seksenler gibi vasat bir diziyi kolpa ederek vasatlıkta mükemmelliği yakalalamış başarısız dizi. bu diziyi adam yerine koyup izlemek için 90'lardan bir bihaber, 2000'lerin başında doğmuş olmak lazım.
patlayan şeker, kokulu silgi ,kokulu kağıt, 5 taş, Cin Ali, Temel Reis,Şirinler.. müzik kasetleri, atari.. Külahlarda çekirdek .. evet Doksanlı yıllardan bahsediyorum size sayın okuyucular .. Konuya bodoslama girip şunları söylüyorum.. bizim zamanımızda ;çocuklar anne ve babalarının ayrı olmasından utanç duyarlardı söylemezlerdi..en çokta komşuculuğun bol olduğu yıllardı o yıllar. bizim bir Filiz teyzemiz vardı mesela.. annem evde olmadığı zaman bizi çağırırdı ekmek arası yapardı bize.. aç mısın demezdi çünkü , açız demezdik asla. gururlu çocuklardık.. utanırdık.. bize şeker verirdi.. erik dallarına çıkar olmamış erikleri toplardık bakkal torbalarına koyardık.. eve gelirdik tuzlayıp yerdik . akşamları tabi karnımızın ağrısından uyuyamazdık o da ayrı bir konu..
bayramları unutmayalım o bayramları.. 3-4 gün öncesinden evde bir şenlik olurdu.. annelerimiz baklava açardı.. dolma sarardı, o dolmaları çiğ çiğ yemek bizi mutlu ederdi .. bir de kek yaparlardı pişmeden önce gider kek kabını parmaklayarak yerdik ..Annelerimizde \'\'yavrum kurt olacak içinizde yemeyin öyle\'\' derdi .velasıl kelam yemek bölümünü geçelim.. bayrama gelelim.. kıyafetlerimizi yatağımıza koyardık.. yeni aldığımız ayakkabılarımızla uyurduk ..Aslında uyuyamazdık da heyecandan ne yalan söyleyelim.. Bayram Günü erkenden kalkardık giyerdik gıcır gıcır kıyafetlerimizi sokağa çıkardık.. elimizde de bir torba komşu teyzelerin ellerini öpmeye şeker toplamaya çıkardık.. tek kişide olmazdı hani.. mahallenin çocuklarıyla toplu bir şekilde \'\'Bayramınız mübaaaarek olsun\'\' derdik.. şansımıza bazen para verenler olurdu , sevinirdik.Bayramlarımız böyleydi bizim dolu doluydu.. ve çok sevinçliydi sokaklarımız..
Telefon sapıklarının çok olduğu yıllardı o yıllar .. aradıklarında değişik şekillerde nefes verip serenat yaparlardı adeta.Televizyonlarımız kumandalı değildi çok kanal yoktu.Tv\'lerde Kemal Sunal\'ın filmleri , Keloğlan, Tarkan,Battal gazi,Turist Ömer, Sezercik, Hababam Sınıfı en favori filmlerimizdi. Onlar çıkınca Sevinçten deliye dönerdik.Bir de Eğitici Çocuk programları vardı.. Hugo vardı, Barış manço\'muz vardı..Televizyonun önüne geçip izlerdik.. Cine5 vardı mesela gece 12 den sonra şifreli olurdu. Ne yapıyorlar diye çözmeye çalışırdık. Çılgın çocuklardık biz biraz ama kimseye bir zararımız yoktu bizim kendimizden başka.. Sigarayı büyüklerin içtiği birşey sanardık zararlı olduğunu bilmezdik..
Bizim oyunlarımız vardı evimizdeki koltukların minderlerini ev yapardık içinde oyun oynardık. Bizim evimizdi o paylaşmak da istemezdik hani. Barbie bebeklere bir annenin şefkatini,merhametini verirdik. uyuturduk, yedirirdik,gezmeye çıkartırdık.. Annelerimizin kıyafetlerini giyip anne olurduk. Yakartop oynardık halk değimiyle(ortadasıçan), 9 taş vardı bir de .. saklambaç..mahallenin çocuklarıyla futbol oynardık.. parka giderdik salıncakta sallanmak için yer bile tutardık en favori oyunumuzdu bu .. daha neler neler... Evi sevmezdik biz. annelerimiz çağırana kadar dışardaydık.
