Yani şimdi merak etmemek elde değil, bir bebek dünyaya geliyor ve bu bebek anne ve babasından dolayı bir Hıristiyan olarak doğuyor. Ailesi, akrabaları, okulundaki arkadaşları ve sokağında merhabalaştığı herkes Hıristiyan.
O çocuk da yıllar içinde, okulunda, çevresinde kendisine toplumun dini anlatıldıkça dogmatik inancını iyice kabulleniyor ve papaz olmaya karar veriyor ve bu kararı verirken diğer dinleri de şöyle bir okuyor, araştırıyor hatta birkaç tane de Müslüman ve Budist ülkelerine geziler yapıyor yüzeysel olarak. Tamam diyor ben papaz olacağım, Hıristiyanlık tektir, en doğrusudur.
Ya bu çocuk dindar bir Müslüman ailenin bebeği olarak dünyaya gelseydi?
Her dini, inanışı, kutsal kitabı, dinlerin tarihlerini, din felsefesini ve psikolojisini vs. araştırıp da gene Hıristiyan bir papaz olmayı mı tercih edecekti sizce? Yoksa akışına mı bırakacaktı?
Ailesinden, akrabalarından, okulundaki arkadaşlarından ve her gün sokaklarındaki merhabalaştığı insanlardan etkilenip, onlara uyup da bir Müslüman olarak ölmeyi tercih etmeyecek miydi?
Daha doğrusu şöyle sorayım, bugüne kadar kaç kişi dogmatik dinini uzun arayışlar sonucunda net bir şekilde değiştirebildi?
Sayılı kişi... Yazık...
Aklı başında ve öz iradeye sahip bir insanın kendi fiziksel ve zihinsel durumuna göre, bütün dinleri araştırıp da birini seçmesi ya da hiçbirini seçmemesi hatta kendi halinde kendi prensiplerini ve inançlarını ortaya koyması gerekmektedir ve ben inanıyorum ki bundan on beş yıl sonra kimse bir din ile doğmayacaktır.
Kişi başlarda ailesi ve yakınlarından etkilenebilir fakat doğduğu anda kimliğine ailesinin benimsediği dini yapıştırmak mantıksızdır. Bebek büyüdüğünde ve kendince bilinçlendiğinde bir din kararı verip onu yazdırmalıdır.
Hep tekrarladığım bir şeydir bence tanrıyı değil dinleri araştırmak lafı
Peki bu insan baştaki hikayedeki gibi imanlı ve kutsal kitapların birleştiği bütün konularda hakim bir insan olarak fakat bir Hıristiyan olarak ölseydi gerçekten de sonsuz cehennem azabını hak edecek miydi?
dinleri bir tür dil olarak görebiliriz. hepimiz ailemizden ana dilimizi alırız. ama buna çok itiraz etmeyiz. neden bana doğarken ingilizce ya da fransızca öğretmediniz demeyiz. ana dilimizi bir parçamız olarak görürüz. din de bu şekilde aktarılan bir olgudur. aileden çocuklara aktarılır. çoğu insanın sorgulamadığı doğrudur. sorgulamama nedeni o dinin o insana yeterli gelmesidir. eğer farklı bakış açılarını görürse ve ikna olursa zaten dinini de değiştirir.
şimdi çoğu dindar ile bu görüş açısından ayrılığa düşeceğiz ama bana göre dünyada bütün dindar insanlar aynı tanrıya inanıyor. herkesin kafasında tanrı şeklinin farklı olmasını türkiye'de herkesin atatürk inancının farklı olmasına benzetebiliriz. atatürk kesinlikle vardır ama herkesin zihninde yansıması farklıdır. herkesin tanrı inancının farklı olması da tanrının var olmadığı anlamına gelmez. herkes tanrı ile ilişkisini ailesinden aldığı gelenekler ölçüsünde kuruyor. bir hristiyan kilisede, bir müslüman camide, bir hindu meditasyon yaparak dua eder.
teknoloji geliştikçe insanlar birbirleriyle daha iyi ilişki kurma olanağını yakalıyor. yakın bir zamanda bütün dinlerin birbirlerini tanıyacağı ve güçlü ilişkiler kuracağı zamanları görebiliriz.
başlıkla açıklama arasında bağlantı kuramamakla birlikte, başlığa göre değilde açıklamasına göre cevap verebileceğimiz bir entry.
islam'ın ana kitabı olan kuran'a bakıldığında allah'ın, önüne geleni cehenneme atma hevesinde olan bir sadist olmadığını görüyoruz!
ebedî cehennemlikleri tarif ederken: "yaptığı kötülük kendisini çepeçevre kuşatmış olan" ibaresi bir çok ayette verilmektedir. diğer ayetlerde göz önünde bulundurulduğunda anlaşılmaktadır ki insan, evrensel insani değerlerini kaybederek başkalarına zarar vermeyi yaşam tarzı haline getirmişse ve bundan vazgeçmiyorsa, bu dünyayı başkaları için çekilmez hale getirdiği gibi, öbür dünya da onun için çekilmez hale getirilecektir -ki bu adaletin ta kendisidir!-
kuran'a baktığımızda, insanlara emir ve tavsiye edilen değerlerin, evrensel olduğunu görmekteyiz. içkiden kumara, zinadan faize kadar tüm yasaklar, bu gün hıristiyan devletlerinde de sınırlamalara tâbi tutulmak zorunda kalınan (bkz: fransa)ve zararları bilimsel tez ve dergilere konu olan evrensel olgulardır.
yine kuran'dan anladığımıza göre birey, evrensel değerlere uyum sağlamaya çalışıyor, insani değerler açısından hatalarından ötürü pişmanlık duyuyor ve düzeltme gayretine giriyorsa, yaratıcıya ve onun terbiye edici sıfatlarına da inanıyorsa, bu insanın cehenneme gideceğini hiç kimse iddia edemez.
burada yaratıcının terbiye edici sıfatları önem arzetmektedir. aslında bu konu da evrenseldir. zira "doğru bilginin kaynağı nedir?" sorusuna verilebilen tatminkâr tek cevap "yaratıcı" olabilmektedir. doğal olarak, doğru bilginin kaynağı olan yaratıcı, yarattıklarını bilgiyle donatacaktır. ancak dünyaya gelen insan ile hayvanı karşılaştırdığımızda; hayvanın, hayatı için gerekli temel bilgilerin çoğuyla donatılmış olarak gönderildiğine şahit olmakla beraber; insan için durumun tam tersi olduğunu görmekteyiz. bu durum bizlere peygamberlik müessesesinin zorunluluğunu öğretmektedir. dolayısıyla insan, yapacağı basit bir araştırmayla, dünya üzerinde şu an var olan din ve felsefelerin hangisinin ilahî hangisinin beşerî olduğunu kavrayabilecektir.
ayrıca, çarpık bir hümanist anlayışla olayları değerlendirmek, bizi çok ciddi yanlışlara sürüklemektedir. meselelere hep insan açısından bakmak doğru değildir. bu yaratıcıyı pasivize etmekten başka birşey değildir. dolayısıyla yaratıcı yarttıklarının kalplerinin içinden geçeni dahi bilmektedir.bu durumda yine kuran'a dayanarak diyebiliriz ki: "kişi allah'a yönelecekse, o kişi kaf dağının ardında bile olsa allah ona hidayet verir. ama kişinin allah'a yönelmeye niyeti yoksa peygamber soyundan bile gelse (bkz: ebu leheb) ya da en çok mucizeye şahit olan kişi de olsa (bkz: ebu cehil)hatta bir zamanlar allah'a yakınlığı ve allah'ı müşahade edebilmesi yönüyle bizlerden daha şanslı da olsa (bkz: iblis) kişi iman etmeyecek, allah'a yönelmeyecektir.
sonuç olarak mesele: hristiyan, budist, şamanist ya da yahudi bir ailede-ortamda dünyaya gelmek değildir.allah o kullarından kendisine yönelene zaten hidayet eder. bu konuda gönlünüz rahat olsun.
ayrıca, islami ortamda dünyaya gelen herkes kurtuldu diye bir hüküm de yoktur. günümüzün -sözde- müslümanlarının, islamı ne kadar yaşadığı ortadadır.
