'o günün şartlarına ve sanat anlayışına göre güzel bir edebiyattır. sosyal ve ekonomik içeriği olmasa da aşk, ölüm, tabiat gibi soyut kavramları işlemesi ise övgüye değer milli devletimiz milli dilimiz türkçe'yi artık bir sanat, edebiyat, bir bilim dili düzeyine ulaştırdığı için bundan böyle arapça'ya, farsça'ya, batı dillerine ihtiyaç kalmamıştır..
freud'un edebiyat sınıflandırmasıyla incelenmesinden korktuğum edebi dönemdir. zira bütün klasik edebiyatçılarımız abaza yada homoseksüel olarak nitelendirilecektir.
freud sanatın psikolojiden ayrı değerlendirilmesi gerektiğini bilen birisiydi . sanatçıların şiirlerini psikolojik açıdan hiç incelemedi . bu yüzden zırcahiller kaygı etmesin .
Ege üniversitesi edebiyat fakültesi eski dekanınında zır cahil olarak nitelendirildiği başlık olarakta tarihe geçmiştir. keza kendisi freud'un yazar psikoloji hakkında görüşlerini uzunca incelemiştir.
Aşkın gerçekten var olduğu zamanlarda, esas şiirin en güzel örneklerinin verildiği edebiyat türüdür. Herhangi bir gazelin tek bir beyiti için bile ciltlerce kitap yazılabilir.
türk edebiyatında söz sanatlarının ortaya çıktığı dönem. ağdalı bir dil kullanılmış ve toplumsal konular yerine şairler bireyler konuları daha çok aşk, sevgili temalı şiirler yazmışlardır. yüksek zümre edebiyatı olarak bilinir, saraylarda eğitim almış kişilerin anlayacağı dilde şiirler yazılır.
dönemin en önemli şairleri fuzuli, baki, nef'i, nedim gibi şairledir.
her ne kadar koskoca 500 600 yıllık edebiyatı 5 senelik kıcı kırık serveti fünün ile 4 bilemedin 5 senelik fecri ati ile karşılaştıranlar olsada, arap ve fars edebiyatından almış olsakta edebi değer ve anlam bakımınden essiz bir edebiyat türüdür.
Kurucusu Hoca denhani, son temsilcisi şeyh galip kabul edilir.
genel olarak şairler din dışı konular işlemiş, aruz ölçüsü kullanmıştır.
dil ağırdır, sanatlı söyleyise yer verilir. beyitlerde anlam bütünlügü yoktur.
gazel, kaside, murabba, rubai gibi örnekleri olup daha sonradan tuyuğ ve şarkı katılmıştır.
saray edebiyatı olarakta adlandırılan, türkçeden uzak, halkın bihaber olduğu, aruz ile yapılan nazım şekilleri bulunan edebiyattır.
Edit: düzeltme. nazım değil genelde nesirdir.
ayrıca güle benzeyen yanak ota benzeyen dudak diye tabir edilen kadın modeli çizildiğinde götüme benzeye kezban ortaya çıkar ki bu da edebiyatçıların tartıştığı bir konudur.
klasik türk edebiyatı da denir
kadın şairleri de vardır ama ağırlık erkek şairlerdedir.
klişe kalıplaşmış ifadeler vardır
mesela sevgilinin saçı sümbüle benzetilir kalkıp da ağacın dallarına benzetirseniz asla tutulmazsınız.
zaten bu edebiyatın en önemli özelliği bu kadar tutkulu beyitlerin çıkmasının tek sebebi kalıbın dar olmasıdır
örneğin içki olarak mecbursunuz şarap demeye kalkıp şalgam derseniz o zaman beyitiniz kaleye alınmaz.
dar alanda çalışılan bir edebiyat olduğu için bu kadar sağlam beyitler orjinal ifadeler çıkıyor. cumhuriyet dönemi günümüzde
bu kadar olmamasının sebebi çerçeve genişliğidir.
edit: sanıldığının aksine o dönemde saçın( zülüflerin ) sümbüle
kirpiklerin oka benzemesi yanağın güle vs tüm bu benzetmeler tamamen yaratıcıyı taklit etmemek içindir.
zaten beyitlerde geçen güzelleri çizdiğinizde ortaya ne üdüğü belirsiz mahluklar çıkar burada amaç allahı taklit etmemektir.
batının içinde bulunduğu hz davutu taklit etmesi üzerine konuş ya davut dediklerinden mütevellit divan şairleri asla gerçekçi bir güzeli tasavvur etmezler.
zaten sevdiğin kızı aleme çizdirmek de onlara ters.
Kaynaklarda 7 farklı isim ile anılan edebiyattır;
Divan edebiyatı
Klasik türk edebiyatı
Yüksek zümre edebiyatı
Saray edebiyatı
Enderun edebiyatı
Ümmet edebiyatı
Osmanlı edebiyatı.
Şahsi kanaatimce, çokça kullanılan adıyla divan edebiyatı, kendine keskin sınırlı bir yer bulamadığı için birçok isim ile anılıyordu. Farz-ı misal enderun edebiyatı diye anılıyordu lakin içerisinde fuzuli gibi türbedar olup enderundan çıkmamış şairler de vardı.veyahut yükse zümre edebiyatı diye anılıyordu lakin bütün şairler okuma-yazma bilen, saraydan çıkma şairler değildi. Ümmi şairler bile vardı.
Bu divan edebiyatı dedikleri halktan kopuk bir akım. Türkçenin zerresini bulamazsın, her zaman Farsça ve Arapça daha çok kullanılır. Birkaç adam dışında divan şairlerinin asıl amacı padişah götü yalayıp, saraya kapağı atabilmektir. Evet öyledir bunlar. Saraya girdi mi yıldan yıla düzenli olarak padişaha methiyeler düzerler, padişah sayesinde de sarayda o karı benim şu şarap senin yaşaar giderler. Adamlar yolunu bulmuş. Takdir etmek lazım.