liseden beri bir sürü şüphe vardı kafamda. üniversitede yalnız kaldıkça düşünme fırsatı buldum. sonra üniversiteden mezun oldum ve ben bu din için ölür müyüm yol ayrımına geldiğimde 2012'te 21 yaşındaydım. düşündüm, taşındım. ülkem için can verebilirim,ailem için can verebilirim. ama din ülkenin zıttına gittiği ortadayken ne yapmalıyım diye düşündüm. bu apaçık bir süre sonra islam için kendi ülkene düşman olmana sebep olacak bir hadiseydi. tıpkı pkknın ideolojisine teslim olanlar gibi. işte o yol ayrımında aklımdan felsefe ve sosyoloji ders kitaplarına gitmem yönünde bir şık belirdi. oraya geçtikten sonra önce deist oldum. rütbe gibi atlamak değil bu mevzu bir süre sonra iyi de bir kelimeyle ispatlıyoruz bir kelimeyle yine yok diye ispatlıyoruz. teknolojimiz ve algımız daha önce tanrı mı gördü ki pat diye hemen tanrı var veya yok diyebiliyoruz diye bir fırtınaya kapıldıktan sonra agnostik oldum. 7 senedir bu şekilde gayet sağlıklı düşünen, hayatın gerçekleriyle apaçık yüzleşen, felsefenin getirdiği düşünce olgunluğuyla siyaseti terkedip yegane doğru yolun, bizi gerçekten koruyan şeyin tanrı değil de askeriye olduğu ve de siyasetçilerin yalnızca birbirine laf sokarak göbek çatlattığı yerde,iki kaşının arasından giren kurşunlarla kafatası çatlayıp da bu ülke ve vatandaşlar için canını veren askerlerimizin yolundan gitmenin en doğru seçenek olduğuna kanaat getirip militarist oldum. agnostik olan yapımdan da anlaşılacağı üzere, en azından militarizmin bizi koruduğundan eminim. tanrı var mı yok mu bilemem ama hayatımızı koruyan bir fiili olmadığı açık. mermi çıktı mı geri dönmüyorsa, tanrı korumuyor demektir. son düzenlemede şu ek bilgi aklıma geldi. hiroşima ve nagazaki'ye bakılırsa yani böyle bir olay yaşarsak ki (%1'ini anca yaşadık 15 temmuzda) zaten tanrının adını bile anmazsınız öyle büyük bir yıkımdan sonra.
Keşke dinlerin kutsal kştaplarında şöyle bir ayet olsa; dinle yatıp kalkıp uçurumdan atlayan insan ne güzel insan, bunu hatırlatıp cematçe atlayan cemaat ne güzel cemaat.