işkence ve ölümün adresi; Diyarbakır Cezaevi
12 Eylül paşalarının darbenin olgunlaşmasını bekledikleri dönemlerde, güneydoğu' örgütlenmiş, etnik temelli örgütlerin sempatizan ve lider kadrolarıyla birlikte, devrimci mücadelenin içinde yeralan isimlerin çoğu da darbeden sonra tutuklandı, işkence gördü, onlarca yıl cezaevlerinde tutuldu, temel hakları ellerinden alındı, onlarcası asıldı, yüzlercesi sakat bırakıldı. Bunlarla karşı karşıya kalmak istemeyen binlerce devrimci ise vatanlarından uzakta aile ve yurt hasretiyle yaşadılar. Bugün hala birçoğu ülkesine dönemiyor.
Bir ifadeyle; anlatanın da dinleyenin de ruh sağlığını bozacak nitelikteki işkence ve kötü muamelerin yaşandığı Diyabakır Cezaevi'ndeki uygulamaları ne anlatmaya kelime yeter ne de dinlemeye vicdan elverir.
(Raşit Kısacık 'ın kitabı )
burada yapılanları haklı göstermeye çalışanlara en ufak bir şekilde insan muamelesi yapılmaması gereken yer. yani neye dayanarak hak veriyorsanız verin burada yapılanlara, insan olmadığınız gerçeğini zerre kadar değiştirmeyecektir. zira köpeğe siktirilmek, bok yedirilmek, lağamlara atılmak vs gibi işkenceleri hangi suç gerektirebilir ki ? ayıptır yahu etmeyin.
hakedene hakettiğinin verildiği cezaevidir. 2011 yılında türk olduğunu söylemeye utanan/korkan, 1 mayıs'ta taksim cumhuriyet anıtındaki atatürk ün yüzüne apo piçinin posterini asana tepki vermeyen babalarınızla esat oktay yıldıran keşke bizzat görüşseydi.
isabet olur; dönek Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayaçıklamış, "olabilir demiş" aslında seçim yatırımı hareketi konan numaralar bunlar, siyasiler sezonu açtı, artık vaatler üst üste yağacaktır.
--spoiler--
Kültür Bakanı Günay, Diyarbakır Cezaevi'nin müzeye dönüştürülmesiyle ilgili, mekanın halen cezaevi olarak kullanıldığını belirterek, "Cezaevinin boşaltılması halinde böyle bir talebimiz olabilir" dedi.
--spoiler-- http://www.ntvmsnbc.com/id/25151494/
müze olsunmuş neyin müzesi olcak ki müzede genelde tarihi kalıntılar eserler sergilenir gidip gezilir işkence görülen yerin nesini müze yapacaklar ki kim gidip insalara böyle hayvan gibi muamele yapılmış yerleri gezmek ister neyin müzesi oluyo utancın mı...
12 eylül döneminde eziyetin, vahşetin içten içe yaşandığı cezaevidir. guantanamo'da bile eşi benzerine rastlanmayacak, zulüm ve işkence yöntemleri. gözünü kin, nefret bürümüş cuntacıların insan bedenini bir stres atma aracı gibi kullandıkları yer. vicdansızlığın dik alâsının yaşandığı bu yer, şimdi yıkılma durumuyla karşı karşıya.
peki ya bu cellatlar tarafından öldürülmüş mahkumlar, insanlık dışı yapılan işkenceler? onların da rafa kaldırılması mümkün müdür?
Halkoylamasını 12 eylül eksenine koyan ucuz siyaset yapan gerizekalıların bu cezaevini örnek göstererek "Neden halkoylamasına evet demiyorsun e bdpli" dediği cezaevidir.
Lan o zaman ben de sana tersini söyleyeyim.
Anten sen 12 eylülden bir zarar görmedin, hatta yarar gördün, cemaat liderlerin, siyasi liderlerin hepsi zamanında 12 eylülü övdüler bu 12 eylülle hesaplaşmaysa eğer sen neden referanduma hayır demiyorsun? değişiklikler 12 eylül aleyhindeyse senin evet demen sana faydası olan herşeye karşı çıkman demek, Yani kendi varoluşunun kökenine bomba koymuş olmuyor musun?.
