acımayacak dedikleri şeyin dehşet bir şekilde acıması, suratınıza bakıp pişkin pişkin gülmeleri ve son olarak kesinlikle o acınızın içinde karşınıza geçip "eee anlat bakalım sevgilin var mı aranız nasıl?" minvalinde sorular sormaları.
bazı yerlerde, Tükrüğü çekmek için ağıza konulan aletin (ismini bilmiyorum bilen varsa yazabilir.)hemen bir sonraki hastanın ağzına hiç yıkanmadan gerekli önlemleri alınmadan direkmen konulması. tabi bu işin sadece hijyenik yönü. bir de korku yönleri var ki sormayınız.
diş taşlarımı anestesiz temizlemesidir. o alet diş taşlarını temizlerken ince işçilik yapılmadığı için diş etlerine de değer. sonuçta ağzıda oluşan kan, tükürü, diş hekiminin elindeki eldivenin tadı ile kendinden geçilir. tükür der bir tükürürsün kanla karışık iğrenç şeyler çıkar. acısı ise paha biçilemez. bir hafta dişlerim kamaştı valla. diş etlerim felaket. burdan halkıma sesleniyorum o koltuğa oturmamak için dişlerinizi en az iki kere fırçalayın ve diş ipi kullanın.
"dişlerinizi aklınıza geldikçe fırçalayın",
"asitli içecekler için",
"6 ayda bir düzenli kontrole gelmeyin"
diyerek dişlerimizin çürümesine yol açmaları, dişlerimizin çürümeye başladığını fark ettiğimizde gitmeyip taa ağrıyana kadar bekleyip iyice çürüdükten sonra gittiğimizde geç kaldığımızı söylemeleri, tedavi sırasında canımız yanmasın diye anestezi yaptıktan sonra anestezinin etkisini göstermesi için ve bizi rahatlatmak için biraz havadan sudan sohbet etmeleri(onlar da çok meraklı çünkü bizle sohbet etmeye)
işte ben dişçilerin bu hareketlerine kıl oluyorum.