doğru denilen kavramın mutlak anlamda olmamasıdır.
dünya üzerinde yaşayan herkesin kendilerine özel doğruları vardır. bu doğrular kendi özellerinde doğru iken, başkalarının özellerin de ise yanlış olabilir. doğru dediğimiz unsur, dünya üzerinde yaşayan insanların oluşturduğu sistemleri, yaşam biçimlerini, düşünceleri kavramamıza olanak tanır. kimilerine göre hristiyanlık doğru müslümanlık yanlışken, kimlerine göre ise tam tersidir. kişinin algılayışına göre mutlakiyet barındıran bu düşünceler, genel anlamda değerlendirildiğinde tamamen göreceli algılayışlardır. kimlerine göre laiklik mutlak doğrudur, kimlerine göre ise şeriat. peki yok mudur mutlak doğru? aslında insanların çoğunluğuna hitap edecek, azınlığına hitap etmeyecek doğrular mutlak olarak kabul edilebilir.
komunizm sistemi dünya'nın %1'ini bile oluşturmayan patronlar için bir yanlıştır, ama işçileri için ise mutlak doğrudur. türkiye parelelinde değerlendirilirse; kürt sorunu türkler açısından olmayandır, kürtler açısından ise somut bir olgudur. kimin doğru olduğu konusunda, tabii konu ile ilgili zarara mağruz kalan birey öncelikli olarak ele alınır. söylemek istediğim; kürtler bu sorundan azami bir şekilde etkilenirken, kürt dışındaki yapı asgari düzeyde etkilenmektedir. bunun sonucu olarak kürtlerin büyük oranda doğruya hakim olduğunu söyleyebiliriz. toplumsal ahlak açısından bakıldığı zaman da kürtlerin bir sorun içinde olduğu doğrusuna varabiliriz.
uludağ sözlük'ün kendilerine göre doğruları, bazı insanlara göre yanlıştır. ancak toplumsal ahlak yönünden değerlendirildiğinde, çoğunluk pisikolojisi ve eşitlik üzerinden bakılığında; uludağ sözlük'ün gerçekleştirdiği(bizzat benim üzerimde) fiiiller büyük oranda yanlıştır.*
içinde bulunulan durum, zaman, mekan gibi etkenlere göre değişen bir olgu. o yüzden hiç bir konuda kesin doğru budur diye bir bakış açısına sahip olunmamalıdır.
