şöyle demiş kendisi: "güzide ilimizde yaşayanların büyük kısmı kürt kökenli olduğu için devlet dairelerinde kürtçe-türkçe hizmet verilecektir. bu düşüncemizin ve isteğimizin TBMMye örnek olmasını istiyorum."
ayrıca bu istek anayasanın 3. maddesine(devletin resmi dili Türkçedir) de aykırıdır.
kısaca: burası türkiye'dir ve anayasay'ya göre resmi dil türkçe olduğundan resmi evrak ve yazışmalarda bu dilin kullanılması zorunludur. kimse, kimsenin kültürünü ve dilini öğrenmesine karşı değildir ki zaten kürtlere karşı böyle bir yasak da yoktur. ama bu şekilde resmi evrak niteliğindeki belgelelerin kürtçe düzenlenmesi devlete meydan okumadır. bu konu sabit, şimdi buradan şuraya sıçramak istiyorum. maalesef gözden kaçan başka bir husus da en az bu olay kadar incitici hatta aşağılayıcıdır.
bilindiği gibi yabancılar son zamanlarda ülkemizden çok sayıda mülk almakta, alsınlar sorun değil; mahalle kurmakta o falan filan. geçen yaz bir haber dergisinde okumuştum, aydın'ın didim ilçesindeydi sanırım, ingiliz vatandaşlar o kadar çok sayıya ulaşmışlar ki belediye işgüzarlık edip bunlar için aynı diyarbakır'daki gibi resmi dilden hariç ingilizce fatura düzenleyip yolluyormuş. yabancılar, ülkemizde sömürge kolonisi zihniyetinde yerleşip, toplumdan izole mahallelerde yaşasın; dilimizi öğrenmeye tenezzül bile etmesin sonra şımarıklık yapıp anlamadıklarından kendi dillerinde hizmet istesin.
arkadaş sen madem geldin bu ülkeye temelli yerleşmeye, eşek gibi dilimizi öğreneceksin. nasıl ki avrupa'dakki gurbetçilerimiz buna zorunlu ise hatta dil kurslarına gidiyorsa... burası sömürge ülkesi değil, biz de senin kolonin değiliz. eğer diyarbakır'dakine soruşturma açıp (ki açılmalı) batıdakiler büyük ülke vatandaşı diye göz yumarsak iş boka sarar ileride. kısacası dirayetli, bu ülkenin hakkını veren, değerlerine sahip çıkan (yoz olanlara değil) hükümetler istiyoruz. kendimizi, kendi ülkemizde yabancı hissetmek istemiyoruz.
türkiyede yaşayan herkes türkçe öğrenmek zorundadır. öğrenmek istemeyen en yakın sınır kapısından dışarı çıkabilir.
almanyanın yeni çıkarttığı yasa gibi almanca bilmeyen oturma izni olan kişilerin oturma izinlerinin iptal edilip sınır dışı edilmesi olayı gibidir. çok doğrudur. gereklidir.
kafa eğer avrupa'daki neo-faşizm kafasıysa, devleti yıkmaya yönelik alçakça bir teşebbüstür. çünkü avrupa'da göçmen dalgası sonrası çıkan, farklılıkları hoşgörüyle karşılamayan anlayış türkiye'de de yansıma bulmuş ve bizi "bak almanlar da böyle yapıyo, biz de bizim kürtlere öyle yapalım" demeye itmiştir.
farklı bir bakış açısı da abd'den gelmektedir. mesela california'da motorlu taşıtlar bürosuna gittiğinizde göreceksiniz ki, orada ispanyolca bilen bir görevlinin bulunması mecburidir. çünkü california'nın resmi dili ispanyolca ve ingilizce'dir. tabi ehliyet için yazılı testi alacaksanız ve "ben ingilizce bilmiyorum, bana türkçe test getirin" deme hakkınız vardır. yani asıl amaç kolaylık sağlama, hizmettir. bazı marketlere girdiğinizde çalışanların ingilizce bilmemesi tabi bizi sinir etse de, aslolan insandır, devletin millete hizmet etmek için orada olmasıdır. hem de orada daha önce kimin yaşadığı ve hangi ırkın daha elit olduğuna bakmaksızın...
almanların bolca bulunduğu alanya'nın belediyesi ingilizce ve almanca hizmet verse, diyarbakır'daki bu uygulamaya salyalarla tepki verenler bundan hiç gocunmaz, tam tersine memnun olur, avrupalılara hoş görünmek, kendilerini evlerinde hissettirmek lazım, türkler misafirperverdir, ja wunderbar derlerdi. yabancılar için her şey kendi dillerinde, o dillerin ağzını burnunu kırarak da olsa yapılsın (bkz: are you sex), onlara bulundukları memleketin dilinden bir kelime bile öğrenme ihtiyacı hissettirilmesin; ama sıra kendi vatandaşın olan kürtlere gelince de burası türkiye, vatandaş türkçe konuş, anayasa manayasa densin sanki kürtçe belediye hizmeti bunlara ters düşecek bir şeymiş gibi.
yeni akape anayasasına göre "devletin dili türkçe'dir." maddesi "devletin resmi dili türkçedir." olacagı için gerçekleşmesi çok da süpriz olmayacak olan hizmet türü.
