diyojen i merak etmek yahut etmemek

entry1 galeri0
    ?.
  1. Şöyle dirseklerinden kırdığın kolları geriye doğru atarak, yeryüzüne karşı hafif hafif gerinmek...
    Yeryüzüne karşı hafif hafif gerinmek; ne zaman kolaydır, ne zaman zor?
    Ve çok iddialı bir yanıt:
    - Diyojen'i merak etmişseniz kolaydır, merak etmemişseniz de zor.
    * * *
    Hz. isa'dan 400 yıl önce bizim Sinop'ta doğmuştu Diyojen. Canı istediğinde şehrin meydanına gider ve kendisine dikilen gözler önünde mastürbasyon yapardı. Bununla da yetinmez, çevresindekilere de aynı şeyi yapmalarını önerirdi.
    * * *
    Osmanlılar, Diyojen'in hayatı değerlendirme konusundaki yöntemleriyle felsefesine "Kelbilik-köpeklik" adını vermişlerdi. Diyojen'in benimsediği "Kelbilik", yahut Batı'daki deyimiyle "Sinizm" ekolünün özü neydi?
    Kısaca şuydu:
    1- En özgür yaşam, zenginliği hor görmek ve toplumsal koşullanmalarla alışkanlıklara karşı çıkmakla mümkündür. Bunun için de, insanın her türlü gereksinmesini en basit biçimde gidermesi en güvenli çaredir.
    2- Doğal gereksinmelerin başkalarından sakınılacak bir yanı yoktur. Örneğin "Yemek yemekte bir kötülük yoksa, herkesin içinde yemek yemekte de bir kötülük yoktur." Sevişme için de aynı mantık geçerlidir. Kamudan gizlenen her davranış, sonunda ahlaksızlığı, yalanı, ikiyüzlülüğü, kargaşayı ve kişinin özgür bir yaşamdan kopmasını doğurur.
    * * *
    Şöyle yeryüzüne karşı hafifçe gerinmek istediğinizde; ister Dragos yamaçlarından Adalar'a karşı, ister Arnavutköy kıyılarından geçen gemi ve teknelerle Kuleli'ye karşı, tüm hayat serüvenini kolayca süzgeçleyebilirsiniz:
    - Ne kadar "sinizm", ne kadar "riyakârlık-mürailik-ikiyüzlülük"?
    * * *
    Daha minicikken başlayan tembihler, azarlanmalar, cezalandırılmalar, öğütler ve yavaş yavaş okul dersleri, sınavlar, aşklar, para kazanma çileleri, kızmalar, övünmeler, üzülmeler, yakınmalar, öfkelenmeler...
    Akıp giden insanlık ırmağının ortak kimyasında, sahtekârlık dozu ne kadar, otantiklik ve şeffaflık dozu ne kadar?
    * * *
    Örneğin "politika"da sahtekârlığın dozu alabildiğine; "bilim" de ise sıfır...
    Ya peki "sanat ve yazı"da?
    Böylesi bir imbik güzel bir oyuncak, eğlenerek yeryüzüne karşı hafifçe gerinmek için...
    * * *
    Diyojen, belinde uyduruk bir peştamalla bir fıçının içinde yaşar, şehrin meydanında mastürbasyon yapar, acıkınca da midesini okşayarak açlığını gideremediği için yakınırdı.
    Su katılmadık bir şeffaflığı benimseyerek yaşaması, karnını doyurmaya yetmiyordu; çünkü piyasası da bulunan bir mesleği yoktu.
    * * *
    Diyojen'i merak etmek, yahut etmemek...
    Gündüzleri elinde bir fenerle, "bir insan arıyorum" diye ortalıkta dolaşan, deli bir serseri miydi Diyojen?
    Yoksa insanoğlunun Kozmos'un düzenine hiç uymayan, aşırı yapay bir tınısı olduğunu çakmıştı da; onu mu hazmedemiyor, ona mı başkaldırıyordu?
    * * *
    Hoş, Sinoplu Diyojen'den, 2 bin yıl sonra yaşamış olan Galileo da; insanların kendi yanlış saplantıları yüzünden, "dünyanın döndüğü"nü bir türlü algılayamamalarına hırslanmamış mıydı?
    Sahtekârlıklar, hilebazlıklar, yalanlar ve yanlış saplantılar... Sonra da bu tür yozlaşmalarla koşullanmalara karşı delicesine dikilen Diyojen'ler, Galileo'lar...
    * * *
    Sinoplu Diyojen'den 800 yıl sonra bir Diyojen daha geldi tarihe. O Sinoplu değil, Tarsus yöresindendi.
    O Diyojen de oturdu, "Peribion dogmaton kai apophtegmaton ton en philosephia eudokimesanton - Ünlü Filozofların Yaşamları, Öğretileri ve Deyişleri Üzerine" diye bir kitap yazdı.
    Yapıtına eski düşünürlerin görüşleriyle yaşamlarından aktarmalar koydu.
    Sinoplu Diyojen'in nasıl bir mastürbatör olduğunu, Tarsus yöresinde yetişmiş olan ikinci Diyojen'in bu kitabından öğreniyoruz.
    * * *
    Yeryüzüne karşı şöyle hafifçe gerinmeye kalktığınızda, en aklımıza gelmeyecek şey de; neleri merak etmediğimiz...
    Örneğin 72 milyonluk Türkiye'de, kaç kişi merak etmiştir kendi edebiyatımızda mastürbasyon üstüne yazılmış bir şiirin bulunup bulunmadığını?
    * * *
    Necip Fazıl'ın 1923'te yazdığı "Hayal" adlı şiire bir bakalım:
    Bu akşam bir ateş duyup etimde,
    Kadın, kadın diye içimi oydum.
    Ruhuma bir serin yer istedim de,
    Alnımı mermerin üstüne koydum.

    Birden karanlıklar sökülüverdi,
    Odama bir hayal dökülüverdi,
    Karşımda gerindi, bükülüverdi,
    Onu gözlerimle çırçıplak soydum.

    Artık ben ne günah olsa işlerim;
    Yumuşak yastığa geçti dişlerim;
    Bir an kadar sürdü can verişlerim;
    Ey kadın, bu akşam sana da doydum.
    * * *
    Sinoplu Diyojen'in, "riyakârlıklardan arınma" iddiasındaki başkaldırısına "sanat ve sanatçılar" ne kadar yaklaşmışsa; politika ve politikacıların takım taklavatı da, ondan o kadar uzaklaşmışlardır...
    * * *
    Diyojen'i merak etmek, yahut etmemek...
    Birazcık merak etmek yetiyor gibi, yeryüzüne karşı hafifçe gerinmeye...

    ÇETiN ALTAN
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük