Hipoglisemi:Normal açlık kan şekerinin 70'den az olmasıdır. Belirtileri ise bulanık görme, ellerde titreme, dudaklarda veya dilde karıncalanma ve baş dönmesidir.
tedavisinin var yada bulunabilir olduğuna inandığım fakat ilaç firmalarının insülin satışları sebebiyle bulunmasını istemedikleri yada engellediklerini düşündüğüm hastalık.
umut tacirlerinin nemalandığı hastalıklardan biridir. Yok efendim neymiş "1 haftada şeker hastalığına son!"muş, bilemem neymiş, hepsi yalan dolan. O haplardan kaynaklanan sağlık sorunlarına mı yanacaksın, yoksa o karaktersizlere kaptırdığın paraya mı ?
bu hastalık genetik bir hastalık değildir..yapılan bilimsel araştırmalar insanoğlunun genlerinin 40,000 senedir herhangi bir evrime yada mutasyona uğrayıp değişmediğini göstermektedir..Yani 40,000 senedir aynı genleri taşıyoruz..
Yapılan palaentolojik çalışmalar diyabetin 40,000 sene önce var olmadığını göstermektedir..Diyabet hastalığının geçmişi 10,000 senedir..Yani tarım dönemine geçmemiz ve ''unlu-şekerli gıdaları tüketmeye başlamamız'' ile ortaya çıkmış bir hastalıktır..ayrıca bahçecilik ve tarımsal üretim metotlarının da öğrenilmesi ile ''meyve ağaçları kırmalaştırılarak yabani meyvelerin şeker oranları'' arttırılmış ve meyveler olduğundan daha şekerli hale gelmiştir..
yani giderek artan ''unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıda tüketimi'' ile pankreasımız zamanla baş edemez hale gelmiş ve sonunda diyabet gelişmiştir..diyabetin asıl nedeni ''evrimsel sürecimize ve metabolik yapımıza ters düşen gıdalar tüketmemiz''dir..günümüzde bu türden ''bize uymayan gıdaların tüketimi'' iyice artmıştır..o yüzden diyabet artık iyice bir salgına dönüşmüştür..
unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketimi + hareketsizlik + D vitamini eksikliği : diabetes mellitus.......
Unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketimi sadece diyabete yol açmaz..aynı zamanda diş çürümesinden tutun, kanser ve kalp hastalıklarına kadar birçok hastalığa yol açar..çünkü hepsinin kaynağı bu türden gıdaların tüketimi nedeniyle ortaya çıkan metabolik sendromdur..
Diyabetten şüphelenen kişilere önerim:
1-) Açlık kan şekerine aldanmayın..Sadece açlık kan şekerine bakıp da ''ben diyabet değilim'' diye düşünmeyin..Yapılan en büyük yanlış budur diyabeti teşhis etme konusunda..Bu yanlış teşhis yöntemi yüzünden şu anda diyabetli hasta sayısı kadar ''diyabet olduğunu bilmeyen'' hasta vardır dünyada..
2-) Kappiler(parmaktan ölçüm) ile kendinize teşhis koymaya kalkmayın...OGTT testini muhakkak yaptırın...Eğer OGTT testi sonucunda ''diyabet olmadığınız'' ortaya çıkarsa o zaman bu testi her 5 senede bir tekrar ettirin..
3-) OGTT testi sırasında muhakkak insülin hormonuna da baktırın glukoz ile eşzamanlı olarak..
4-) OGTT sırasında HbA1C,insülin,C-Peptid,IAA,ICA ve anti-GAD gibi diğer spesifik parametrelere de muhakkak baktırın..
5-) Diyabet çıksanız da çıkmasanız da ''unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları'' olabildiğince azaltın hatta mümkünse tamamen kesin..
6-) Taş Devri Diyeti uygulayın..
Diyabet hastalarına önerilerim;
1-) Diyabetinizin hangi tip olduğunu muhakkak öğrenin..sadece 2 tür diyabet yok..birçok diyabet türü var..LADA,MODY vb gibi..HbA1C,insülin,C-Peptid,IAA,ICA ve anti-GAD gibi tahliller yaptırarak ''hangi tür diyabete sahip olduğunuzu'' muhakkak kesinleştirin..Mesela ''kendisini tip-2 diyabet sananların'' yüzde 30'luk bir kısmı aslında LADA türü diyabete sahip insanlar..O yüzden bu insanlarda ''standart tip-2 diyabet tedavisi'' başarıya ulaşmıyor ve ''diyabete bağlı ciddi komplikasyonlar'' gelişiyor..Bu yüzden bu testleri muhakkak yaptırmalısınız..
