her ağrı gibi çeken bilir ama bu bi başka. kafanı duvara vurmak istersin. ağlatır. sabah 4'te eskişehir ayazında uykudan uyanıp bisiklete atlayıp eczaneye koşturtur. ama bi süreden sonra ilaç kar etmez. dişçi koltuğuna oturduğunda bile hadi dersin dişçiye. ellerine takma o eldiveni bırak zaman kaybetme başla hadi dersin. birçok şey fayda etmez o ağrı için. kendini alkole vurursun geçer. ilaç alırsın geçer. ama bi gün mutlaka gene başlar. o yüzden sen sen ol korkma diş hekiminden. git rahatla. ağzının içine girmedik şey kalmıyo gerçi robokop gibi dolaşıyosun ama değer. bas bağırsan da o koltukta sonrasında rahatlayınca tamam diyosun, olay budur.
diş hekimi fobisi olanların son ana kadar dayanmaya çalıştıkları, hafif bir ağrıda diş hekimine gitmedikleri ağrıdır.
bir de kesinlikle diş hekiminin odasına girdiğinizde gider bu ağrı sonra "hadi bana müsade" diyerek dönemezsiniz de.
an itibariyle tarafımca sahip olunan ağrıdır.
fobikim gitmek de istemiyorum.
an itibariyle suratımın yarısının bergen gibi olduğu olay. bugün doğum günüm olması nedeniyle bünyemin bana karşı bir ibneliği de denilebilir. geceleri tutunca denenmeyen psikopatik yöntem yoktur.
(bkz: allahım sana geliyorum)
başlangıç olarak arveleks ampul, sonrasında arveleks tablet tavsiye edilir. yokturböyle bir ağrı. eğer 20 lik diş ağrıyorsa kabir azabından korkmanıza gerek yok. dünyada çekmiş oluyorsunuz. geçmiş olsun.
bir daha aynı ağrıyı yaşamamak için yapılması gereken şey...
dişçiye gidip çürüğün ortadan kaldırılmasıdır mı dediniz.o zaman dinleyin*.
bir salı günüydü *. dişçi fobisi olan bir kişi olarak çektiğim bir saatlik ağrı dökülen gözyaşlarımdan sonra dişçiye pardon diş hekimine * gitmeye karar vermiştim. derhal çürüğün çaresine bakılacaktı.
soğuk terler akıtılarak randevu alındı ve dişçiye *gidildi. ilk işim hekime daha dikkatli olması için fobimden bahsetmek oldu. aslında bahsetmeme gerek yoktu çünkü sapsarı olan benzimden anlaşılıyordu.
ağrıyan dişime bakıldı, önce geçici dolgu yapılmasına karar verildi. bu aradada çekilmesi gereken bir çürük dişim olduğu diş hekiminin gözünden kaçmamıştı. tabi yirmilik dişimin çıkmaya çalıştığıda gözünden kaçmamıştı. kolay olacaktı korkmamalıydım.
geçici dolgum yapıldı.yok ya hiç acımıyor keşke daha önce gelseymişim, hep annemin yüzünden * al sana duygu aktarımı * diye söylendim. ama 20 lik dişim gömülü olduğu için kesilip alınacaktı ve korkuyordum ve bu korkumun gereksiz bir korku olmadığını biliyordum ve iki dikiş ne olacak şeklinde kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
röntgenim çekildikten sonra 20lik dişimin çekilmesine gerek olamdığını söylediğinde eve uçarak gittim.sadece çürük dişim çekilecek ve geçici dolgunun yerine normal dolgu yapılacaktı, korkmamalıydım.
dişimi çektirmek için gittim. hekimin söylediğine göre iki dakikalık işi vardı, çok kolay olacaktı ve korkmamalıydım.
15 dakikalık uğraşı sonunda... hayır çekemedi parçalayıp çekecekti ve korkmamalıydım. sanırım 35 dakika daha geçti. ee bir aksilik vardı anlamamak için sanırım gerizekalı olmak gerekirdi. 100 kişiden birinde olan durum bende de vardı, kök ve kemik birleşikti, kemiğin kaldırılarak dişin alınması gerekiyordu ve evet kesinlikle korkmalıydım. diş hekimimim gözünden hiç birşey kaçmazken bu durumu nasıl gözden kaçırmıştı bilemiyorum. eve nasıl gittim onu hiç bilmiyorum. *
diğer sabah erkenden gittim bu minik operasyonu başka bir hekimle beraber gerçekleştireceklerdi.*
ben ve sapsarı benizim...
ameliyathanenin önünde beklediğim 25 dakikanın 25 yıl gibi gelmesi olağandı sanırım. içeri alındım, evet hekimlerin ikiside çok, gereğinden fazla çok neşeli görünüyorlardı. heha yaa evet çok rahatlamıştım. * önlüğü giydim hekimim yapılacak işlemi anlattı ve evet kesinlikle korkmamalıydım. burnumdan altına baticon sürerken sırıtarak bak sana makyaj yapıyorum diyen hekime ya inan bende senin kadar eğleniyorum dememek için zor tuttum kendimi. 45 dakikalık dazır ve duzurlar sonunda evet niyahet bitmişti. ve gerçekten hiç bir şey hissetmemiştim. sonraki 7 günü şiş bir surat ve günde 3 ağrıkesici ile geçirdim.
fazla uzattım farkındayım. bu farkındalıktan ötürü uyuşturulmadan alınan geçiçi dolgumdan, diş tellerimden ve sebep olduğu acılardan, ağrılardan bahsetmek istemiyorum, sadece ve sadece ağlamak istiyorum.
herşey bir ağrıyla başlar...
yapman gereken bir ağrı kesici içmek, tekrar ağrırsa yapman gereken bir ağrı kesici daha içmek.
hayır hemen bir diş hekimine baş vurmalısın.
aslında bilmiyorum.
bildiğim tek şey:
korkmamalısın...
her ağrı gibi kötüdür. her defasında insana dişlerine iyi bakma yemini ettirir ama maalesef bunda çoğu zaman başarılı olamaz. her defasında daha şiddetli olur, sanki kişiye "neden iyi bakmıyorsun bu veletlere" dercesine... ama söz bu sefer be dişim... seni gözümden ayırmayacam be dişim, azıcık ara ver ağrıma yeter be dişim... *
kalp krizi geçirme olasılıgı yaratan bir durum. insan tek diş ağrısı olsa gam yemez ama bir diş yüzünden yanında üstüne bulunan dişler, göz, baş, mide ve hatta kalp bile acı içinde kıvrandıran bir durumdur ki. kendi başını kesmek ister insan.
mental yolla çözülmesi en tesirli çözümdür. aslında bu asya kökenli içsel sanatlardan pek anlamam ama diş ağrısının çözümü zihinsel yolla ağrıya odaklanıp, ağrıyı vücudunuzdan atmak üzere mental olarak kendinize bir güç uygulamanızdan geçer.
ne sek rakının, ne tütünün, ne asrpinin, ne ağrı kesicinin fayda etmediği o cehennem azabı anlarda kafayı duvarlara vurdurur, birebir vurdurur kralını tanımaz. ölümün kıyısında dolaştırabilecek kadar fena bir ağrıdır.
ağrı kesici etki etmediği zaman tuzlu su biraz rahatlatır. ama biraz. tekrar ağrmaya başlayınca "acıdan zevk alabilirim" gibi salakça bir düşünceyle bünye kandırılır. başka yolu yoktur çünkü geçirmenin.