kıro müzik diye yıllarca laf sokulan arabeskin dizilerde gideri olması. arabesk çok tartışıldı. müzik dünyasından en bilgilisinden, hiç anlamayan vatandaşa kadar olumlu-olumsuz bir tarafta bulundular. hor görenler ile sahip çıkanlar kıyasıya mücadele etti. arabesk acı temalı, hiçbir şey ifade etmeyen basit bir müzik tarzı olarak görenlerin yanı sıra; arabeskin bir yaşam biçimi, dert arkadaşı olduğunu söyleyenler hiç de az değil.
kim ne derse desin. diziler bir anlamda arabeske farklı bir boyu kazandırdı. bu dünya ile yeni tanışanların önyargısını bile kırdı. bu sayede belli arabesk parçalarına farklı anlamlar yüklendi.
gibi şarkıları ve unutmuş olabileceğim diğer parçaları sayabiliriz. hatta, leyla ile mecnun'un 76. bölüm'ünde arabeskin yasaklanması temalı bir bölüm oynadı. dizinin mecnun karakterinden dolayı ferdi tayfur aşkı malum. klipler ile desteklenen dizi için örnekleri daha da arttırabiliriz.
diğer dizilerle tarzı benzemese de ulan istanbul dizisinin de bu ekolün içinde olduğunu söyleyebiliriz. karlos-yaren düeti olan "yanarım"'ın klibi bugün youtube'da 50 milyonu aştı. ayrıca dizilerde ankara oyun havaları temalı ankara'nın bağları, hayatı tesbih yapmışım gibilerini de sayabiliriz. bunun dışında arabesk kategorisinden sıyrılırsak behzat ç'de neşet ertaş'a değer verilmesi güzeldi.
popüler akımın kurbanı olmadığı sürece parçalarının hakkının verilmesi güzel. peki ne kadar etkilenmeme durumu olur derseniz, uzun soluklu değil. 17 yaşında umulmadık bir semtin yine umulmayan çocukları arabesk mırıldanırken görülecektir. acı çekmeyi seven bir toplumuz. yani sevme demeyelim de üzüntüye ortak olmayı hatta üzülenden daha çok üzülmeyi, kafayı takmaya devam ediyoruz. bireysel bir cinayeti, acıyı gereğinden fazla toplumsal bir boyuta taşımaktan vazgeçmiyoruz.
bu trajik ve çileli hayatımızda çokça eleştirilse de arabesk bir şekilde var olacak. şimdi dizilerde can buluyor. kim bilir hangi parçalar gün yüzüne bir kez daha çıkıp yine dillere pelesenk olacak.