diyabet

    105.
  1. benimdir. eskiden insülin oluyordum artık olmuyorum ama hâlâ çektiğim bir hastalık bana beyin kanaması geçirten ve dört yıl konuşturmayan, yürütmeyen hastalıktır.
    12 ...
  2. 24.
  3. sevgilim nedeniyle hayatıma giren, ilk başlarda kendine iyi bakarsa hiç sorun yaşamayacağını zannettiğim, aramızdaki ilişki ciddiye binince insülin mi hap mı kullanıyorsun diye sormayı akıl ettiğim, insulin cevabıyla birlikte kendimi internetteki diyabet sitelerini okumaya verdiğim rahatsızlık. Okudukça, korkularım çoğalıyor, ilerde bir gün organlarını kaybedebileceğini, felç geçirebileceğini, gözünün kör olabileceğini, aniden ölebileceğini düşündükçe içim parçalanıyor. Ailem karşı, çok çok çok seviyorum peki ama evlilikte sevginin galip gelemeyeceği yerler olmayacak mı? Neden diye oturup ağlıyorum bu üzüntüyle çok değil yakın zamanda ben de şeker olurum. Onu bu yüzden bırakmaya yüreğim dayanmıyor dahası onunla bir ömrü beraber geçirmeyi deli gibi istiyorum ama ona evet demek hayatımın kumarı, gittikçe seviyorum gittikçe bağlanıyorum, kırılmasın üzülmesin diye onunla konuşamıyorum. Bazen hiç bir komplikasyon geçirmeden yıllarca yaşamış hastalar var, biz de öyle olabiliriz diyorum bazen de hayatımın kumarını oynamak hatta rus ruleti oynamak gibi geliyor. Diyabete lanet okuyorum
    8 ...
  4. 18.
  5. ortalama 10 gün önce yakalandığım hastalıktır kendileri. Hemde "tip 1" denen meretten. Her gün 07.30-08.00 arası kalkıp parmağını delip şekerini ölçtükten sonra 10 ünite Novorapid Flexpen tipi insülin enjekte edip sonra "diyet listesi"nde yazılanları tabağıma koyup kahvaltı yapıyorum. Sonra yatıyorum 10.00 da kalkıp ara öğün için 1 porsiyon meyve yiyorum, bunu yapmazsam kahvaltı öncesi aldığım insülin kan şekerimi fazla düşürür, ara öğün alarak bunu dengede tutuyorum. Sonra çıkarım evden, gazetelerimi alırım, onları okumaya başlarım, kendimce mühim gördüğüm haber küpürlerini keserim. Vakit akar gider, öğle vakti olur, bu seferde öğle yemeğimi hazırlamaya koyulurum. Tabi bu öğle yemeğide bir "ana öğün" olduğu için yine parmağımı delip, insülin enjekte ederim deri altıma. 15.00 olur yine bir ara öğün.
    19.00 akşam yemeği, aynı şekil şeker ölçülür, ona göre gerekli ünite sayısını ayarlayıp bir insülin iğnesi daha. 23.00 olur bu seferde uzun süreli etkisi olan Levemir Flexpen'i enjekte ederim bacağıma. Anlayacağınız sevgili sözlük yazarları zor bir hastalıktır.
    Günde 3 kez parmakların, 4 kez kolların delinir. 7 kez delik deşik olursun gün içinde.
    Beterin beteri var mıdır ? Evet vardır. Fakat bu "diyabet" hastalığını aklamaz.
    7 ...
  6. 85.
  7. 267 açlık şekeri puanı ile bu sene giriş yaptığım bölüm..

    267 açlık şekeri nedir ya? hayır açken bile bu kadar şeker ihtiva ediyorsam, tokken ayaklı elma şekeri gibi geziyorum demek ki ben..

