türk insanının çok uzağındaki bir yaşam sahneleniyor bazı dizilerde. ne bileyim işte lüks villalarda yaşayan, spor arabalarda gezen yakışıklı zengin çocukları. dünyayı yemekten içmekten ve seksten ibaret sayan şımarık zengin kızları. reyting uğruna hiç gereksiz öpüşme ve sevişme sahneleri, dizinin esas oğlanı ve onun yakın arkadaşı olan saf yalaka bir tip vesaire vesaire...
şimdi gelelim gerçeklere, türkiye'de belli ailelerin çocukları dışında hangi türk genci son model spor arabayla geziyor yada 20'li yaşlarda büyük bir holdingi yönetiyor. hangi türk ailesi dizilerde gösterilen boğaza karşı yalılardaki o şaşalı hayatı yaşıyor. yani özetle hep yalan kurmaca bir hayat var dizilerde.
Bir diziye zaten fazla mantıklı yaklaşmazsin sonuçta kurgu yani gerçek olaylari alıntı yapan diziler veya filmler bile hani kendi kurgulari vardır fazla mantıklı bakarsak ondan sıkılırız zaten.
aşıkların arasını açmaya çalışan gizli aşıklardır. genelde hep paralı güzel - yakışıklı tipler oluyor iki salak aşığımız bu tiplerin kurduğu 10 yaşında bebelerin bile rahatlıkla görebileceği kumpasları dümenleri bir türlü göremez üstüne gider bu tiplere ilişkileri hakkındaki tüm sırları anlatırlar resmen "daha çok ağzımız s.ç ilişkimizi boz" der gibi..
iki cümle etmek için iki saat beklemek. birbirinin yüzüne ablak ablak bakmak. bakış atmak. konuşurken sırtını dönmek ve tabi bölüm sonlarında olmazsa olmaz o ifadeler.*
eli kalem tutup iki çizim yapan kızların aniden şefkatli modacıların (ki ben hiç şefkatli modacı görmedim) yanında işe başlaması. hatta hemen yurt dışına atanması bilemedin hemen ünlenmesi. en tuhafı da ünlü modacıların bu tiplerin her derdine koşan dadı haline dönüşmesi. her diziye bir stilist kampanyası başladı sanırsam.
önemli karakterlerden birinin komaya girmesi, ölmek üzereyken kurtulması, bir kaç gün yoğun bakımda kalması ve her şeyin düzelmesi. a'dan z'ye her dizide mutlaka vardır. çok da kullanışlıdır. modası geçmez.