dünyaya gel, insan başlasın
tanrıyı bul,korku başlasın
ağalık beylik bir bir başlasın
bin yıl on bin yıl, bunca emek bunca yıl
korun bitirsin, süleyman başlasın
sen ki dünyayı cennete çevirdin
dünyaya hükmün başlasın.
dinin temelde insanlara hoşgörülü ve iyi davranmak, insanları eşit olarak kabul edip sınıf ayrımı cinsiyet ayrımı yapmadan insan yerine koymak olduğunu düşünürsek gayet mantıklı birşeydir. namaz kılıp oruç tutup bunun yanında karıya kıza sulanan,karısını aldatan,yolsuzluk hile çıkarcılık yalancılık yapan bir adam mı dinen daha doğrudur yoksa namaz kılmayıp oruç tutmayıp bunun yanında her türlü zorda olan insana yardım eden,yalan söylemeyen ailesine bağlı çıkar düşünmeden karşılık beklemeden iyilik yapan saygılı hoşgörülü bir adammı doğrudur ilk öncelikle bunun farkında olmakk gerekir.
bilimsel olarak imkansızdır. zira voltaire 'tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi' demek suretiyle insanların bir dine bir yaradana inanma isteğinin yokedilemez bir dürtü olduğunu belirtmiştir. dinin olmadığı bir dünya umudun olmadığı bir dünyadır. insanlar bir gün herşey düzelecek umuduyla dine sarılmaktadır.
cennetin olmadığını hayal et,
eğer denersen bu kolay.
altımızda cehennem yok,
üstümüzde ise sadece gökyüzü var.
hayal et bütün insanların
bugün için yaşadıklarını.
hiç ülke olmadığını hayal et,
bunu yapmak zor değil.
öldürecek ve uğruna ölünecek birşey yok
ve din de yok.
hayal et bütün insanların,
barış içinde yaşadığını.
mülkiyetin olmadığını hayal et,
yapabilir misin merak ediyorum.
açlığa veya açgözlülüğe gerek yok,
insanların kardeşliği.
hayal et bütün insanların
tüm dünyayı paylaştığını.
benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin belki,
ama tek ben değilim.
umarım sende, birgün bize katılırsın.
ve dünya
tek vücut olarak yaşar.
"dinime hakaret ediyorsun!" diyen müminler diğer insanlara hakaret edemezdi.
çünkü, diğerleri de onlara, "dinleriniz koca bir yalan!" diye bağıramazdı.
dinlerin hiç olmamasını dilerdim, böylece tüm insanlar kardeşce yaşayabilirdi.
bizler, yani insanlar doğdugumuz andan itibaren kimi korkularla donanırız; bastırılan duygular da bunun hediyesidir.
ve bu korkulan duyguların bir 'inanca' ihtiyacı vardır; çünkü insan inandıgı zaman basarıya ulasır.
bu, bi öğrencinin çok calışıp sınavdan 70 alacagına inandıgı gıbı ve sınavdan 70civarı not alması gibi'dir.
ya da
kişinin kendisine olan inancı gibir; özgüven.
korku inancı ve inanc dini getirir; çünkü her toplumda ortak korku paydası ve ortak inanc paydası kendiliğinden oluşur.
oluşan kavramlar kurallar haline gelir..
gerekli mi ya da gereksiz oluşu, bireyselliğe degişir lakin dinsiz bi dünya imkansızdır.
uzak/yakın geçmişte ve günümüzde gelişmiş medeniyetlerin tamamına yakınının öyle ya da böyle bir din sahibi olduğu düşünüldüğünde; belki olurdu, ama sen hala yabani atları ehlileştirme merhalesinde göt terletiyor olurdun. düne kadar savaşlarla yağmalanmış kütüphaneler sayesinde kolonyalistlerin batıda ayağa kalktığını savunanlar şimdi dinsiz dünya daha hoş olurdu diyor. lan ya perhizi bırak ya da turşuyu hırbo.