    "tatlı sana zehir artık" dedi doktor, "hocam al şu silahı çek vur burada beni" dedim..tatlı yememek diyor bana, bana bana bihter'ine?

    yemyeşil beslenenerek yaşayacakmışım artık..sinirlenip yeşerip hulk'a dönüşmezsem bundan sonra bana da olveyz demesinler!
    7 ...
  8. 33.
  9. taş devri diyeti ile büyük ölçüde sorun olmaktan çıkan hastalık...

    http://www.sabah.com.tr/Y...tiyle_insulini_biraktilar

    taş devri diyeti ile insülini bile bırakan şeker hastaları var..çevremden de biliyorum..çünkü taş devri diyeti, düşük karbonhidratlı bir diyettir..düşük karbonhidrat-yüksek protein ilkesine dayanır..karbonhidrat tüketiminiz düşükse veya azsa, kan şekeriniz de yükselmez veya çok az yükselir..kan şekerini asıl yükselten unsur karbonhidrat tüketimidir..karbonhidrat yokse kan şekeri yüksekliği de yoktur..mesela 1 kilo pirzola dahi yeseniz kan şekeriniz etkilenmez..çünkü protein metabolizması farklıdır ve hayvani gıdaların sindirimi için insüline pek gereksinim duyulmaz..taş devri diyetinde kırmızı et,balık,köy tavuğu,hindi,yumurta,fermente süt ürünleri,kuruyemişler,sebze ve glisemik indeksi düşük meyveler serbest...unlu-şekerli gıdalar,tahıl ürünleri(kepek ekmeği de dahil..),tatlılar,dondurmalar,çikolatalar ve glisemik indeksi yüksek meyveler (muz,incir vb) yasaktır..

    öte yandan şunu da belirtmek isterim...''tip 2 diyabet=metabolik sendrom''dur..unlu-şekerli gıdaların ve glisemik indeksi yüksek gıdaların fazla tüketimine bağlı olarak gelişir..spordan uzak sedantif bir yaşam da başka bir potent risk faktörüdür..düzensiz yaşam,gece hayatı ve buna bağlı gelişen melatonin eksiliği ile gece yemek yada atıştırmalık şeyler yeme alışkanlığı da tip-2 diyabet için ciddi risk unsuru teşkil etmektedir..tip-1 diyabetin ise bir numaralı nedeni '' d vitamini eksikliği ''dir..yapılan araştırmalar çok net bir gerçeği gözler önüe sermektedir: güneye doğru inildikçe tip-1 diyabet insidansı azalmaktadır..bunun nedeni daha güneyde yer alan ülkelerin güneş ışınlarını daha dik açılarla almasıdır..yani d vitamini sentezi güney ülkelerinde yaşayan insanlarda daha çok olmakta ve d vitamini yetersizliği görülmemektedir..

    sadece açlık kan şekerine bakıldığında birçok diyabet hastasına teşhis konamamakta ve hastalık gözden kaçmaktadır..bu yüzden preprandial glukoz(açlık şekeri) yanında postprandial glukoz(tokluk şekeri),hba1c,açlık insülin,c-peptid gibi testler de yapılmalı ve gerekiyorsa ''insülin kontrollü ogtt testi'' de yaptırılmalıdır..ogtt testinde sadece kan şekerine değil,kan şekeriyle birlikte insülin hormonuna ve idrara da bakılmalıdır..ogtt testinin herhangi bir aşamasında kan şekeri 180 mg/dl seviyesini geçiyorsa yada idrarda şeker saptanırsa yada kandaki insülin düzeyi kan şekerini metabolize edemeyecek kadar düşük düzeyde ise kesin teşhis ''diabetes mellitus''dur..hangi tip olduğuna testi talep eden doktor karar verecektir..

    bazı kaynaklarda anlatıldığı gibi ''kan şekerinde üst sınır'' 200 değildir..180'dir.Çünkü renal eşik 180'dir..Kan şekeri 180'i geçince şeker,idrarla atılmaya başlanır..idrarda şeker görülmesine glukozüri denir ve glukozüri görüldüğü anda kesin teşhis diabetes mellitus'dur..polidipsi,poliüri gibi diyabete özgü semptomların görülmesinin ana nedeni de glukozüridir zaten..

    son olarak şunu da belirtmek gerekir..evet diyabetliler; diyetlerine harfiyen uyar,taş devri diyeti gibi düşük karbonhidratlı bir diyet yapar,düzenli egzersizi yaşam şekli haline getirir ve devamlı doktor kontrol altında olurlarsa evet daha uzun yaşarlar..ismet inönü yada vehbi koç gibi diyabet hastası olup da çok uzun yaşayan insanlar bu duruma örnek verilebilir..

    peki neden ''akıllıca hareket eden bir diyabet hastası'' daha uzun yaşar ?

