insanlığın başlangıcından beri bir şeylere inanma güdüsü, inançsız yaşayamama korkusu ve hislerin yönlendirmesiyle ortaya çıkan ahlaki öğretinin, milenyumlar boyunca insanlığın gelişmesini önlemek ve gelişen toplumları da bir şekilde bertaraf etmek dolayısıyla yaşanan karanlık çağın, fransız devrimiyle birlikte yerini aydınlanma çağına bırakmasıdır.
Hemen bir kaç somut örnekle pekiştirelim ve anlayamayanlar daha iyi anlayabilsin. Halen daha anlayaman olursa, anlayan birilerine sorsunlar. Ona rağmen hala anlayamamışlarsa, anlamak için daha fazla çaba sarf etmesinler.
ilk örneğimize mısır medeniyet'i ile başlamak istiyorum. Mısırlılar matematik, fen, astronomi ve tarımda o kadar ileri bir medeniyettiler ki, milattan önce 5000'li yıllarda beyin ve diş ameliyatı yapabilmişler, mimari hesaplara dayanan binalar inşa edebilmişler, bu binaların cephelerini güneşin yıl içindeki konumuna göre çok yüksek hassasiyetle inşa edip, doğal izolasyonu sağlayabilmişler, şenirlerini dere ve nehir yakınlarına kurarak da tarımla üretim yapabilmişlerdir. Dünyada bilinen, şehir kuran ilk milletlerden biridir mısırlılar.
Ancak uzun yıllar sonra, bazı seçilmişler bakmış ki mısır çok ileri teknolojilere sahip, buna dur demenin yolları aranmıştır. Hatta olay musa'nın asayla kızıldeniz'i ikiye bölmesine kadar varmıştır. Binyıllar boyunca da bu efsane nesilden nesile aktarılmış, hatta ve hatta "islamiyet"i seçmedikleri için lanetlendikleri bile rivayet edilir olmuştur. Gün geçtikçe musa'nın islamiyet'e bir adım daha yaklaştığını görmek gerçekten sevindirici. Biraz daha kendini zorlarsa müslüman olabilir ve şirin baba'yı bile görebilir. Benim bunun gerçekleşeceğine inancım tam, zira gelişmeler o yönde.
Gelelim milattan sonrasına... Bu arada 5000 yıl geçti, hatırlatırım. Milattan sonra da durum pek değişmemiştir. Hala daha insanların kanı din kisvesi adı altında akıtılmış, düşünmek yasaklanmış ve bu barbarlık taaa 1789'a kadar sürmüştür. Yani yaklaşık 7 milenyum boyunca insanlara düşünmek yasaklanmıştır.
Gel gelelim dünyanın en kalabalık dini olan hristiyanlık dinine... Bu din zaten başlı başına tutarsız bir din. Çünkü, hristiyanlık'ın kabul edilen 4 büyük kitabı, 325 yılında iznik'te gerçekleştirilen ve çok ağır restleşmelere varan psikolojik güç savaşlarından sonra kabul edilmiştir. Bu toplantıdan önce basılan inciller yok edilmiş, yerine yeni yazılan 4 incil piyasaya sürülmüştür. Hristiyanlık dini, varolduğundan beri rantın simgesi olmuştur. Bu rant halen daha devam ediyor fakat eskisi kadar kanlı değil.
Pireler berber iken, develer tellal iken, insanlar Daha dünyanın düz olduğu zamanlarda yaşarken, kiliseler insanları dinden kovuyor, para karşılığı affediyor ve de para karşılığı cennetten bir köşe satıyorlardı.
Sonra bazı bilim adamları çıktılar ve dünyanın aslında yuvarlak olduğunu, delikanlılığının bozulduğunu söylediler ve öldürüldüler. Bu böyle devam etti de durdu. Ta ki fransa'da açlıktan heder olan halk ayaklanana kadar. işte o zaman marie antoinette ve 16. Louis kurban edildiler, hatta ve hatta louis soyu kurutuldu ama bilinçlenen halk aslında din aracılığıyla kandırıldığını anladı. Böylelikle laiklik tanımı geldi. Artık bilimadamları icatları yüzünden yargılanamayacaklardı. Din işleri ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
işte o zaman tüm hayaller bir bir gerçek olmaya başladı. Teknolojinin geldiği nokta ortada. Aslında din, insanın zihnine vurulan prangadan başka bir şey değildir. Türk toplumu dünyanın en zekilerindendir. Prangalarından kurtulabilenler zaten insanlığa faydalı oldular ve olmaya da devam ediyorlar.
"Çalışmak, çalışıp kazanmak, yürümek, koşmak, uğraşmak gibi anlamlara gelen "sa'y" kelimesi Kuran-ı Kerim'de tam
otuz yerde geçer Bunlardan bir kısmı doğrudan çalışmak; insanın ancak kendi çalışmasının karşılığını göreceği Allah'ın
her kuluna kabiliyet ve çalışmasına göre bir takım nimet ve imkânlar vereceği, başkalarının ellerindekine göz dikerek onların hasretini çekerek ömür geçirmek yerine, elleriyle kazandıklarının değerini bilmeleri ahiret hayatı için çalışırken dünyadanda nasibin unutulmaması çalışmanın daima islâm dininin istediği meşru yolda olması gerektiği vurgulanmış,belirtilmiştir" denirken
Bir takım insanların kendi tembelliklerini, idrak yollarındaki tıkanıklığı, iş yapabilme kapasitesinin düşüklüğünü dine mal etmeye çalışmalarıdır tamamen.
icat ile çalışmak arasında çok kalın bir çizgi mevcuttur. karıştırılması hayret vericidir.
icatlar tarihsel süreçte ilk ihtiyaçlarla birlikte ortaya çıkmıştır ancak başlık günümüz için ve yakın geçmişimiz için (insanlık tarihi baz alınırsa yakın) gayet doğru bir tespittir. özellikle aydınlanma felsefesinin, öncesinde ise 17. yy. felsefesinin rasyonelliğe vurgu yapması da bu tespitin doğruluğunun tarihsel kanıtlarıdır. din dogmadır, merak duygusunu öldürür, her şeyi huzurda tanımlar. huzursuz olacaksın arkadaş.
baştan edit: avrupa'daki akımlardan bahsetmem islam dünyasındaki icatları, buluşları, düşünürleri ve doğu toplumlarındakini yok saymam demek değildir. sadece konuya ilişkin 1-2 örnek seçtim ve ilk aklıma gelenleri yazdım. toplum ve din ayrımı yapmıyorum. kavramsal olarak din olgusundan bahsediyorum.