2-) Senede bir kere ''göz doktoru,nefrolog ve kalp-damar uzmanına'' muhakkak kontrolünüzü yaptırın..
3-) kullandığınız ilaçlara yada insüline güvenerek ''unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları'' tüketmeyin..
4-) Günde en az 1 saat muhakkak düzenli ve tempolu egzersiz yapın..
5-) Aktif maddesi ( EPA + DHEA = 1000 mg ) olacak şekilde muhakkak balık yağı tüketin..Mikro ve makro vasküler komplikasyonların önlenmesi için balık yağı şart..
6-) Taş Devri Diyeti uygulayın...Bu diyeti uyguladığınız zaman ''unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları tüketmenin bir kazanç değil tam tersi bir kayıp olduğunu'' anlayacaksınız..diyabetliler bu tür gıdaları tüketmezlerse işte o zaman uzun yaşarlar..
taş devri diyeti ile insülini bile bırakan şeker hastaları var..çevremden de biliyorum..çünkü taş devri diyeti, düşük karbonhidratlı bir diyettir..düşük karbonhidrat-yüksek protein ilkesine dayanır..karbonhidrat tüketiminiz düşükse veya azsa, kan şekeriniz de yükselmez veya çok az yükselir..kan şekerini asıl yükselten unsur karbonhidrat tüketimidir..karbonhidrat yokse kan şekeri yüksekliği de yoktur..mesela 1 kilo pirzola dahi yeseniz kan şekeriniz etkilenmez..çünkü protein metabolizması farklıdır ve hayvani gıdaların sindirimi için insüline pek gereksinim duyulmaz..taş devri diyetinde kırmızı et,balık,köy tavuğu,hindi,yumurta,fermente süt ürünleri,kuruyemişler,sebze ve glisemik indeksi düşük meyveler serbest...unlu-şekerli gıdalar,tahıl ürünleri(kepek ekmeği de dahil..),tatlılar,dondurmalar,çikolatalar ve glisemik indeksi yüksek meyveler (muz,incir vb) yasaktır..
öte yandan şunu da belirtmek isterim...''tip 2 diyabet=metabolik sendrom''dur..unlu-şekerli gıdaların ve glisemik indeksi yüksek gıdaların fazla tüketimine bağlı olarak gelişir..spordan uzak sedantif bir yaşam da başka bir potent risk faktörüdür..düzensiz yaşam,gece hayatı ve buna bağlı gelişen melatonin eksiliği ile gece yemek yada atıştırmalık şeyler yeme alışkanlığı da tip-2 diyabet için ciddi risk unsuru teşkil etmektedir..tip-1 diyabetin ise bir numaralı nedeni '' d vitamini eksikliği ''dir..yapılan araştırmalar çok net bir gerçeği gözler önüe sermektedir: güneye doğru inildikçe tip-1 diyabet insidansı azalmaktadır..bunun nedeni daha güneyde yer alan ülkelerin güneş ışınlarını daha dik açılarla almasıdır..yani d vitamini sentezi güney ülkelerinde yaşayan insanlarda daha çok olmakta ve d vitamini yetersizliği görülmemektedir..
sadece açlık kan şekerine bakıldığında birçok diyabet hastasına teşhis konamamakta ve hastalık gözden kaçmaktadır..bu yüzden preprandial glukoz(açlık şekeri) yanında postprandial glukoz(tokluk şekeri),hba1c,açlık insülin,c-peptid gibi testler de yapılmalı ve gerekiyorsa ''insülin kontrollü ogtt testi'' de yaptırılmalıdır..ogtt testinde sadece kan şekerine değil,kan şekeriyle birlikte insülin hormonuna ve idrara da bakılmalıdır..ogtt testinin herhangi bir aşamasında kan şekeri 180 mg/dl seviyesini geçiyorsa yada idrarda şeker saptanırsa yada kandaki insülin düzeyi kan şekerini metabolize edemeyecek kadar düşük düzeyde ise kesin teşhis ''diabetes mellitus''dur..hangi tip olduğuna testi talep eden doktor karar verecektir..
bazı kaynaklarda anlatıldığı gibi ''kan şekerinde üst sınır'' 200 değildir..180'dir.Çünkü renal eşik 180'dir..Kan şekeri 180'i geçince şeker,idrarla atılmaya başlanır..idrarda şeker görülmesine glukozüri denir ve glukozüri görüldüğü anda kesin teşhis diabetes mellitus'dur..polidipsi,poliüri gibi diyabete özgü semptomların görülmesinin ana nedeni de glukozüridir zaten..
son olarak şunu da belirtmek gerekir..evet diyabetliler; diyetlerine harfiyen uyar,taş devri diyeti gibi düşük karbonhidratlı bir diyet yapar,düzenli egzersizi yaşam şekli haline getirir ve devamlı doktor kontrol altında olurlarsa evet daha uzun yaşarlar..ismet inönü yada vehbi koç gibi diyabet hastası olup da çok uzun yaşayan insanlar bu duruma örnek verilebilir..
peki neden ''akıllıca hareket eden bir diyabet hastası'' daha uzun yaşar ?
