bağlar semtinde yaşayan bir çocuk ile ofis semtinde yaşayan bir çocuğun, aynı şehirde olmalarına rağmen hayat standartları açısından aralarındaki uçurumu görebilmektir.
henüz siyasete bulaşmamış pak bir zihni ve şiveli konuşmalarıyla yüzde tebessüm oluşturan esmer tenli, güzel yürekli, istese bile yapmacık davranamayan bir çocuk...
çocuklardan bahsediyoruz! bir canavardan değil.
çocukluğumu diyarbakır'da, gençliğimi de yine aynı şehirde geçirmekten ötürü birileri beni ya da yaşadığım şehrin insanlarını "hırsız ya da pkk sempatizanı" diye kafasına göre yaftalıyorsa işte bu, siyasetten uzak bir çocuğu ilerde siyasetten hapse girmiş biri haline getirir.
ayrıca diyarbakırda çocuk olan bazı isimler şunlardır.
abdülkadir aksu (neredeyse kadrolu içişleribakanı)
halis toprak (toprak holding yönetim kurulu başkanı)
hikmet çetin (NATOnun Afganistan'daki Kıdemli Sivil Temsilcisi)-(chp 4.genel başkanı)
gazi yaşargil (dünyanın sayılı beyin cerrahlarından)
ahmed arif (şair)
ziya gökalp (şair)
sezai karakoç (yazar)
cahit sıkkı tarancı (şair).
zor olduğu aşikârdır. ama asıl zor olan, hazmedilmesi güç olan da şudur ki; kahvelerde babalarına sorulan "kaç çocuğun var?" sorusunun cevabı olan "3 tane çocuğum var." yanıtıdır. şuursuzun 5 adet çocuğu vardır. 3 erkek, 2 kız..
en azından, belediye otobüsünde kafanda patlayan molotof yüzünden kavrulmamaktır. ha kolay mıdır, zordur. pikniğe gidip mayına basarak ölmek de vardır o çocuğun yetim kaderinde ama suç ne o hiçbir şeyden habersiz garip çocuğun, ne milyonlarca antalyalı'nın, izmirli'nin, ordulu'nun, eskşehirli'nin... ne de başka birisinindir. suç o mayını oraya yerleştiren orospu çocuklarınındır.
ciğeri beş para etmeyen herifler tarafından polislerin karşısına itilmektir. 10-16 yaşındaki bir çocuğun ne gibi bir ideolojisi, bir dünya görüşü olabilir ki? sonra çıkar manukyan'ın işçilerinden birisi 'bir sorun kürt çocukları neden bize taş atıyor' der.