''sonuç olarak mesele: hristiyan, budist, şamanist ya da yahudi bir ailede-ortamda dünyaya gelmek değildir.allah o kullarından kendisine yönelene zaten hidayet eder. bu konuda gönlünüz rahat olsun. ''
kuran bu konuda şöyle der;
(Allah indinde yegâne din ancak islamdır.) [Al-i imran 19]
(islamdan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i imran 85]
(isaya, Allah diyenler kâfir olmuştur. Hâlbuki Mesih, "Rabbim ve Rabbiniz olan Allaha kulluk edin" demiştir. "Allah üçün üçüncüsü" diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73]
(Allah, Resulünü, hidayet ve hak din, islamiyetle gönderdi. islam dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı. [Muhammed aleyhisselamın hak] Peygamber olduğuna şahit olarak Allah yeter.) [Feth 28]
#5239079 entryde "kendisine yönelen" kısmının ıskalanmaması gerekir. Zira bu kısım, #5242372 entryde
verilen ayetlerle çelişmiyor tam tersine örtüşüyor.
Allah'a yönelen insan olaylara ve olgulara vicdan penceresinden bakmaya başlar. Bu bakış açısı onu din ve felsefeleri araştırmaya iter. Sonuç olarak Allah, kulunu razı olacağı konuma yükseltir.Gönlünüz rahat olsun.
Bu konuda Peygamber efendimizin, vazifelendirilmeden önce "hira" mağrasına çekilmeleri ve ardından gelen vahiyler konumuzla alakalı ve manidardır. Her insanın hayatında bir "hira" vardır. Ve o mağraya çekildiği an, o kişi için "rıza makamına" yükselme süreci başlayacaktır.
ASLINDA BURADA TEMEL SORUN NE BiLiYOR MUSUNUZ?
TEMEL SORUN, KENDi KURUNTULARIMIZDAN ÖTÜRÜ, ALLAH'I PASiFLiĞE MAHKUM ETMEMiZDiR.
Yani şöyle düşünüyoruz:
Allah Araplara bir din gönderdi. Afrikanın balta girmemiş ormanlarında doğan çocuğun bundan haberi yok. Eh şimdi bu cehennemlik mi olacak?
Bu tabloda ne görüyorsunuz?
Ben bu tabloda Allah'ı göremiyorum.
Bu tabloda Allah varsa bile, eli kolu bağlı, aciz, güçsüz ve adaletsiz bir Allah var.
TABLO BÖYLE AMA GERÇEK BÖYLE DEĞiL!
Kuran'ın tamamını işinin ehli bir insanın tercümesinden okursanız durumun hiç de böyle olmadığını görürsünüz.
Allah kainatı yaratıp, sonra da uzayın bir köşesinde olup bitenleri seyrediyor mu sanıyoruz?
Yapmayın lütfen. Bu ve buna yakın fikirler insanın, bilmediği bir şey hakkında hayali yorumlar yapmasından başka bir şey değil.
Allah Kuran'da şunu söylüyor: BANA YÖNELENi BEN HEBA ETMEM. BANA YÖNELECEK OLANI DA HEBA ETMEM. UYARICI GÖNDERMEDiĞiMi DE CEHENNEME ATMAM!