Yoksulduk ama herşeyimiz vardı.. gerçek sevgi ,gerçek dostluk .. Bunları milyarlara değişirmiydiniz siz? her şeye toktuk biz.. oyuna aç\'tık.. Şimdi elimizin altında bütün imkanlar var ama Açız.. ve Hiçbirşeyimiz yok. Saygımız yok. Bayramlarımız yok. Oyunlarımız yok. Sahteyiz ve bu durumun bir an önce düzelmesini istiyoruz..
Benden bu kadar.. elimizdeki değerlerin kıymetini bilelim ve kaybetmeyelim..
müziklerine (yerli/yabancı) her daim saygım olacak olan yıllar.
diğerleri için;
(bkz: 80 s)
(bkz: 70 s)
(bkz: 60 s)
her şeyiyle çok güzeldi. aşırı yaratıcı çocuklardık mesela. oyun üretmekte üstümüze yoktu.
cep telefonu olmadığı için, aynı binanın giriş katında oturan arkadaşım ile, ezandan sonra evde olmamız gerektiği için, konuşamıyorduk istediğimiz gibi. bir dergide görmüştük, bardak telefon diye. o kadar basit ki yapımı. ama o kadar eğlenmiştik ki yaparken... herkese gösterdik gururla, herkes taktir etti bizi. sanki bilmiyorlar iki plastik bardağın altını delip sadece ip bağladığımızı. neyse, bu telefonlarla sabah akşam konuşurduk. zil sistemi bile getirmiştik. iki ucuna da zil bağlamıştık. aramak için, ipi oynatıp çekmek yetiyordu. bazen annesi geliyordu;
+zeynep! zeynep!
-alo! artemistik.
+sakine teyze, zeynep yok mu?
- ekmek almaya yolladım bakkala, gelsin çaldırsın seni *
başka çocuklar da özendi. herkes yaptı kendine bir tane. hatta aynı apartman değil, karşı apartmanlar da girdi işin içine. tek telefon yetmemeye başladı. artık herkeste en az 2 hat vardı. biri kankası, diğeri hoşlandığı kız/oğlan.
yaptığımız hiç bir şey yoktu belki de ama, geçirdiğimiz en güzel yaz tatillerinden biriydi bizim için.
komşuluk çok güzeldi en başta. aşırı samimi, içten, yalan dolandan uzaktı. ben hatırlıyorum, babam bir komşumuzun yanında uzanır uyurdu. kalkardı, yüzünü yıkamadan,
+ünzile abla sen hiç bakmıyorsun bize!!
-töbe. nerden çıktı şimdi?
+eskiden kete yapardın, börek yapardın, beslerdin bizi.
sonrası tam bir curcuna. eksik malzemeler için gönderirlerdi markete. unun yumurtanın yanında alırdık cipsleri, para çikolataları. sonra yazdır, ay başında öde. mis gibi. o başka bir heyecan zaten. neyse, malzemelerle eve dönerdim ki, tüm bina bize gelmiş. erkekler geçmiş salona, sigara içip, siyaset, futbol konuşuyorlar. kadınlar mutfağa girişmiş, biri börek açıyor, biri kek karıştırıyor, biri kısır ıslatmış, biri evin kapısını açıp giriyor, elinde çaydanlık... 4lü ocağın dördü de çaydanlıkla dolu. herkesin yeri belliydi. babalar salonda, anneler mutfakta, genç kızlar oturma odasında ya da balkonda. çocuklar ise her yerdeydi. kapılara tırmanmalar, hırsız polis oynamalar. sümüklünün biri gelirdi,
+anna, biz memetle aşağa iniyoz!
