mecburi kalıplara girmenize sebep oluşturup sömürülmeye neden olur.belli kalıplarının dışına çıktığınızda sizden günahkarı yoktur.bu gün baktığımızda kendi amaçlarında kullanılmazlar.her din kendi amacına uygun ideolojiyi seçip kendi bayrağını sallamakta.bunun açıklaması şudur:
burdan yola çıkınca hepsinde bir menfaaat ilişkisi vardır.ve bu da şunu getirir ki hiç birisi masumane değildir.
hepsi de allahtan gelmiştir, sonradan insanlar tarafından yozlaştırılıp kimisi mitolojiye dönüşmüş, kimisi de felsefi akıma,
birbirinin taklidi değildirler, aynı kaynaktan geldikleri için hepsi de birbirine benzer doğal olarak,
son din islamiyettir,
"nasıl ki osmanlı batıdan hamile kalıp bir avrupa devleti doğurdu, avrupa ve amerika da islama hamiledir..." bediüzzaman
buda, ve herkül gibi birçok peygamber, yanılıyorsam allah affetsin ama mucizeleri onları mitolojik kahramanlar haline getirdi yıllar içinde, ve dinleri eleştirir, ama mitolojiye hayran kalır olduk bütün insanlık olarak,
"...Bazı anlatımlara göre sonraları tanrılaştırılan Zeus bile Hz. idris (a.s)in ki Grek ve Mısır kaynaklarına göre Hz. idris Hermeslerin Hermesi olarak da anılır- Atinaya Tevhid inancını tebliğ etmesi ve halkı çok tanrıcılığın parçaladığı ahlaki yozlaşmadan kurtarması için gönderdiği valiydi. Ne Avrupanın ne Yunanın kendine özgü herhangi bir felsefe veya hikmet kaynağı yoktur. Alfred Weber'e göre Yunan felsefesinin mutlak ve tam anlamıyla özgünlüğünden söz etmek güçtür. Doğu'nun bu felsefe üzerinde mutlak etkisi vardır. Çünkü Mısır'la temasa geçmeden önce Yunanlılarda kelimenin gerçek anlamında felsefeden söz edilemez. Bundan başka Yunan felsefesinin babaları hep iyonyalıdırlar; felsefe Küçük Asya (bugünkü Anadolu)dan önce italya'ya ve oldukça geç bir devirde Atina'ya, yani hakiki Yunanistan'a getirilmiştir. Mısır ve Keldani ilminin etkisine Herodot açıklıkla şehadet etmektedir; bu, islâm mekteplerinin Ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin gelişmesi üzerindeki etkisine benzetilebilir. Bunun yanında Weber, Doğu'nun Batı üzerindeki ilim ve düşünce alanlarında iki defa kesin etkide bulunduğuna dikkat çeker. Biri Doğu hikmetinin Mısır üzerinden Yunan'a geçmesi, diğeri Müslümanların 9. yüzyıldan itibaren Sicilya ve ispanya üzerinden Avrupa'ya sağladıkları bilgi intikali ile husûle gelen etki.1 Farabi, Hikmetin (tefekkür ve hakiki bilginin) ana yurdu Keldanidir, buradan Mısıra, oradan italyaya ve sonra Yunanlılara geçti. Allah, bana hikmeti ana yurduna geri getirme görevini vermiştir2 der. Farabi ve Müslüman hakimlerin ortak çabasıyla teşekkül eden muazzam miras Avrupaya intikal ettikten sonra Aydınlanmanın önü açıldı. Bu yüzden açıkça Nietszche islam olmasaydı Aydınlanma olmazdı diyordu. Kısaca Sokrat öncesi filozoflar, bilgi ve hikmeti Doğuda okuyup tahsil ettiler; Sokrat sonrası filozofları Batıya Müslümanlar tanıttılar. Müslümanlar Batıya felsefe ve akli bilgiler yanında tecrübi bilgileri (mesela sıfırı ve deneyi) de öğrettiler..." kaynak; http://www.koprudergisi.c...oster=Yazi&YaziNo=961
insanların kendilerini avutması için çok güzel oluşturulmuş kurallardan ibarettir.Her toplumun kendi çıkarlarına göre değişir.misal:bir insan öldüğünde ona öbür dünyada kavuşma düşüncesi, orada cennete gittiğini vs. düşünmek sadece acıyı hafifletmek için vardır*.dogmatiktir.sorgulanamaz.sorgulamadan da insan olunamaz.
vicdani bir durumdur. ölüm öldürülmediği sürece dinler var olacaktır. insan inançsız yaşayamaz, ateistlerin bile bu dünyadan zevk almalarını sağlayan tek şey bilinçaltlarına kazınmış ebediyet kavramıdır.
dogmalar bütünüdür. çoğu bilimi engellemiştir, bunlara sebep olan ise kutsal kitaplar değil cehaletten gözü kör olmuş örümcek kafalı yobaz insanlardır.
dinlerin insan ürünü olduğu aşikardır. azıcık dünya tarihi okunursa bu görülür. babillerin saldırısı sonrası mısır bölgesinden kaçan ibrani mültecilerin günümüz semavi dinlerinin temelini atması, yahudiliği başlatması vs. bir nevi islamın da asıl orijini olan yahudiliği başlatmıştır ama her nedense müslümanlar yahudileri aşağılar, sevmez. ancak temelde yahudilere bağlıdır müslümanlar da. ne olursa olsun yahudilikten alıntıdır kuran-ı kerim'de çoğu nokta. bunu isadan önce 3000 yılından günümüze dek yazılan tarihi kaynaklardan az çok anlamak mümkün. bunun yanında tektanrıcılık da çeşitliliği öldürmüştür. çoktanrıcılık çeşitli inanışların da ortaya çıkmasıyla mozaik yaratmış zamanında. hıristiyanlık da yahudiliğin upgraded versiyonu bu çok çok açık. hepsi insan ürünü. vahiy denen olgu sanrıdan ibaret ama insanların bilinmeyene zaafı olduğu için; bir dine yönelim ve inanılması çok kolay oluyor. ayrıca dinlerin bir başka özelliği de otoriter yönetim kısmının gücünü kaybetmemesi açısından aşağıda kalan insanlara görünmez zincir vurması. bu sayede insanlar isyan etmiyor, kuzu gibi duruyorlar. buna çok güzel örnek hint uygarlığında yer alan kast sistemidir. kast sistemi sayesinde fakirler bir dahaki yaşamlarında ruh göçü sayesinde daha üst seviyeye geleceklerine inandıkları için bu kavanoz vari sistemde error hatası vermezler. bir nevi insanları uyuşturmadır bu da. işte semavi dinlerin %99'u da bu noktadan feyz alır kim ne derse desin!
müslümanların, " cennet benim, hiristiyan ve yahudiler ebedi cehennemliktir"
hiristiyanların, " cennet e biz gireceğiz, müslümanlar ve yahudiler ebedi cehennemliktir"
yahudilerin , " her iki din islamiyet ve hiristiyanlık uydurma ve hurafe dinlerdir ve bütün ehli cehennemliktir, cennet ise ebedi yahudilerin yeridir "diyerek birbirleriyle yarış eden adam toplama kurumları.
Tahminime gore allahin, insanligin ilk caglarinda toplumda duzeni saglamak amaciyla, yeryuzune indirmis oldugu yol gostericiler ile birlikte beliren inanclardir.