KONUYLA iLGiLi AYETLER:
Fatır 24: Evet, Biz seni gerçeğin ta kendisine malik olarak, rahmetle müjdeleyen ve kâfirleri azapla uyaran bir elçi olarak gönderdik. Zaten uyaran bir peygamber gelmiş olmayan hiçbir ümmet yoktur.
(Ümmet teriminin anlamlarından biri (Zemahşerî'nin yukarıdaki ayetle ilgili yorumunda tercih ettiği anlam);bir dönemin halkı veya çağ/yaşdır; ikinci anlamı ise aynı cinsten insanlar topluluğu yani kavim veya toplumdur (ki çeviride tercih ettiğim anlam budur). [Belirli] bir hayat tarzı veya bir davranış biçimi (Cevherî) şeklindeki üçüncü anlamı gözönüne alındığında, topluluk terimi, bu örnekte tarihsel bağlamı içindeki modern uygarlık/medeniyet kavramına oldukça yaklaşmaktadır. Uyarıcıların (yani, peygamberlerin) gelip geçiciliğinin vurgulanması ise, onların her birinin ölümlü insanlar olduğu anlamına gelmektedir.)
BU AYETTE NE GÖRÜYORUZ?
HER TOPLUMA MUHAKKAK UYARICI GÖNDERiLDiĞi. ANCAK DiKKAT EDiNiZ "NEBi" YA DA "RESUL" DEMiYOR "NEZÎR" DiYOR! YANi O TOPLULUĞU UYARACAK VE DOĞRU OLANA YÖNLENDiRECEK BiRiLERi.
ŞiMDi SiZ AFRiKANIN O BALTA GiRMEMiŞ ORMANLARINDA YAŞAYAN KABiLELERiN iÇiNDE HiÇ UYARICI BULUNMAMIŞTIR iDDiASINDA BULUNABiLiRMiSiNiZ.
BiR DE ŞU AYETE BAKINIZ:
Fatır 37: Onlar cehennemde: Rabbimiz! Bizi bu azaptan kurtar! Bundan sonra artık eskiden yaptıklarımızdan farklı iyi şeyler yapacağız! diye feryad ederler. O zaman onlara şöyle cevap vereceğiz: Size dünya da, düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve üstelik SiZE BiR UYARICI DA GELMiŞTi. Öyleyse şimdi, yaptığınız kötülüklerin meyvelerini tadın bakalım! Zalimler orada kndileri için hiçbir yardımcı bulamayacaklardır!"
Tam da burada BANA GÖNDERDiĞiNiZ AYETLi SORUNUN CEVABI VAR! NEDiR BiLiYOR MUSUNUZ?
O söylediğiniz ayetlere kim muhattab olduysa o uyarıldı demektir. Uyarıldıysa artık bahanesi yok! Araştıracak, öğrenecek zaten bunları yapınca da "aklı varsa" tercihini Allah'tan yana yapacaktır.
Bu ayetlere muhattab olmamışsa henüz uyarılmamış demektir ki o zamanda:
Şuara 208: Kaldı ki, Biz hiçbir toplumu ÖNCEDEN UYARMADAN yok etmemişizdir.
TABÎ TAM DA BURADA KURAN AYETLERiNDEN NASIL HÜKÜM ÇIKARILIR BUNU BAKMAMIZ GEREK. ŞÖYLE Ki:
Kuran "özellikle" 23 yılda indirilmiş ve "özellikle" ayet ayet gönderilmiştir. Bunun sebebi, insanların Kuran yasalarını daha kolay özümseyebilmeleri ve daha rahat ezberleyebilmeleri için. Ancak bu durum, bir ayeti alıp da ondan hüküm çıkarma hakkını kimseye vermez. Bu işin profösörü olan islam âlimleri başta olmak üzere aklı başında olan herkes Kurandan bir ayet alıp hüküm çıkarmaz. Kuran'da birbirini tamamlayan ve birbirini açıklayan anlarca ayet var. Bir konuda hüküm çıkarılacaksa o konuyla alakalı tüm ayetler ele alınır ve hüküm buna göre çıkarılır.