    çünkü zararlı olan hiçbirşeyi yapmaz da ondan..unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek tüm gıdalardan uzak durur..düzenli egzersiz yapar..kan şekeri dengesine çok önem verir..

    şimdi sormak gerek..unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların kime ne faydası var ?

    kimseye bir faydası yok..bilakis çok zararı var..bu tür gıdalar tüketmek diş çürüklerinden,kansere kadar 250'ye yakın mortal hastalığa yol açar..

    peki hareketsizliğin yada spordan uzak sedantif bir yaşamın kime ne faydası var ?

    kimseye bir faydası yok..bilakis çok zararı var..

    bu kurallara sen uymazsın diyabet olursun mesela...başkası uymaz o da kanser olur günün birinde..hangisi daha iyi acaba ????

    yani şunu demek istiyorum...diyabet olun olmayın...sağlıklı yaşam kuralları herkes için birdir ve aynıdır..kim bu kurallara riayet etmezse başına gelecek belalara davetiye çıkarır..bu bela diyabet olmaz da kanser yada felç olur..yani her türden zararlı çıkarsınız..

    o yüzden diyabet olun yada olmayın;

    ** unlu gıdalardan ( kepek ekmeği dahil olmak üzere )

    ** şekerli gıdalardan (tatlılar,çikolatalar,dondurmalar vb...)

    ** glisemik indeksi yüksek meyveler ( muz,incir,üzüm vb..)

    ** her türlü tahıl ürünü ( mısır gevrekleri,cipsler vs..)

    uzak durun..............sadece diyabet değil aynı zamanda kanser ve kardiyovasküler hastalıklardan da korunmak için bunu yapın..kendi sağlığınız ve sevdiklerinizin sağlığı için bunu yapın..
    6 ...
  10. 51.
  11. 13 seneyi birlikte devirdiğimiz, artık hastalıktan ziyade "arkadaşım" olarak tanımladığım hastalık.

    Hastalığımın ilk 4 senesi, annemin de katkılarıyla, sürekli ot-çöp içmekte geçti. Bu tarz şehir efsanelerine itibar etmeyiniz öncelikle. Midenize yazık.
    Ayrıca her "şeker hastalığının tedavisi bulundu" haberine inanmayınız. Hatta hiçbirine inanmayınız. Tıpkı ot-çöp gibi bu da şehir efsanelerinden bazılarıdır. Bu hastalığın tedavisi yok, olmayacakta. En azından biz göremeyeceğiz o günleri. Acı ama gerçek.

    Başta da söylediğim gibi, hastalık değil olum bu. Valla.
    Şahsen ben her istediğimi yiyip-içiyorum. Yalnız kötü örnek olarak algılanmasın, yiyorsam yediğim kadar da insülin alıyorum, düzeni sağlıyorum yani.

    Bu hastalığa yakalanan herkes hastanede az ya da çok yatmıştır. Siz "neden ben?" diye isyan edip gezerken, yanınızdaki makineye bağlı adamı hatırlayınız. Yani siz her türlü ihtiyacınızı görebilecek düzeydeyken, o adam ne yapsın...
    Velhasıl kelam, hiç de sosyal hayatı etkileyen bir hastalık değildir kendileri (bak yine hastalık dedim).

    Hastalığa yeni yakalanan, sormak istediği sorular olan, biraz gaza ve morale ihtiyacı olan herkes aşağıdaki hesaba saatlik seans ücreti olan 150 lirayı yatırdıktan sonra özel mesaj bölümünden bana ulaşabilirler.
    Neyse, bu da böyle bir espriydi işte. Soru sormak isteyen çekinmesin gerçekten.

