başlık pek bi afilli oldu. sanırsın ki yayınlanmamış master tezi...
diziler ve filmler (sinema filmleri yani. yoksa biz de biliyoruz dizinin de film olduğunu) yaşam biçimi sunar izleyicilere. izleyiciler de bundan etkilenir ve o yaşam biçimini ister. anlatmak istediğim özetle bu. ama örneklerle pekiştirme isteği var içimde:
misal, avukatlık. avukatın başrole çekildiği filmler, çoğu körpe lise öğrencisini gaza getirir. şeytanın avukatını izledikten sonra ben bile gaza geldim. (halbuki o film avukatlığı o kadar da iyi göstermiyordu. benim etkileneceğim varmış demek ki.) bu filmlerde 'itiraz ediyorum hakim bey' diye fırlıyor ya avukat yerinden, aha orada kendimi o avukatın yerine koyuyordum filan. ally mcbeal vardı bi tane. ondan etkilenen de çoktur diye düşünüyorum.
nip/tuck izleyip de 'ben de estetikçi olacam' diye gaza gelmeyen çok az adam tanıyorum. ama tıpı kazanmak bi dert, okumak bi dert. aynı şey bilimum hastane dizileri için de geçerli. scrubs'daki ortamı düşleyip tıp okumaya karar veren birini artvin'in bi kasabasındaki sağlık ocağında çalışırken düşünüyorum da, uuuwww ürperdim beybi.. yazık adama.
açık konuşayım, six feet under müptelası olarak, cenaze levazımatçısı olmayı bile istedim. ama o mesleğin bizim ülkemizdeki karşılığı kefen satışından öteye geçmediği için vazgeçtim.
avrupa yakası dizisi -çoğu dizide/filmde var bu gazate/dergi ortamı- insanların zihninde çok geyik süper bi dergi ortamı canlandırıyor. inanmayın, öyle değil! ya da öylesine hiç şahit olmadım... gazetecilik filmlerde epeyce popüler bi meslek. gaza gelip de sonunda adliye muhabirliği yapmak var. dikkatli olmak lazım.
reklamcılık da bi hayli popüler. misal, mad men (bkz: mad men). öyle karizmatik gösteriliyor ki reklamcılar; yakışıklı, bol para kazanan, yaşamayı bilen... bu tür filmlerden gaza gelen çok sınıf arkadaşım oldu benim. reklamcılık okuyoruz ya, ukala olmamız gerek filan diye düşünen. mezuniyetten sonra hepsi telef oldu istanbul yollarında! benim tanıdığım reklamcılıkla filmlerdeki arasında büyük fark var. misal, yakışıklı karizmatik adam bulmak zor. istanbul'da 3 bine yakın ajans varmış. tiplere bi bakın allah aşkına. anlatmak bile istemiyorum... ama biliyorum ki, mad men'i izleyip 'ben de reklamcı olacam hacııı' diyen bir yığın adam var.
bilgisayar programcılığı konusuna değinmemize gerek yok zaten.
filmler garsonluğu bile öyle süslüyor ki, adamın gidip antepli 7 kardeşler kebap ve pide salonuna müracat edesi geliyor.
bir de gavur filmlerindeki rocker kamyon şoförleri meselesi var. gaza gelmemek lazım.
sopranos'u izlerken çok özeniyorum tony soprano'ya ama açık konuşayım, gotüm yemiyor onun yaptığı işi yapmaya.
yukarıdaki örnekler filmlerin olumlu etkilerine dairdi. kimi filmler de bireyde ters etki yapar, meslekten soğutur.
misal, bin bir gece! nice anne şehrazat'ı gördükten sonra kızını mimarlık bölümünden aldı biliyor musunuz?
yine yukarıda garsonluğun güzel gösterildiğinden bahsettim. ama kimi filmlerde de garson kızların popoyu avuçluyor müşteriler. bu da ters etki yapıyor tabii...
şimdilik aklıma bu kadarı geldi. daha sonra gene eklerim.
eklenti: csi miami'ye özenip, polisliği seçen ve şu anda dört yol kavşağında nöbet tutan trafik polisi tanıdığım var benim.
efendim bölüm ve meslek seçimi üzerinde olumlu etkisi olabilecek bir çok dizi-film gösterilebilir. ancak bazı diziler vardır ki insanı o meslekten soğutup, nefret ettirir. örneğin yaprak dökümü.
bankacı şevket'i gördükçe bırakın insanlar bankacı olmayı, başlarına bi şey gelir diye banka önlerinden geçmeye korkar hale gelmişlerdir.
sekreter leyla'ya baktıkça patronun herhangi bi zengin arkadaşı tarafından 'götürülme' korkusu insanları evde dahi telefonlara bakamaz duruma getirmiştir.
öğrenci necla'nın başına gelenler ise bölüm seçmek üzerinde olumlu etki yapmak bir yana, haydi kızlar okula kampanyasını bile sekteye uğratmıştır. anadolunun dört bir yanında kızlar okumak yerine ' koca olsun boktan olsun ' mantığıyla evlenmek istemektedirler. buna karşın koca adayları ise ferhunde'nin karakterinden etkilenip evlenmek şöyle dursun, yanlarına bir adet hacı şakir, bir adet fotomaç gazetesi ve sınırsız bira alıp ıssız bir adada tek başlarına yaşama planları yapmaktadırlar.
bu etki meslegini secmis yani ununu elemis elegini asmis insanlari bile yoldan cikaracak bir etkidir. misalen bu el erzurumi kisisi, sahsen ben bizzat kendim olaraktan "hayat agaci" disinda bu yasina kadar dizi izlemis degildir. bu dizide ise maalesef etkilendigimiz sey meslekten ziyade sam vitmor oldugundan pek bir seye yaramadi daha dogrusu benim meslek secimime bu cillop gibi hatun'un bir etkisi olmadi.
zaman sonra haberler, tartisma programlari ve history channell programlarindan basimizi kaldirip film ve dizilere yoneldigimizde ise karsimiza esref saati adli dizi cikti. bu diziye muptela olusumuzdan sonra dizinin yapimcisina sovup saydim. kardesim soyle bir on sene oncesinden bu diziyi yayinlasaydiniz olur muydunuz? zaten ben lise yillarinda yelekli takim elbise, beyaz gomlek, sivri burunlu ayakkabi giyip, pardusu omuzunda, elinde oltutasi tesbihi, agzinda tekel 2000 cigarasiyla dolasan ve bunu tarz olarak benimsemis birisi idim. bu dizi o donem yayinlansaydi, ben simdi yoncalik mahallesinde surekli takildigimiz hatta universite sinavi hazirliklari dolayisiyla calisma odasina cevirdigimiz haci zulkuf baba'nin kahvehanesini satin almis ve simdi delikanli modunda kahvecilik yapiyor olacaktim ama olmadi, gittik muhendis olduk aq...!