"Allah indinde yegâne din ancak islamdır"
Ayette hiçbir sıkıntı yok ancak sizin bu ayet içinde bilmediğiniz kavramlar var.
1. Din
2. islam
Sizce "DiN" derken Allah ne demek istiyor? Ve islam dediği şey nedir?
Bu sorulara cevabı verecek olan yine Kuran!dır. Siz bu ayeti alıp hüküm çıkarmaya çalışırsanız yanılırsınız. Ancak bu ayette geçen DiN ve iSLAM kavramlarının Kuran ayetleriyle nasıl açıklandığına bakarsanız o zaman yanılmazsınız.
Şimdi burada size ayet ayet konuyu açıklamayacağım. Kuran'ın tamamını okursanız birazdan anlatacaklarımı siz kendiniz Kuran'da tespit edersiniz.Okumuşsanız zaten anlattıklarımı tasdiklersiniz. Şöyle ki:
Allah, Kuran'da Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar gönderdiği tüm peygamberlere evrensel insanî değerleri gönderdiğini söylemektedir. Hatta Kur'an'ı tarif ederken "Tevrat'ı tasdik eden", "incil'i tasdik eden" vasıflarıyla tarif etmektedir.
Bu nedemek?
Bu: Allah'ın, ilk peygamberden son peygambere kadar, insanlardan istediği şeylerin hep aynı şeyler olduğu demek. Allah insanlardan hep doğruyu, güzeli ve kendisine itaati istemiş ancak insanların geneli bunun hep zıttına hareket etmişlerdir. Günümüzde de olduğu gibi. Günümüzle, geçmişte yaşananlar arasında, bir tek fark bulunmaktadır. O da şu: Allah son gönderdiği Kitabın değiştirilmesine müsade etmemiştir. Bu "müsade etmeme" dışında geçmişle günümüz arasında bir fark bulunmamaktadır. Dileyen iman etmekte dileyen isyan etmektedir. Dileyen kitaba uymakta dileyen kitabına uydurmaktadır.
Neden Kuran'ın değişmesine izin verilmedi? Çünkü ondan sonra Peygamber gönderilmeyecek ve dolayısıyla başka kitap gelmeyecek te o yüzden. Diğer kitaplara müsade edilip Kuran'a müsade edilmemesinin sebebi bu.
Yani insanlığın son şansı Kur'an.
Gelelim asıl konumuza.
Açık ve net olarak diyorum ki;
insan dünyanın neresinde doğarsa doğsun "iman ve küfür" noktasında eşittir!
isbatı ise Müslüman ebeveynden de dünyaya gelse de, aramızda ateistler yok mu? Ya da Müslümanım diyip dinsizce yaşayanlar yok mu? Araplardan, Mekke'de dünyaya gelipde ateist vb olan yok mu? Çok.
Bu bize ne anlatıyor?
iman, yaşanılan yerle, zamanla alakalı değil. iman, insanın meyletmesiyle, iradesiyle alakalı.
Dolayısıyla kişi Allah'a yönelmek isterse, Allah onu islam ile tanıştırır. Cat stevens ve binlerce başka örnek gibi.
Lütfen şu videoyu izleyin. Allah'ı, bu konuda daha iyi anlayacağınızı sanıyorum.
inanç, ahlak gibi değerler bireye ailesinden devrolmaktadır. sistemin ve yaşamın koşullarını göz önünde tutarak septizmin gelişemediği kültürel, sosyolojik ve ekonomik yaşam alanlarında dogmatizmin yaygınlaşarak ve kırılamayacak bir zincirle gelişmesini yadırgayamayız. yargıların da bu bağlamda kısıtlı ve sınırlı kalması olağan sebep-sonuç ilişkisinin örneğidir.
özetle;
(bkz: eğitim şart)