dinin olmadığı en ilkel toplumlarda bile tabu vardır. yani din mesele degil toplum meseledir. insanlar bir arada yaşıyorsa orada bir yasak mutlaka oluşur. bunlar ne dinin, ne törenin, ne hukukun, ne ahlakın yasalarıdır. bunlar toplum olmanın, toplu halde yaşamanın yasalarıdır.
islamiyetin felsefesini anlayabilmek insanları erdemli insan noktasına götürebilir. ama sorun islamiyetin yanlış kişilerden öğrenilmesi. hiçbir servete sahip olmayan ve adına saraysız sultan denilen Selahattin Eyyubi ya da Mevlâna Celaleddin-i Rumi gibi erdem sahibi kişilerden öğrenmek varken, dini ticari kaygılarına katık yapmış cibilliyetsizlerden dinliyoruz. aslında Kur'an-ı Kerim'i anlayabilmek maharet ister. öyle ki Kur'an'ı anlayan bir kişi sebepsiz Zenginleşme ve özel mülkiyete yakın durma çelişkisini göstermez.
aslında ahlaklılığı nasıl tanımladığınıza göre değişir. erzurumdaki ahlak yargısıyla izmirlininki aynı değilse, bu konu hakkında çok da düşünülmemesi gerekir zannımca
ahlak felsefesi der ki
ahlak kavrami degiskendir
suanla gecmisi gecmisle yarini kiyaslayamayiz suan ahlaksiz olan bir olgu yarin etkisini yitirebilir bugun normal gelen yarin degisebilir o yuzden ahlak ile ilgili konularda kesinlik bulunamaz bu yuzden sorunsalini sikeyim .
Bunu yazmak istememistim aslinda neden yazdim bilmiyorum aman.
kanımca insan toplumsal ahlakı din olmadan da kavrayabilir. yetiştiği ortama bağlıdır. lakin dinin empoze etmeye çalıştığı ahlak baskıcı bir şekilde olduğu için yani baskı derken günah korkusuyla olduğu için insanlığın doğasında olan tepki ile daha çok ahlaksızlığa ittiği gerçektir. çünkü zaten din bir yerde insanların yaptığı ahlaksızları örtmesi için kullanılan birşeydir.