din olmasaydı başka başka ideolojiler gene olacaktı, bazı şeylerin ismi değişecek ama işlevi aynı kalacaktı. insan kendi kendini sorgulayabilmeye başladıktan sonra başarmanın imkansızlığını kavradı, çünkü küçük bir sistem olan insan hiç bir zaman bulamayacağı cevaplarla doludur, kendini asla çözemez. bu mantıksal boşluklar ideolojik kavramlarla ve varsayımlarla doldurulur. bir nevi sigortadır bu insan psikolojisinde. insan psikolojisi kolaya kaçmaya meğillidir ki bu yüzden din sistemleri ve ideolojiler vardır. inançlar olmasa daimi sorgulama olacaktı, ancak bazı sorular asla cevaplanamayacağı için bu insanın önüne engel olacak ve insan gelişimi duracaktı. bazı şeyleri kısmı olarak kabullenmekten başka çare kalmıyor gelişim için. sonuç olarak dinin olmadığı bir dünyaya bu bağlamda ütopya demek yanlıs olmaz.
sovyet pratiği dinin olmadığı bir dünyayı az buçuk da olsa tasavvur edebilmemizi sağlamıştır.
sovyet pratiği göstermiştir ki lokal alanda dinsizlik nataşa fenomenini yaratmıştır. demek ki tüm dünya dinsiz olsa doğan her kız çocuğu potansiyel birer nataşa olacak. *
Kendisinin fikirlerini beğenmediğim insanların üzerine küfürler savurmamak için hiç bir nedenimin olmadığı dünyadır. Şimdi ise dinimin öğrettiği hoşgörüye sığınıyorum. benim dinime hoşgörüsüz diyenler olsa bile.
din ile bile dizginlenemeyen insanların olduğu bir dünyayı kabusa çevirebilecek bir düşüncedir.
emrolunduğu gibi,
kötülük yapanların, sonsuza kadar ateş kazanlarında yakılacağını söyleyen tanrı bile,
gözünü karartmış zalim insanları korkutamıyorsa,
vahim bir duruma sürüklenecektir dünya.
içlerindeki hain dürtüye nefs deyip işin içinden sıyrılan inançlılar,
akıllarındaki amansız zalimiyetlere şeytan diyip kendilerini kurtaran imanlılar,
varlıklarını yitirdiğinde,
koşulsuz ve korkusuz insanların
iyiliğin tanımını yapmaya ihtiyaç duymadığı zaman
dünya
dinsiz
yaşanabilir bir hal alacaktır.
her insan kendi dünyasını oluşturur, senin dünyanda dine yer yoksa o seni ilgilendirir, denilebilecek dünyadır.ama insanların dünyasına, dinine de saygı duymayı ögrenmelisin.
kuzey kore'de küçük bir örneğini görebileceğimiz dünya. dinlerin sadece ahlak kısmına takılmış, felsefi açılarını göremeyen insanların da hayal ettiği bir dünyadır. ama kıyamete kadar (kıyameti sadece ben değil teorik fizik de söylüyor) insanlık inançlara sahip olacaktır. çoğu insan da belirli inançlar etrafında örgütlenecektir. komünizm bile gelse dinler yok olamaz.
imkansızdır.çünkü bizler yaratılışımız itibariyle bir yaratıcıya dayaarız sırtımızı yani ihtiyacımız olduğunda mutlaka bir yaratıcıya sığınırız.bu da herhangi bir din neticesidir.zira günümüzde ateist olan insan bile sıkıştığı bir anda 'tanrım beni kurtar' diyebilmektedir,e hani sen ''ate''idin.
Hayallerle yaşamaktır. Zira Savaşlar hiçbir zaman din üzerinden çıkmaz. Önemli olan husus ülkelerin muvaffakiyetleri - çıkarlarıdır. Son dönemde gördüğünüz gibi; dindaş ve soydaş hatta kardeş sayıldığımız azerbeycan ile aramızda neler dönmektedir. Dine dayalı bir sistem olsa bunlar olurmuydu diye sormak gerekir. Biz bile nette bile ekşici; uludağcı ; komunist ; laik ; fakir ; zengin ; nutellacı ; çokokremci ... diyerek ayrılıyoruz. Dünya üzerinde Çıkar, ego, çokseslilik gibi kavramlar oldukça da hayalden öteye gidemeyecek bir düşüncedir.