Okula tavuk pilav sipariş etme, neymiş efendim dışardan yemek söylemek yasakmış ee yazıyor mu kanunda yok, ama bizde de suç var alırken bi de müdür yardımcısına alıyoduk gizliden adam da yesin diye patlayınca ben izin veriyorum demedi tabi pezevenk, o değil de o kadar sigara içerdik hocalar anlardı bişey yapmazlardı tavuk pilava disiplin vay amk.
son dersin boş olması sebebiyle dışarı çıkabilme iznini kullanma, fakat servisle gidildiği için serviste beklemekten başka çarenin olmamasının akabinde, servis camından törenden çıkan arkadaşlara el sallarken müdür yardımcısına yakalanmak. *
ve bir de facebookta açılan göt (bkz: gelenbevi öğrenci topluluğu) isimli gruba üye olmak.
Ders saatinden 1 saat önce parkta arkadaşlarla buluşup bir güzel içtikten sonra, okula gidip sözlüye kalkınca hocayla dalga geçmek.. (bkz: tecrübeyle sabittir)
sınıftaki en güzel kıza sürekli mektup yazmak, yüz bulamayınca kıza eşek şakaları yapmak, olmadı birden öpmeye kalkışmak...
akabinde sınıf öğretmeninden fırça eşliğinde uzun nasihatlerle müdürün odasına yollanmak, hiddetten kızaran müdürü de saatlerce dinleyip soluğu disiplin kurulu karşısında almak gibi çileli bir sürecin içinde bulunmak...
(bkz: disiplin kurulunda tartışılan aşk) *
okul malına zarar vermek. evet bu en klasik cezalardan biridir. ben hiç gitmedim disipline ama tuvalet camını kırdığı için ve sınıftaki florasanı indirdiği için giden arkadaşlarım oldu. hepsi de iyi çocuklardı.
rainn ile arkadaşı nöbet tutmaktadır. okulun en bomba hocalarından, ayrıca rainn inde sınıfınında sınıf öğretmeni olan yunus hoca derstedir. rainn in arkadası birden lan burda bekle aklıma bişey geldi der ve gidip müdür yardımcısının odasından 2 tane tebeşir aşırır. bi tanesinide rainne verir.
- niye getirdin bunu?
+ hacı sen şimdi git sınıfa hocam tebeşir getirdim falan de sinirlendir ipneyi ehuhehehe.
- ahaha tamamdır dostum.
rainn zaten sınıfa girdigi anda bi kahkaha kopar. yüzünde kocaman bi gülümsemeyle hocam sınıfımızın tebeşire ihtiyacını düşündüm ve tebeşir getirdim diyerek tebeşir uzatılır hocaya.zaten rainne sürekli gıcık olan hoca dışarı cabuk diye bagırır ve kızar kendince. *
+ ehueheh noldu?
- sorma ya acaip sinirlendi. bu kadar sinirlenecegini beklemiyodum.
+ ben şimdi onun sinirini alırım. ehehhehe.
arkadaşa gitme kötü olur denir ama arkadaş dinlemez ve sınıfa dogru yürümeye başlar. kapıyı actıgı anda hoca yaka paça arkadaşı koridora fırlatır.
tenefüs:
hoca: gelin bakalım siz
- naptık hocam? *
hoca: cezanızı cekeceksiniz! görüceksiniz siz dersi bölmek neymiş!
ve disipline gidilir. kınama cezası alınır. falan filan..
evet kaliteli ve geçerli bir sebep de benden olsun. yangın tüpünü kermes günü boş sınıfta boşaltmak. yerlere yayılan o beyaz toz korkuyla asılan tüpten gelen o kulak tırmalayan "tısss" sesi. ve hazin son. iyide oldu bize öyle kalsa örtbas edebilsek. ya bir gün gerekirse? ya o tüp son umut olursa ulan!
(bkz: çocuk aklı)
anket mi oldu ya? neyse disiplin kurulunu sebeb-i ziyaretlerimizin nedenleridir. (bkz: anlatım bozukluğu) . lisedeyken bir kaç kez disiplin kurulunu ziyaret etmişliğim vardır. hepsinden de ceza almadan yırtmıştım, biri hariç. (bkz: anlatım bozukluğu). neden ceza almadığıma gelince; babamın öğretmenlerimin çoğunu tanıyordu ya da öğretmenlerimin çoğu babamı tanıyordu. çok da iyi bir şeymiş gibi bakmayın ekrana. kimse, veli toplantılarını babasının kendisinden önce öğrenmesini istemez.
****
ingilizce öğretmenimizin tayini çıkmıştı. çok geçmeden yerine birini yolladılar. kendisi şehit mehmet gönenç lisesi'nden gelmekteydi. böyle taşşaklı bir isme sahip olduğuna bakmayın, yaşadığım şehrin en büyük, en kalabalık ve en belalı lisesiydi. ve şehrin gelecek vaad eden tüm pezevenk, kevaşe ve torbacıları o liseden çıkarmış. ben bilmem, şehrin yerlilerinin yalancısıyım, voodoo kabilesi. hatta bir rivayete göre borsada hisse senetleri düşüşe geçen şehrimiz kerhanesinin ceo'su bu lisenin müdürüne gidip; " ya siz kapatın, ya biz " demişliği bile varmış. böyle bir okul düşünün.
neyse yeni gelen bağyan ingilizce hocamız karakterinden ötürü veyahut eski lisesinden kalma bir alışkanlıktan ötürü bir takım garip uygulama ve davranışlarla üzerimizde otorite kurmaya çalıştı. kış aylarında terlemeler, olmadık şeylere sinirlenmeler vs. anlam veremedik tabii ki. ve en sonunda kız arkadaşlarımızın da yardımıyla teşhisi koyduk; hoca menopoza girmişti. liseli ergen nereden bilsin, menopoz nedir, nerededir, ne ile gidilir.
eski ingilizce hocamız hep şöyle derdi; " ingilizceyi türkçe'deki gibi düşünmeyin ". hapşurduktan sonra, tüm sınıf koro halinde god bless you* dediğinde, yeni ingilizce hocamız all together* demese saygı duyacağız kendisine ama olmuyor. bir ideolojimiz var çünkü. sonra kendisi de benzer esprilerin önüne geçemedi. örneğin, bir öğrenciye sorduğu sorunun akabinde;
- are you sure?
+ no, i am ahmet.
evet, yılların bayat esprisinin bir lise öğrencisi tarafından ingilizceye uyarlanmasıyla yapılan iğrenç bir espriyle bile dalga geçilir hale gelmişti.
günlerden bir gün, ingilizce dersinden önceki teneffüste andavalın teki öğretmen masasında simit yemiş. hoca da yoklama defterini susamlar içinde görünce delirdi yine. başladı sınıfta bağırmaya, tehditler savurmaya;
- bu masada simit yiyen kimse hemen itiraf etsin!
... sınıftan çıt çıkmaz...
- çabuk söyleyin bana, bu masada kim simit yedi??
... sınıf yine sus pus..
- söyleyin yoksa hepinize sıfır vereceğim!!! ( gözlerinden alev fışkırıyor.)
+ vermezsen amına koyayım. (arkadan bir ses)
hoca çıldırmıştı. gözleri döndü resmen. hayatımda o kadar sinirli bir insan görmemiştim.
- kim etti o küfürü? kim o hayvan?
... sınıf tırsar ama yine ses yok...
- söyleyin bak yoksa hepinizi disipline vereceğim. (cinnet geçirir bir halde)
+ vermezsen amına koyayım. (arkadan yine aynı ses)