diogenes in bir fıçıda yaşadığı ve bir aba , bir değnek ve bir ekmek torbasından başka bir şeye sahip olmadığı rivayet edilir .
bir gün diogenes yine fıçısının önünde güneşlenirken , büyük iskender onu ziyarete gelmiş . bu bilge insanın karşısına geçip , bir isteği var mı diye sormuş . varsa hemen yerine getirecekmiş .
diogenes de ;
"bir adım kenara çekil de güneşimi kesme . "
diyerek kendince mutluluğuna gölge düşürmemesini istemiş büyük kumandandan . zaten hali hazırda istediği her şeye sahipmiş . *
aşk nedir diye sormuşlar diyojen'e;
-işsiz insanların işidir, demiş.
-sen neden evlenmedin?
-evlenmek için çok yaşlıyım.
-peki, gençliğinde neden evlenmedin?
-evlenmek için çok gençtim.
-insan ne zaman evlenmelidir?
-ne zaman istiyorsa o zaman.
şeklinde diyalog yaşayan, ince zeka sahibi aşmış filozof.
kuduz bir köpeğin ısırığı ile mi? çiğ ahtapot yeme alışkanlığına bağlı olarak yakalandığı bir hastalık sonucu mu? ya da nefesini tutarak intihar ettiği için mi? öldüğü belli olmayan düşünür.
--spoiler--
Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: ben bir serseriye yol vermem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: ben veririm!
--spoiler--
şu dünyada gelmiş geçmiş tüm isimler arasında en saygı duyulası kişidir. sadece bir meczup değildi, dünya değerlerinin ve ahlak sisteminin yanlışlığını, beş para etmez olduğunu gösteren bir insandı. cyniclerin en ünlüsü olması bu yüzdendir. başka kimse büyük iskender'e "gölge etme başka ihsan istemem" diyebilir? ayarmatik biriydi efenim. seviniz.
bir fıçı içinde yaşayan, kendisine yük edecek her türlü şeyden sakınan sinoplu flozof.
elinde bir gaz lambasıyla gündüz vakti sokaklarda dolaşıp "doğru insan arıyorum" diye gezmesi 21.yüzyılda bile hala "delilik" olarak kabul edilsede, aslında bunu yapmasında ki amaç; 'bir insanın başkasına bir yararı yoksa, eylemleri sadece kendini bağlıyorsa dünya üzerinde o insanın bir varlığı yoktur' düşüncesine dayanır. dolayısıyla o insanların varlığı yoksa, diyojen kendilerini görmeyecek - görmemezlikten gelecektir. bu cahil toplulukları da "karanlık" olarak nitelendirdiğinden elinde lambayla gündüz vakti bu şekilde dolaşmıştır.
ayrıca iskenderin ayağına gelip "dile benden ne dilersen" demesine karşın, "gölge etme başka ihsan istemem" yanıtını veren diyojen, kendisine gelen güneş ışığını iskender'in engellemiş olmasından şikayetçi olmuştur. tamamiyle "şu an bana asla veremeyeceğin bir şeyi elimden alıyorsun" mantığına dayandırmıştır.
diyojen dünya nimetlerini red ederek, sokakta bir fıçı'da yaşar. büyük iskender ününü duyar, aynı sokaktan geçerken, yaşadığı fıçının önüne dikilir. "ey sen, ben ki iskender, söyle benden ne istersin" diye sorar.
diyojen ise, önüne dikilen bu adama, "gölge etme başka bir şey istemem" diye cevap verir.
m.ö 4. yüzyılda Sinop dolaylarında yaşamış,sadelik taraftarı olan bir filozofdur.Rivayete göre bu abimiz bir fıçının içinde yaşamak suretiyle kendini dünyevi zevklerden mahrum bırakarak nefsini köreltmeye çalışırmış.Bir gün (yine rivayete göre) Büyük iskender, Diyojen ve fıçısını ziyeret eder ve büyüklüğünü göstermek için Diyojen'e 'Ne dilersen yapayım' deyince Diyojen tarihi ayarı verir;'Gölge etme başka ihsan istemez'.Nitekim Dünyayı aşağılayarak kendini yücelten nadide bir kişiliktir kendisi.
Diyojen e sorarlar:
- üstad, bir adamın zekasını nasıl anlarsın?
- konuşmasına bakarım.
- peki ya hiç konuşmazsa?
- henüz o kadar akıllısına hiç rastlamadım.
bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. mağrur zengin, hor gördüğü filozofa '' ben bir serseriye yol vermem.'' der. diyojen kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir '' ben veririm.''
--spoiler--
412-320 yılları arasında yaşamış olan, ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçiminin öncülerinden çileci düşünür. Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Kinik Diogenes hakkında, onun gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı bir tavır alan Diogenes, toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için, toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.
Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diogenes, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur. Diogenes yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Onun tek amacı, kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur.
Diogenes'in savunduğu yaşam tarzının ilk ilkesi kendine yetme, yani kişinin, mutluluk için gerekli herşeyi kendi içinde taşıyabilmesi ilkesidir. ikinci ilke olan 'utanmazlık', kendi başına zararsız olan bazı eylemlerin hiçbir şekilde yapılamayacağını öne süren uzlaşımları umursamamak anlamına gelir. Bu ilkeden yola çıkarak yerleşik davranış kalıplarına uymadığı için, kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısındansa sefil denebilecek bir yaşam dürdüğü için, Diogenes'e kinik denmiştir.
Onun üçüncü ilkesi, yozluğu ve kendini beğenmişliği açığa vurmaktan ve insanları yenilenmeye yöneltmekten asla çekinmemek anlamında 'sözünü sakınmazlık'tır. Diogenes'in dördüncü ilkesine göre, ahlaki yetkinliğe ancak yöntemli eğitimle, iradenin gücünü sınayan pratik egzersizlerle ulaşmak mümkün olabilir.
--spoiler--
sinopta yaşadı, yaz kış yalınayak gezdi; geceleri kapı eşiğinde yatıp gündüzleri fıçıda yaşadı. arkadaş yerine bir köpek ve eşya yerine sadece bir su tası... bir çocuğun suyu avuçla içtiğini görünce fazlaymış diye tasıda kaldırıp attı. güpegündüz fenerle gezerken ' ne yapıyorsun? ' diyenlere, ' adam arıyorum ' diyen diyojen, iskenderin ' dile benden ne dilersen! ' teklifine ' gölge etme , yeter ' diyen, ona ' iskender olmasaydım ' sözünü söylettiren adamdır!!!
maddi değerleri bir yük sayıp onlardan arınmaya çalışmıştır....
bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. mağrur zengin, hor gördüğü diyojen e : ben bir serseriye yol vermem, der. diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: Ben veririm!
büyük iskender Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken görür ve ne yaptığını sorar. Diyojen, "Babanızın kemiklerini arıyorum, ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum" der.
büyük iskender ona; "dile benden ne dilersen" dediğinde (diojen güneş ile ilgili bir deney yapmaktadır) önümde güneşimi engelleme, gölge yapma yeter diyen cesur, sinopda yaşamış olan filozof ve bilim adamı.