sırf finalindeki dans sahnesi için bile izlenebilecek bir film. tabi finaldeki dans sahnesinin değerini anlayabilmek için de filmi izlemek gerekiyor. patrick swayze'nin gençlik halleri ve nostalji duygusu zaten bambaşka entrylerin konuları.
Tek seansta onlarca holivut klişesini birden izlemek isteyenler için kaçırılmayacak fırsat.
Ey senarist(ler),
konu bütünlüğünü tutturamadın(ız), zevzek bir kurgu yarattın(ız)... ulan bari, ver(in) coşkuyu da erotizmin doruklarında salın(ın). Hedef kitleni(zi) genişlet(in), be() user friendly!
dirty dancing gibi gayesi belli bir filmi, denyo klişelere haiz diye eleştirmek de akıl karı değil tabi, o ayrı. mamafih yine de duramıyor bazen ademoğlu. zamanımız değerli zira. kimsenin, kimseye rezil filmler izletmeye hakkı yok! (bunu ileride tagline olarak kullanabiliriz, yakışıklı durdu. hımm. hakikaten ha!)
genç adam onlarca rezil film izlemişti o hafta. yurtta ve yavru vatan kıbrıs'ta "fazlasıyla pohpohlanan lakin aslında rezil olan filmler haftası" mı kutlanıyordu yoğusa? yo yo yo! bu ancak kötü bir şaka olabilirdi. "artık yeter" dedi. "sinemaseverleri kimse yemesin artık kardeşim".
"kimsenin, kimseye rezil filmler izletmeye hakkı yok!" yazdı önündeki mis kokulu bembeyaz sayfaya. rezil filmlerden intikam alacak bir üçlemenin ilk cümlesi buydu. genç adam "şimdilik ilk cümle dursun bakalım şurada, devamını ileride yazarız" diye düşünerek intikamını öteledi. zira diğer yanda hala izlemediği tonlarca şahane film onu bekliyordu.
rivayete gore, ilk donemler bu filmi izleyen herkesi bir dans etme meraki almis ve cilginlar gibi dans kurslarina yazilmaya baslamislar. o degilde filmin sonundaki dans gercektende izlenmeye deger.
gölde yaptıkları dans çalışması için bile izlemeye değecek sıcacık film. ayrıca 1963 amerikası olarak tasvir edilen ve filmin geçtiği tatil köyü muhteşemdi kanımca.
annemin gençken gaza gelip, komşusuyla dans figürlerini canlandırmaya çalışırken sobanın üstündeki çaydanlığı devirmesine sebep olan güzide film.
(bkz: she's like the wind)