dinci faşistlerin yüce türk meclisinde yüzde 60'lık bir temsil gücüne sahip olması ve çankaya'ya ''laikliği kaldıracağız'' diyen bir zatın çıkması sonucunda 21. yüzyılın ilk yarısını yaşadığımız şu günlerde türkiye de azınlığı ifade eden, akılcı, modernist ve laik insanlara uygulanan zorbalık rejimidir. aynı amaca hizmet ettiği batı emperyalizmi ve kürtçü faşizm ile birlikte türkiye cumhuriyeti'nin kurulduğu tarihten itibaren 15 senelik birikimini son 60 senedir kemire kemire bugünkü noktaya getiren, ''şeriat isterük'' nidalarını post modern bir şekilde ''demokratik özgürlük'', ''insan hakkı'' gibi kavramlara oturtan ve kadını, erkek karşısında bir meta, bir nesne haline çeviren objeleri takmak suretiyle kendilerine toplumda ve bürokrasi de üst makamlar sağlayan kimselerin bugün artık açıkça laik cumhuriyete küfredebilmelerini ifade eden değerler(!) manzumesidir.
kendini laik sanan, laikçi faşizm gibi bir faşizm türüdür. çok süper bir önerme olup, benim chp'nin de faşist bir parti olduğu önermesi gibi saçma bir önermeyi kurmama neden olur. hmm düşündüm de pek saçma değilmiş. vallahi bu önermeden daha iyi bir önerme olacağı kesin. zira kanıtlar daha kuvvetli.
önce bir faşizm neymiş ona bakalım; "faşizm; demokratik düzenin yerine aşırı bir ulusçuluk ve baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğretidir."* bunu anladık mı hepimiz? tamam. bu tanımla chp'de deniz baykal'ın enerji bakanlığı yaptığı günleri veya ismet inönü'nün istibdad dönemi arasında benzerliği anlamaya davet ediyorum akl ı selim insanları. sayın deniz bey'in koltuğa 404 ile yapışmasını, chp nin dsp ile birleşip, shp nin seçime katılmadığı bir seçimde "oylarımı 2 puan artırdım, başarılıyım" şeklinde gülünç bir açıklama yapmasınıda saymıyorum. bir de chp'nin sosyalist enternasyonel'den dışlanması vardır ki, chp'nin içinde halk kelimesi olduğu için solcu olduğunu zanneden, her bi' dogmaya kafa sallayan bir takım güruh bunu hiçbir şekilde açıklayamaz.
önce türkiye sosyal demokrasisini sinsice sömürüp shp'yi yok eden ardından izlediği sığ gerici politikalarla akp'yi tek başına iktidar yaparak mhp ve bbp'yi dahi ekarte edecek kadar mussolini'yi, stalin'i yatağında mutluluktan zıplatıp, mustafa kemal atatürk'ün kemiklerini sızım sızım sızlatacak, dikta meraklısı değme faşist partiye taş çıkaracak siyaset yapan chp ve baykal'ın hakettiği mis kokulu ortama kavuşması onun enternasyonel faşistlere katılması ile olur ancak. yazıklar olsun ki ülkemde bir darbe tehtidine karşı boynunu dik tutan tek parti bir sağ partidir. o sağ parti ki kendisi dinsel faşizm gibi bir yaftalamaya kurban gitmiş... bu demokrasi, hukuk, özgürlük trajedisini, dansöz gibi kıvıran utanmaz gazeteci bozmalarını, akp'nin alternatif olarak addedildiği takdirde muhtemel seçim yenilgisinden, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir oyla iktidar olacak hale getiren şuursuzları benim gibi ibretle izleyen milyonların olduğunu biliyorum.
ve bu milyonların dinsel faşizmden çok chp faşizminden çektiğininde yakın gözlemcisiyim.
kavram kargaşası olarak adlandırılacak durumdur. Açık faşizm, gizli faşizm, sürekli faşizm, askeri faşizm, sivil faşizm, küresel faşizm, şimdide dinsel faşizm, ya da laik faşizm türettik.Bu gibi önemli kavramsal adlandırmaların altının da dolu olması gerekir. Elbette, litaratüre yeni kavramlar kazandırmak güzeldir, ama anlatmak istediğinizi normal yollardan, yani varolan kavramlar la anlatabilirsiniz. Bu durumu anlatmak için illa faşizm demenize gerek yoktur ki bu durum başlı başına faşizmin içini boşaltma anlamını da taşır. Akp muhafazakar liberalizm'i zaman zaman baskıcı yöntemler uyguladığı için, ya da laikçi tabir edilen sağ sosyal demokrat chp nin baskılayıcı ve yasakçı zihniyetlerini faşizm olarak adlandıramazsınız. Gerek palmiro togligatti ve gerekse georgi dimitrof faşizm'i bir devlet biçimi olarak anlatırlarken, bu aşama öncesinde ki tabloları da zaman zaman çizmişlerdir. Sonuçta vardığımız şey burjuva demokrasisinin parlementer yollardan ya da meşru yollardan kendini yönetememesinden hasıl olan farklı bir devlet biçimidir faşizm. Elbetteki bir başka konu olan parlementer faşizm meselesi tartışılabilir ancak bu, içeriğin pek değişmediği durumlar için sözkonusudur. Duyarsızlıklar, siyasi gericilik, faşizan uygulama yöntemleri ve bu yöndeki yaşanan pratikler bizleri yanıltmasın. Bunlar faşizm olarak adlandırılamaz. Her despotik uygulama faşizm değildir. Çok uzaklara gitmeye gerekte yoktur faşizmi aramak için, 12 eylül faşizmi derin izler bırakmıştır bu ülkede. Bu izler bugünkü kuşaklara faşizmi anlayabilmeleri için önemli belgelerdir. insanların harıl harıl stadyumlara doldurulduğu ve genç olmanın suç olduğu bir dönemdir. Bugün geri gitmak meselesi tartışılırken, yani bir faşizm'le 15 yıl'mı, 25 yıl'mı geri gideriz, ya da geri değil tam tersi ileri gideriz tartışmalarında da sadece şunu söylemek yeterlidir; Bırakınız kaybedilen hakları ve özgürlük alanlarını, sadece eğitime baktığınızda bugün ülkenin geneli ilkokul 4 düzeyindedir. Ayrıca üniversite bitirenlerin geneli 12 eylül öncesinin lise bitirmiş gençlerinden oldukça geri bir birikim ve donanım içerisindedirler. Bu bile 12 eylülün bize kaç yıl, ya da nesil kaybettirdiğinin göstergesidir. varın gelecek olanın nereye götüreceğini siz hesaplayın.