermiş : şimdi sekiz kaldı.
sözlük yazarlarından hiç birisinin başına gelmesini istemediğim durum. şayet ben , bir haftam varsa bunu bilmek istemem. sanırım bahsi geçen arkadaş da kurgu yapıyor. tersini düşünmek dahi istemiyorum.
mantıken sorgulayacağım bir cümledir. başka doktorlarada gider durumun kesinliğe kavuştururum. ayrıca kesinlikle milyonda bir görünen bir hastalığa yakalandığıma kanaat getirir, birazda olsa işi geyiğe vurar, ortalığı sakinleştirmeye çalışırım. tabi ki sevdiğim kimseye bi kelam etmem.
ailemin geleceğini planlarım. yaşam standartlarını yükseltecek faaliyetlerde bulunur gözüm arkada kalmadan göçer giderim.
- en çok bir hafta yaşarsın.
+ sahi mi?
- sahi ya sahi.
+ ama az diğil mi?
- çok bile.
+ ama doktor!!!
- tırtıl çık dışarı çabuk, kelebek etmeden seni...
- hemşireee kaç kere söyledim şu camı açık bırakma diye.
akciğer kanseri olan bir kadıncağıza en fazla 2 ay yaşarsın demişti doktor. doktoru bile gömdü 17 sene yaşadı kadın. yinede umutsuzluğa kapılmamak gerek diye düşünüyorum. öldürmeyen allah öldürmüyor...
Umuttur hayat, nefes almaktır. Dört bir yanda keskin pençeleriyle boğazına sarılırken, tıkanışlar-tükenişler, bitişler inadına soluk alıp vermektir. Her şeyde, her yerde güzelliği görmektir, güzel görmektir. Umut Güneştir. Güneş umuttur. Doğacak, umudu besleyen ve Güneşi bekleyen... yarınlardan ümidi kesmemek gerek, her yeni gün kimbilir...
şiddetli bir şok dalgasının bir anda etrafınızı sardığını hissedersiniz her halde. malum kim ister hayata veda etmek. En kötü durumda olan, hayatı alt üst olan biri için bile berbat bir haber olsa gerek.O şok dalgası geçtikten sonra ya son bir hafta da neler yapabileceğinin listesini aklınızdan çıkartmaya başlar ve bir bir uygulamanın hayallerini kurarsınızz ya da bir hafta da ne yapılır ki deyip karadeniz de gemilerinizi batırırsınız. Ama doktorun o acı cümlesi karşısında Allah'tan ümit kesilmez deyip yola devam etmekte fayda var...
+ en fazla bir hafta daha yaşarsın
- bırak doktorrr bu işi yaaa...
+ size ne efenim, siz ölün.
- ben seni öldürürüm doktor.
+ beyefendi keserim fişinizi.
- söz mü lan?
+ sözde kalmaz.
- ohh, masraflardan da yırttık.
doktorun şaka mı yaptığı yoksa ciddi mi olduğu pek anlaşılamayan andır.
-en fazla 1 hafta yaşarsın.
-pardon, anlayamadım?
-anladın anladııın.
-yok valla doktor bey, anlayamadım ühüüü ühühü...
-anlamışsın işte.
-ee ühüh ne yapacağız ühü?
-benim tanıdığım bir imam var, o kıldırır cenaze namazını.
-namaz da kılacaklar??
-yav ne inatçı bir adamsın, hala inanmıyorsun! git hazırlan 1 haftan var.
ve kahramanımız kapıya doğru ilerlerken kaderim kader olsaydı türküsünü söyler yanık sesiyle. yıkılmıştır, virane olmuştur.