-bok mu vamış dışada? otun şuda oynayın.
+ya top oynucaz!
-bu havada töbe olmaz. hasta olcen geçen seferki gibi.
+olmam anna çog güzel hava. sal bizi dışarı.
-iğne verse dohtor karışmam bak!
+terlemicem anna valla.
-iyi hade çıkın madem. bak seslenince gelmezsen babana diyiverin. oyar seni!
+tağammm!
-bakcen aşarı bak, kapının önünden ayrılmak yok!!!
+tağammm!
derken tüm yemekler hazırlanır, oturulurdu sofralara ki, yine babalar için ayrı, anneler için ayrı, çocuklar için genelde mutfakte, yer sofrasına sofra hazırlanırdı. 4, 5 belki 6 saat o sofralarda geçerdi saat. en son uykuya yenik düşerdik, yerimize nasıl geçtiğimiz hatırlamazdık. dolu dolu geçerdi günlerimiz.
kollardık birbirimizi. güvenirdikte. bir keresinde kardeşimin başına taş atan berber çıkarığını, yukarıda bahsi geçen sakine teyzemiz, hastanelik etmişti dövmekten. şimdi insanlar, dışarıdan kavga sesleri geldiği zaman ışıklarını kapatıp perde arasından izliyor..
milyonlarca örnek verilip, anılar anlatılır doksanlarda geçen. ama özeti hep aynıdır.
çok samimi, sade geçen ve bize yeten zamanlardı.
birol güven denen elemanın ekstra bir şey yapması gerekmiyor. bizimkiler, mahallenin muhtarları, kaygısızlar, çılgın bediş gibi dizileri aynı potada erit çak abi herkes izler aq .
eğer 90'ları kılık-kıyafet mevusu üzerinde değerlendirmek gerekirse herhalde bu yıllara damgasını vuran oduncu gömleği denen illet olmuştur.. ne sevildi zamanında be te heey.. atletin yakasında ki o skndirik etiket dahi o derece kaşındırırken sırtı o kalın, tüylü şeyi nasıl giydi insanlar o kadar sene helal olsun.. sonra kot gömlek denen bir başka illet vardı.. kot ceket ile kombine olunca dadından yenmiyodu. ve biz anladık ki kot sadece kıçta iyi duruyor.. gömleğinden olsun, şortundan olsun zerre hayır gelmiyor.. bele bağlanan kazaklara hiç girmiyorum.. sırta alınanlar ise önderliğini hıncal uluç'un yaptığı bir güruh tarafından hala seyrek de olsa yaşatılmakta.. bir de genç kızların daha çok 80'lerin sonu 90'ların başına tekabül eden siyah külotlu çorap üstüne kısa beyaz çorap giyme modası vardı ki değinmek dahi istemiyorum..
arada sırada denk gelip izlediğim dizi. özlem ve atilla'nın telefon muhabbetlerine gülümseyerek izliyorum. ne bileyim böyle hoşuma gidiyor.
--spoiler--
böyle sadece atilla özlem'in düşüncelerine, duygularına aşık, tabi bir o kadar da yüzünü merak ediyor. haklı tabi böyle güzel konuşma yapan birisini, hayalinde çok güzel, çok özel olarak tasarlıyor. ama gönül işte merak ediyor. sürekli sen bana yüzünü göstermediğin için demek ki, bir şeyler saklıyorsun diyor. halbuki özlem ona çok yakınken uzak işte. insan sırf bu aşk için izliyor(!). ya da ne bileyim, ben böyle şeyleri seviyoroum. ***
sonra emin karakteri var; o daha komik. güldüğü zaman bende gülüyorum böyle sıcacık bir aile dizisi yani. nuri ailesi var, sürekli bir şeyler yiyorlar falan. gülüyoruz işte, gülmekten de daha başka, doksanlarla alakası biraz yok gibi ama böyle özlemle izliyoruz ailemizle.
--spoiler--