sabahları iş istikametinde yürürken her gün görüyordum onu. mecidiyeköy'ün kalabalık caddelerinin aksine sakin bir parelel sokakta gezdiriyordu siyah dobermanını. ince uzun, fiziği oldukça düzgün, yeşil gözlü beyaz tenli 30'lu yaşlarda bir kızdı. bakışlarında zümrüt keskinliği vardı. hep siyah giyiniyordu. dobermanı uslu uslu yanında duruyordu. inceden yanlarından geçerken korkuyordum. tek korktuğum köpek cinsidir. küçükken çok hırsız filmi seyretmişim, ondan galiba. kurt gelse korkmam mesela. çünkü tarkan, tan, atıl kurt falan akrabalığımız var. onlar bizden hacı.
neyse bi'gün tırsa tırsa hatunun yanına gittim. selam verdim.
+ gözleriniz neden bu kadar güzel? deyiverdim
kısa bir sessizlik oldu. çıt çıkmadı. doberman da bana bakıyordu. o da herşeyin farkındaydı. sessizliği bozmadım. korktuğumu belli etmedim. aslında her şey onun onayındaydı. bu köpek sahibinin gözlerine girmiş ve aynı onun ruhu gibi bakıyordu sert ve tehditkar.
kız sonunda bi' şeyler fısıldadı.
- öyle mi?
+ yani..
zamanınız varsa sizi çok güzel bir parka götüreceğim. adı ne dedim köpeği göstererek. judas dedi.
taksiye atladık. balmumcu ertugrul sitesi derken hooop yıldız parkına geldik. judas arkada sabırsızlanıyor kerata. bu kadar büyük park görmemiş itoğlu it. neyse hafta içi bi de sabah olunca ne fotoğtaf çektirmeye gelen gelin damat var ortalıkta ne de apaçileriyle öpüşen türbanlı kız. yukarda tenha bi' yer seçtim. doberbamanı bıraktık hoplayıp zıplıyor keranacı, kafayı yedi bu kadar yeşili görünce. biz de yanyana uzandık. ellerim gögüslerine gitti önce çünkü sivri kayalıklar gibi beni uçuruma çekiyordu. dudaklarımız yapıştı birbirine. soluk alamıyor gibiydim. içindeki köpek ortalığa çıkmıştı sanki. her yerimi parçalamasından korktum. siyah pantolonunun kemerini hızlıca çözdüm. zümrüt gözlü üstüme bir çırpıda atladı. kemerimi çözdü pantolunumu sıyırdı. nefesinin alevini ve sıkılığını hissettim. mağaradan yüzeye çıkmaya çalışan altın arayıcısı gibi hızlı ve tutkuluydu. beni sıkıştırdı. altında çaresiz öylece kalakaldım. zevk almak ve kendimi kontrol etmek arasında kaldım. uzun sürmesini istiyordum. vajinası da buna uygundu. bazı vajinalar vardır erkeğini boşaltmaz saatlerce sever penisini. arasında gökyüzüne baktım. kocaman bir meşe ağacının arasından bir sincap diğer dala atladı. yeşil gözleri bana doğru eğildiğinde siyah saçlarının perçeminden açıldı kocaman. yeşil hareleri saydım binlerce.
judas hemen yanımızda yere sessizce yayılarak kapaklanmış süt dökmüş kedi gibi sakin sakin duruyordu. zümrüt gözlü tiz bir çığlık kopardı bana binerken. gögüs uçlarını ısırdım.
judas ters döndü yuvarlandı, yuvarlandı...