çünkü zararlı olan hiçbirşeyi yapmaz da ondan..unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek tüm gıdalardan uzak durur..düzenli egzersiz yapar..kan şekeri dengesine çok önem verir..
şimdi sormak gerek..unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların kime ne faydası var ?
kimseye bir faydası yok..bilakis çok zararı var..bu tür gıdalar tüketmek diş çürüklerinden,kansere kadar 250'ye yakın mortal hastalığa yol açar..
peki hareketsizliğin yada spordan uzak sedantif bir yaşamın kime ne faydası var ?
kimseye bir faydası yok..bilakis çok zararı var..
bu kurallara sen uymazsın diyabet olursun mesela...başkası uymaz o da kanser olur günün birinde..hangisi daha iyi acaba ????
yani şunu demek istiyorum...diyabet olun olmayın...sağlıklı yaşam kuralları herkes için birdir ve aynıdır..kim bu kurallara riayet etmezse başına gelecek belalara davetiye çıkarır..bu bela diyabet olmaz da kanser yada felç olur..yani her türden zararlı çıkarsınız..
o yüzden diyabet olun yada olmayın;
** unlu gıdalardan ( kepek ekmeği dahil olmak üzere )
** glisemik indeksi yüksek meyveler ( muz,incir,üzüm vb..)
** her türlü tahıl ürünü ( mısır gevrekleri,cipsler vs..)
uzak durun..............sadece diyabet değil aynı zamanda kanser ve kardiyovasküler hastalıklardan da korunmak için bunu yapın..kendi sağlığınız ve sevdiklerinizin sağlığı için bunu yapın..
rastgele denk geldiğim, aslında hep de kaçmak, entryleri okumak istemediğim başlıktı tip 1 diyabet.
okudum. okurken üç, dört, beş sene gerilere gittim. kardeşimin ilk hasta olduğunu zamanı yaşadım tekrar. o hastaneye kaldırılınca orda burda kaldığım yarım yamalak günleri, uyumadığım geceleri hatırladım. artık canımın çikolata çekmediğini farkettim mesela. o'nu düşündüm, kendimden çok o'nun geleceğini. sonra daha çok çalışmam gerektiği geldi aklıma. bu zamana kadar hiçbir arkadaşıma, hiçkimseye bu durumdan bahsedemeyişimi insanların ''bu yaşta ne hastalığıymış'' gibi lakayt bir tepki verme ihtimallerinin hep yüksek oluşuna bağladım.
Kalktım onun yanına gittim. Ve hep kaçtığım bu entryi girdim...
Entry form, chat tarzı olacak ama bilgilendirme amaçlı.
2011 Ocak ayında 825 şeker ile komaya girerek Fırat üniversitesi tıp fakültesi'ne kaldırıldığım hastalık.Niye bu noktaya kadar dayandı denecek olursak.Aslında belirtileri vardı günde 7-8 litre su içerdim, günde 12-15 kez idrara çıkardım, kilo kaybı, halsizlik hepsi vardı ama asker olduğumdan ötürü ve ailemden kimsede bu hastalık olmadığından ötürü belirtilerini bilmiyordum.Sık tuvalete çıkdığımda arkadaşlar üşütmüşsün derlerdi bende doğrudur derdim öyle geçirdik 1,5 ay.Akabinde ameliyat olmak için kan tahlili vs verdikden sonra kan şekeri 825 çıkınca acilen Fırat üniversitesi tıp fakültesi'ne kaldırıldım ve akabinde insülin tedavisi ile 2 günde şeker normal seviyelere indi ve Tip 1 Diabetus mellitus teşhisi koydular.
Ve sivil hayat;
Askerden gelidikden sonra da insülin tedavisi devam etti 20 gün sonra 7 kilo almışım, hemen insülini bıraktım 5 günde 8 kilo verdim ama şeker 400-500'den ağaşıya inmiyordu.ismini hatırlayamıyorum bir profesöre giderek sıkıntıları anlattık doğrudur dedi insülin kilo yapar ama çok sıkı diyet yapacaksın ve Glukoz 1000 mg kullanacaksın bu ilaç hem kan şekerini dengeler hemde tokluk hissi verir.
Öyle böyle derken 7 ay bitti bu hastalıkla her zaman şükür ediyorum kendi kendimi tedavi edebiliyorum diye ya tedavisi olmayanlar?
Günde bana 3 apidra bir de yatmadan önce 1 kez lantus verildi ben ne yapıyorum sadece 1 kere yatmadan önce lantus yapıyorum ve bazı günler halsiz olduğumda yada arkol almadan önce 1 kez apidra yapıyoruz dengeliyoruz ve rahatım çok şükür.
3 yildir hayatimi alt ust eden lanet hastalik.gunde 4 kere ve toplam 100 unite vurdugum ignelerden dolayi vucudum delik desik.en basta sinirleri etkliyor,hicbir seye ve hic kimseye katlanamiyorsun.en ufak bir sinirlenmede sekerim 400'e kadar yukseliyor ama dusmesinden iyidir yinede.bende ki regule olmayan bir tur oldugu icin daha kotu.suan tatildeyim millet bok gibi yiyip iciyor ben sebze yemeye devam ediyorum.cocuk gibi herseye ozeniyorsun ama kesinlikle yasak oldugundan yiyemezsin.kendime iyi bakarsam uzun yillar yasarmisim.iyide ben insulunlerimi ve sebzelerimi de yanima alip tez zamanda geberip gitmek istiyorum.oyle otlar saplar falan hepsi hikaye.kesinlikle tedavisi olmayan bir hastalik.tip 1 den tip 2 ye donulmesi gibi bir durumda yok.tatli-tuzlu ve unlu yiyeceklerden kesinlikle uzak durup kahvaltida dahi yesillik yemek zorundayim ve ben bu durumdan tiksiniyorum.
konjenital körlükten sonra retinopatiye bağlı en sık körlük nedenidir.
periferal nöropatiye bağlı ampütasyonların -kol, bacak kesme- trafik kazalarından sonra en sık nedenidir.
otonom nöropatiye bağlı ani kardiyak ölüm ciddi bir komplikasyonudur.
tanısı açlık plazma glukozu, rastgele glukoz ve OGTT ile konmaktadır. 5 seneye kadar HbA1c'nin %6.5 üzerinde olması da tanı kriteri olarak kabul edilmeye başlanacaktır.
sevgilim nedeniyle hayatıma giren, ilk başlarda kendine iyi bakarsa hiç sorun yaşamayacağını zannettiğim, aramızdaki ilişki ciddiye binince insülin mi hap mı kullanıyorsun diye sormayı akıl ettiğim, insulin cevabıyla birlikte kendimi internetteki diyabet sitelerini okumaya verdiğim rahatsızlık. Okudukça, korkularım çoğalıyor, ilerde bir gün organlarını kaybedebileceğini, felç geçirebileceğini, gözünün kör olabileceğini, aniden ölebileceğini düşündükçe içim parçalanıyor. Ailem karşı, çok çok çok seviyorum peki ama evlilikte sevginin galip gelemeyeceği yerler olmayacak mı? Neden diye oturup ağlıyorum bu üzüntüyle çok değil yakın zamanda ben de şeker olurum. Onu bu yüzden bırakmaya yüreğim dayanmıyor dahası onunla bir ömrü beraber geçirmeyi deli gibi istiyorum ama ona evet demek hayatımın kumarı, gittikçe seviyorum gittikçe bağlanıyorum, kırılmasın üzülmesin diye onunla konuşamıyorum. Bazen hiç bir komplikasyon geçirmeden yıllarca yaşamış hastalar var, biz de öyle olabiliriz diyorum bazen de hayatımın kumarını oynamak hatta rus ruleti oynamak gibi geliyor. Diyabete lanet okuyorum
bu hastalık sahipleri bugünlerde şeker ölçüm çubuklarını reçetelerine yazdırıp, eczanelere gittiklerinde sgk'nın sürprizi olarak bu çubuklara 35-40 lira ücret ödemek zorunda bırakılıyorlar. alacak var alamayacak var! gizli şekeri olan sayın başbakan umarım biran önce önlemi alır, aldırır.
ortalama 10 gün önce yakalandığım hastalıktır kendileri. Hemde "tip 1" denen meretten. Her gün 07.30-08.00 arası kalkıp parmağını delip şekerini ölçtükten sonra 10 ünite Novorapid Flexpen tipi insülin enjekte edip sonra "diyet listesi"nde yazılanları tabağıma koyup kahvaltı yapıyorum. Sonra yatıyorum 10.00 da kalkıp ara öğün için 1 porsiyon meyve yiyorum, bunu yapmazsam kahvaltı öncesi aldığım insülin kan şekerimi fazla düşürür, ara öğün alarak bunu dengede tutuyorum. Sonra çıkarım evden, gazetelerimi alırım, onları okumaya başlarım, kendimce mühim gördüğüm haber küpürlerini keserim. Vakit akar gider, öğle vakti olur, bu seferde öğle yemeğimi hazırlamaya koyulurum. Tabi bu öğle yemeğide bir "ana öğün" olduğu için yine parmağımı delip, insülin enjekte ederim deri altıma. 15.00 olur yine bir ara öğün.
19.00 akşam yemeği, aynı şekil şeker ölçülür, ona göre gerekli ünite sayısını ayarlayıp bir insülin iğnesi daha. 23.00 olur bu seferde uzun süreli etkisi olan Levemir Flexpen'i enjekte ederim bacağıma. Anlayacağınız sevgili sözlük yazarları zor bir hastalıktır.
Günde 3 kez parmakların, 4 kez kolların delinir. 7 kez delik deşik olursun gün içinde.
Beterin beteri var mıdır ? Evet vardır. Fakat bu "diyabet" hastalığını aklamaz.
açlık kan şekeri >126 mg/dl
herhangi bir zamanda ölçülen kan şekeri >200 mg/dl
ya da 75 gr glukoz ile yapılan oral glukoz tolerans testinde 2 saat sonundaki değer >200 mg/dl ise siz şeker hastasısınız diyebiliriz.
karbonhidrat sayımı öğrenen şeker hastaları normale göre biraz daha rahat yaşarlar. fakat zor bir hastalıktır. 2.5 senedir saat 9'dan geç kalktığımı bilmiyorum. hadi 9da kalktım kahvaltımı yaptım. 10.30da tekrar ara öğün için uyanıyorum. benim için hastalığın en zor tarafı bu. uyanmak. doktora ilk sorduğum soruda "öğün atlamak olur mu?" olmuştu. siz siz olun bunu yapmayın. uzun yolculuğa çıkacaksanız haftalar öncesinden uçak biletinizi alın. zira yolda ayaklarınız uyuşacak, tuvaletiniz gelecek ve en can sıkıcısıda yanınızda amca/teyze oturuyorsa size aptal saptal öğütler verecek. arkadaşım; ayda 300 liranın üstünde bu hastalığa para yatırıyorsun, her sabah bir yeşil mercimek yutmakla geçebileceğini nasıl düşünürsün ki? evet geçiyor diye iddia ediyorlar bir de. tamam yardımcı olabilir sonuçta tüm ilaçların kökü doğadan geliyor. fakat bu etraftan duyulan şeyler çok can sıkıyor bir süre sonra. bir başka söyleyeceğim şeyse çok ağır spor yapmamanızdır. tabi ki spor bu hastalığa en çok yardım eden şey fakat fazlası şekerin dengesini bozabiliyor. bu da en son istediğimiz şey olmalı. şekeriniz düştüğünde ise bence direk nutella kavanozuna koşmayın. çünkü kendinizi durduramayacaksınız ve sonradan şekeriniz yükselecek. * canınız çok nutella çekiyorsa tansaş ve migrosta satılan schneekoppe marka fındık kreması var. ama oda çok kilo aldırıyor. ve kilo almamaya özen göstermelisiniz çünkü vermeniz normale göre biraz daha zor oluyor. bir öğrenci evine kalmaya gidecekseniz mutlaka kahvaltınızı ve ara öğünlerinizi garantiye alın. sigara içmemeye özen gösterin. çünkü ilerde damar tıkanıklığı ve ardından kalp krizi riski yüksek*. en azından azaltın sigaranızı. aklıma gelenler bunlar şimdilik. dikkat edin kendinize.
tip 1 türünü taşıdığım hastalık.ayrı bir sektör olarak da nitelendirebiriz aslında yok kan ölçücü aletlerin modeli yok insülin kaleminin türü falan tam bir sektör oldu. bazı doktorlara göre de bu küçük hastalığın çözülememesinin nedeni de bu sektördeki yarış.ayrıca bu hastalığı taşıyanların normal insanlara göre daha uzun yaşadığı da servisimize gelen haberler arasında.