yeryüzünde ki çok bariz bir çoğunluk kitle anne babasının inancı doğrultusunda dine inanır.
yahudi müslüman budist ebeveynin cocukları genellikle aynı inancı takip ederler.
ancak bu yaklaşım 21. yüzyıl için herhalde ayıptır. her insan inancının değerlendirmeli acaba benim inacım hak yol mu doğru yol mu diye sorabilmelidir.
bazı soranlar cevaplara ulaşamadığı için ateizm denen seçimle defteri kapatırlar.
ama bazı az sayıda kendine güvenen insan inancını tartar . akıl ve mantık sürecinden sonra ikna olup inanç kararını verir.
Her insanın çocukluk sürecinde bazı dine mensup kişilere daha yakın olduğu düşünüldüğünde karşılaşılması imkansız adamdır. Gerçekten merak ediyorum. Misal bir mağara içerisinde doğmuş, onca yıl insanlardan tamamen uzak yaşamış bir insana dinini seçmesini istesek ne karar verirdi? Acaba seçer miydi? Gerçekten böyle bir denek varsa bilmek isterim.
--spoiler--
"Her çocuk islam fıtratı üzere doğar. Anne ve babası onu mecusi, hristiyan ya da yahudi yapar." Bu hadis, hem insaniyet-islamiyet, fıtrat-Kur'an bütünlüğünün; hem de çocuklara düzeltilmesi gereken bir nesne ve işlenmesi gereken bir hammadde değil, bozulmaması gereken birer kutlu emanet olarak bakmak gerektiğinin bir nişanesidir, diyor Peygamberin Bir Günü kitabında Metin Karabaşoğlu.
--spoiler--
varlığı tehtid olarak algılandığı için kendini hiçbir zaman açık etmeyecek olan adamdır. Hangi din olursa olsun, dininden çıkana hiçbir din hoşgörü ile bakmıyor. Bu da insanları düşündürmeye zorluyor. Dinler büyük tabulardan olup büyük fizikçi einstein'ın da dediği gibi; "tabuları yıkmak, atomu parçalara ayırmaktan daha zordur".