    Son bir hatırlatma: ot-çöp içmeyin. En azından "şekere iyi geliyormuş" diye içmeyin. Diğer şekilde ne içerseniz için banane.
    5 ...
  12. 86.
  13. ciddiye alınmalıdır. bu hastalığa karşı farkındalık yaratmak için öyle bir kısa film yapılmıştır ki öyle böyle değil. hastalıkla, sağlıkla uzaktan yakından alakası olmayanlar bile kendilerini kampanya filmi değil de uzun metraj, kaliteli bir filmden 12 dakikalık heyecanlı bir sahne izliyormuş gibi bulabilirler.

    http://goo.gl/Wrce8X
    4 ...
  14. 7.
  15. tip 1, yani gençlik diyabeti düzenli insülin enjeksiyonu ile kontrol altında tutulurken, tip 2 diyabette genelde hap kullanılır.
    insana hasta olduğunu öğrendiğinde "neden ben?", "bu hastalıkla ömür boyu nasıl yaşarım?", "yaşıtlarım istediğini rahatça yiyip içerken ben neden bu iğnelere mecburum?" gibi isyankar cümleler kurdurtsa da bir dönem sonra bu cümleler yerini "beterin beteri var, Allah daha beter hastalık vermesin", "hem şeker hastaları kendilerine çok dikkat ettikleri için en uzun yaşayan insanlarmış" gibi daha iyimser cümlelere bırakır. *
    4 ...
  16. 34.
  17. ayrıca şunu ilave etmek isterim..

    bu hastalık genetik bir hastalık değildir..yapılan bilimsel araştırmalar insanoğlunun genlerinin 40,000 senedir herhangi bir evrime yada mutasyona uğrayıp değişmediğini göstermektedir..Yani 40,000 senedir aynı genleri taşıyoruz..

    Yapılan palaentolojik çalışmalar diyabetin 40,000 sene önce var olmadığını göstermektedir..Diyabet hastalığının geçmişi 10,000 senedir..Yani tarım dönemine geçmemiz ve ''unlu-şekerli gıdaları tüketmeye başlamamız'' ile ortaya çıkmış bir hastalıktır..ayrıca bahçecilik ve tarımsal üretim metotlarının da öğrenilmesi ile ''meyve ağaçları kırmalaştırılarak yabani meyvelerin şeker oranları'' arttırılmış ve meyveler olduğundan daha şekerli hale gelmiştir..

    yani giderek artan ''unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıda tüketimi'' ile pankreasımız zamanla baş edemez hale gelmiş ve sonunda diyabet gelişmiştir..diyabetin asıl nedeni ''evrimsel sürecimize ve metabolik yapımıza ters düşen gıdalar tüketmemiz''dir..günümüzde bu türden ''bize uymayan gıdaların tüketimi'' iyice artmıştır..o yüzden diyabet artık iyice bir salgına dönüşmüştür..

    unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketimi + hareketsizlik + D vitamini eksikliği : diabetes mellitus.......

    Unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketimi sadece diyabete yol açmaz..aynı zamanda diş çürümesinden tutun, kanser ve kalp hastalıklarına kadar birçok hastalığa yol açar..çünkü hepsinin kaynağı bu türden gıdaların tüketimi nedeniyle ortaya çıkan metabolik sendromdur..

    Diyabetten şüphelenen kişilere önerim:

    1-) Açlık kan şekerine aldanmayın..Sadece açlık kan şekerine bakıp da ''ben diyabet değilim'' diye düşünmeyin..Yapılan en büyük yanlış budur diyabeti teşhis etme konusunda..Bu yanlış teşhis yöntemi yüzünden şu anda diyabetli hasta sayısı kadar ''diyabet olduğunu bilmeyen'' hasta vardır dünyada..

    2-) Kappiler(parmaktan ölçüm) ile kendinize teşhis koymaya kalkmayın...OGTT testini muhakkak yaptırın...Eğer OGTT testi sonucunda ''diyabet olmadığınız'' ortaya çıkarsa o zaman bu testi her 5 senede bir tekrar ettirin..

