kapitalizmi dinle soslayarak ülke halkına yutturan iktidarın pek övündüğü ekonomik istikrar, yabancı sermaye girişine bağlıdır. yabancı sermaye, ürkek tabiatı nedeniyle, istikrarın bozulduğu ülkelerden kaçma eğilimdedir. türkiye'deki diktatörlük ortamında gelişen direniş eylemleri, dışarıdan gelen sermayenin türkiye'ye girişini azaltıcı etki yapacaktır. yabancı sermayenin emekçi kesimlere hiçbir faydası olmadığı, ülkenin kaynaklarının yabancı sermayenin eline geçtiği ve yurtdışına transfer edildiği gerçeklerinden soyutlayarak, bir kapitalist gibi düşünürsek, erdoğan, ülkedeki gerginliği artırıcı söylemlerde ve eylemlerde bulunduğu için, yabancı sermayenin kaçacağı gibi can alıcı bir hususu gözardı etmesinden dolayı kaygılanmak gerekir. ekonomik istikrarsızlık ise, erdoğan'ın en çok korkması gereken olaydır.
bu yönde ingiliz independent gazetesinde yayınlanan bir makalede : "Türkiye'nin refahının* yabancı sermaye akışına bağlı olduğunu, Suriye krizi, iran ve Irak ile yaşanan çekişmelerin istikrarsızlık yaratıp yatırımcıları korkuttuğu" ayrıca, "içerdeki huzursuzluk da bu belirsizliğe eklendiği takdirde, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik başarı hikayesi baltalanacak, Taksim Meydanı'ındaki ağaçlar, ülkenin en az kaygılanacağı konu haline gelecek" denilmiştir.
direnişin başarılı sonuçlandığı senaryoda ülke kaynaklarının nası olucak da tekrar millete geri döneceği sorusunu sordurtandır. türkiye kupası bu, bugün o bırakır, gelecek sene diğer takım tutar. sankim bu devirde başa komün amca oturmana izin verecek sam amcan. yaladın durdun senelerce, alıştı bırakmaz. gelen solcu da sağcı da verir götünü amerikaya, rahat ol gencim.
konuya yabancı sermaye açısından yaklaşım yapılır ise;
devletin işletmeler üzerinde (örn; tekel-türk telekom vb.) hakkını,
iştiraklerini,
gayri menkul ve yatırımlardan gelecek gelirini,
doğal zenginliklerini 3-5 kuruş diyebileceğimiz para karşılığında rant olarak 10 senedir dağıtılmasını(hes projeleri-petrol ve doğal gaz, altın gibi madenler) düşününce hangi zarardan bahsedilmekte, şaşırmamak elde değil.
ekonomi üzerinde yaşanan kargaşanın hesabını yapan akıla bir hatırlatma yapmak gerekir ise; ülkemize sermaye girişi adı altında yapılan sıcak para tamamen faiz-borsa-kur kapsamında işleme tabidir. yatırım olarak bu gelen paradan kaç tane istihdama yönelik yatırım yapılmış? yaşanan kargaşa ile bu sıcak para daha fazla milli gelirimizden pay alamayacak olması zarar kapsamında değerlendirilemez.
olay, kuş kadar beyni ve ilköğretim seviyesinde eğitim düzeyi olan beyinlere basitleştirip anlatılmıştır.
son 15 yılda devletin geliri 2 trilyon doları aşmış olup, bu paranın nerelere harcandığını ve gider olarak ödemeler dengesinde geçen kalemleri göz önüne almanız gerekir.
sokak kargaşalarının maliyet endeksini çıkarır iken biraz daha reel değerler üzerine yoğunlaşmanız gerekir.
bir başka bakış açısı;
olayların olduğu bölgede esnafın zor duruma düşmesi bir gerçek.
hükümet, esnafın yaşadığı sıkıntıyı-zararı sübvanse etmeyerek göstericilere duyulan sempatıyi doğacak zararın getirdiği tepki ile yok etmeyi amaçlayan bir anlayışı gözardı etmeyiniz.
pkk terörü veya son reyhanlı bombalaması gibi olaylarda devlet zararı tanzim etmekte. tabi ki burada taksim olayları için devlet zararı tanzim etmeyecektir.
konuyu enine-boyuna işlemek gerekir.
hiç olmaz ise, sözlüğümüzü göz atan insanlar bizleri aptal görmez.