Ha bir de PKKlılar neden beğenmiyor biliyor musun? Bu Kürtçü anayasayı bile beğenmiyorlar daha fazlasını istiyorlar, buyurun düzovada siyaset size.
türkiye'nin en büyük utançlarından biri olan ve bence müzeye çevrilip herkesin ibret almasının sağlanması gereken, ebu gureybin türk versiyonu olan cezaevidir.
ölüm orucuna başlayıp şov yapmayı seven pkk kurucuları ve şakşakcılarını bünyesinde barındırmış ve çoğunu hala barındıran cezaevidir. hepsinin soyu kahrolsun.
edit: teröristi savunup destekleyenlerin de soyu kahrolsun.
son olaylardan sonra, işkenceleri israil'in yaptığı düşünülmektedir. biliyorsunuz diyarbakır cezaevi başta olmak üzere 80 sonrası dönemde yapılanlar şu anda mevcut kürt terörizminin başlangıç noktalarından biridir.
ne ki zindan, ne ki tutsak olmak
ne ki kavga, ne ki dağlarda vurulmak
bir sehpada idam olmak ne ki
ihanet utancıyla yaşamak var ya hani
onursuzluğun lağım çukurunda yok olmak
üniformalı bir dehak önünde durmak
ve beyninin içindekileri bir bir kusmak
sonra bir et yığınına dönüşüp kalmak
işte buydu diyarbakır zindanında yaşamak
'işkencelerde kendini inkâr etmen isteniyordu. Pişmanlık duymanı, ben Kürt değilim, köpeğim; demeni istiyorlardı. Oradaki doktorlar işkence etmek için vardı. Hastalansan da, delirsen de işkence devam ediyordu. Bize sıradan askerler işkence etmezdi, psikiyatristler, insan ruhunu bilenler işkence ederdi. Aynı işkenceye bağışıklık kazanmaman için, haftada bir işkence yöntemini değiştirirlerdi. Bir hafta lağıma sokarlardı mesela, bu sizin hamamınız, tertemiz olmadan çıkmayacaksınız diyorlardı. Öbür hafta sürekli pislik yedirirlerdi. Kapıda, gözetleme deliği vardı. Camlar tamamen kırmızı beyaz bayrağa boyanmıştı. Üç kış kaloriferler hiç yanmadı. Yazın da camları açmak yasaktı.
diyarbakır cezaevi'ne atılanların %80'i tahliye olduktan sonra dağa çıkmıştır. Orada yapılan işkenceler başka hiçbir ülkede yapılmadı. Naziler bile yapmamıştır bu işkenceyi. Yapılan işkecenlerden dolayı bazı günler birbirlerinin yüzüne bakamıcak halde olduklarını söylüyorlar. Bu işkencelere girmeyeceğim araştırıp öğrenebilirsiniz. Orada yapılan işkenceler cezaevindeki insanları birer militan haline getirmiştir. Siyasi olmadığı halde sırf ailesi kürt olduğu için içeri atılan insan da vardır. Bu insandan neler yapmasını bekleyebilirsin türkiye için? Hiçbirşey. Zaten onlarda hiçbirşey yapmadılar ve dağa çıktılar. PKK hareketi 1984'te patlak vermiştir. Bu tarih diyarbakır cezaevi'nden ana tahliyelerin olduğu tarihtir.
--spoiler--
Danışman A, mali danışman olarak çalışıyor; 37 yaşında. 14 yaşındayken yakalandı, 45 gün soruşturmada kaldı; işkencelerden ona nefes darlığı, böbrek rahatsızlığı ve bel ağrısı kaldı.
"Çocuklarımızla, eşimizle, arkadaşlarımızla konuşurken bile çok rahat bir şekilde asabileşiyoruz," diyen Danışman, hapishane günlerinden çatıdaki kediyi hatırlıyor:
"Çok şiddetli bir yağmur yağıyordu. Akşam üzeriydi; 26. Koğuştaydık. Yemeğimizi yemişiz, tabaklan da toplamışız; tam o sırada çatıda bir kedinin miyavlama sesi geldi. Koğuşta 140'a yakın insan vardı ve o kedinin miyavlamasıyla birlikte 50'nin üzerinde insan ağlamaya başladılar! O anı hiç unutmuyorum. insanlar bir kedi sesine bile o kadar hasrettiler ki, hüngür hüngür ağladılar.
Çünkü o ses yaşamı ve özgürlüğü bize çağrıştırmıştı."
--spoiler--