    3-) OGTT testi sırasında muhakkak insülin hormonuna da baktırın glukoz ile eşzamanlı olarak..

    4-) OGTT sırasında HbA1C,insülin,C-Peptid,IAA,ICA ve anti-GAD gibi diğer spesifik parametrelere de muhakkak baktırın..

    5-) Diyabet çıksanız da çıkmasanız da ''unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları'' olabildiğince azaltın hatta mümkünse tamamen kesin..

    6-) Taş Devri Diyeti uygulayın..

    Diyabet hastalarına önerilerim;

    1-) Diyabetinizin hangi tip olduğunu muhakkak öğrenin..sadece 2 tür diyabet yok..birçok diyabet türü var..LADA,MODY vb gibi..HbA1C,insülin,C-Peptid,IAA,ICA ve anti-GAD gibi tahliller yaptırarak ''hangi tür diyabete sahip olduğunuzu'' muhakkak kesinleştirin..Mesela ''kendisini tip-2 diyabet sananların'' yüzde 30'luk bir kısmı aslında LADA türü diyabete sahip insanlar..O yüzden bu insanlarda ''standart tip-2 diyabet tedavisi'' başarıya ulaşmıyor ve ''diyabete bağlı ciddi komplikasyonlar'' gelişiyor..Bu yüzden bu testleri muhakkak yaptırmalısınız..

    2-) Senede bir kere ''göz doktoru,nefrolog ve kalp-damar uzmanına'' muhakkak kontrolünüzü yaptırın..

    3-) kullandığınız ilaçlara yada insüline güvenerek ''unlu,şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları'' tüketmeyin..

    4-) Günde en az 1 saat muhakkak düzenli ve tempolu egzersiz yapın..

    5-) Aktif maddesi ( EPA + DHEA = 1000 mg ) olacak şekilde muhakkak balık yağı tüketin..Mikro ve makro vasküler komplikasyonların önlenmesi için balık yağı şart..

    6-) Taş Devri Diyeti uygulayın...Bu diyeti uyguladığınız zaman ''unlu-şekerli ve glisemik indeksi yüksek gıdaları tüketmenin bir kazanç değil tam tersi bir kayıp olduğunu'' anlayacaksınız..diyabetliler bu tür gıdaları tüketmezlerse işte o zaman uzun yaşarlar..
    4 ...
  18. 10.
  19. tip 1 türü ile 7 yaşında tanışmış olduğum hastalık.12 yılı deviricez birlikte. lakin pek hoş bir ilişkimiz olduğu söylenemez. küçükken akıllımıymışım neymişim, doktorlar, ailem ne derse yapmışım. uymuşum diyetime baya. ortaokul dönemi cozuttuğum dönemdir işte. ne kek bırakırdım, ne meyve suyu. iki tenefüs arka arkaya yerdim bunları. neyime güvenip yaptığım da meçhul. gözümün bozulması da tam o döneme tekabul eder. bir baktım miyop olmuşum. önceden gittiğim kontrolleri de boşvermeye başladım. tek avantajı sağlıkçı bir ailede olmam. o yönden biraz dengelemeye çalışıyordum. lisede artık ne diyabet tanıdım, ne kontrol. bir de endişelenme namına da bir şey yok lan. güllük gülüstanlıktı hayat. şekerim mi yüksek, tak, insulinimi yapardım. ki aslında olmaması gereken bir şey bu. kan şekerindeki iniş çıkışlar tahmin edildiğinden de fazla zarar vermekte. lise bittiğinde bir hayli bozulmuştu gözüm. miyopla kanka modundayım zaten. kontrollere de gitmiyorum. korktuğumdan olsa gerek. bu entryi neden girdim. yaklaşık 2 saat önce ölçtüğüm şekerim 120 iken, bir tabak karpuz yediğimden kendisi 260'a çıkmış. ondan girdim. şerefsizsin diyabet, haberin olsun.
    ayrıca diyabetlilere tavsiyem şudur ki akıllı olun, uyun. kontrollere koşun, sevgiliye koşar gibi.*
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük