her insan kendi dünyasını oluşturur, senin dünyanda dine yer yoksa o seni ilgilendirir, denilebilecek dünyadır.ama insanların dünyasına, dinine de saygı duymayı ögrenmelisin.
din ile bile dizginlenemeyen insanların olduğu bir dünyayı kabusa çevirebilecek bir düşüncedir.
emrolunduğu gibi,
kötülük yapanların, sonsuza kadar ateş kazanlarında yakılacağını söyleyen tanrı bile,
gözünü karartmış zalim insanları korkutamıyorsa,
vahim bir duruma sürüklenecektir dünya.
içlerindeki hain dürtüye nefs deyip işin içinden sıyrılan inançlılar,
akıllarındaki amansız zalimiyetlere şeytan diyip kendilerini kurtaran imanlılar,
varlıklarını yitirdiğinde,
koşulsuz ve korkusuz insanların
iyiliğin tanımını yapmaya ihtiyaç duymadığı zaman
dünya
dinsiz
yaşanabilir bir hal alacaktır.
Kendisinin fikirlerini beğenmediğim insanların üzerine küfürler savurmamak için hiç bir nedenimin olmadığı dünyadır. Şimdi ise dinimin öğrettiği hoşgörüye sığınıyorum. benim dinime hoşgörüsüz diyenler olsa bile.
sovyet pratiği dinin olmadığı bir dünyayı az buçuk da olsa tasavvur edebilmemizi sağlamıştır.
sovyet pratiği göstermiştir ki lokal alanda dinsizlik nataşa fenomenini yaratmıştır. demek ki tüm dünya dinsiz olsa doğan her kız çocuğu potansiyel birer nataşa olacak. *
din olmasaydı başka başka ideolojiler gene olacaktı, bazı şeylerin ismi değişecek ama işlevi aynı kalacaktı. insan kendi kendini sorgulayabilmeye başladıktan sonra başarmanın imkansızlığını kavradı, çünkü küçük bir sistem olan insan hiç bir zaman bulamayacağı cevaplarla doludur, kendini asla çözemez. bu mantıksal boşluklar ideolojik kavramlarla ve varsayımlarla doldurulur. bir nevi sigortadır bu insan psikolojisinde. insan psikolojisi kolaya kaçmaya meğillidir ki bu yüzden din sistemleri ve ideolojiler vardır. inançlar olmasa daimi sorgulama olacaktı, ancak bazı sorular asla cevaplanamayacağı için bu insanın önüne engel olacak ve insan gelişimi duracaktı. bazı şeyleri kısmı olarak kabullenmekten başka çare kalmıyor gelişim için. sonuç olarak dinin olmadığı bir dünyaya bu bağlamda ütopya demek yanlıs olmaz.
uzak/yakın geçmişte ve günümüzde gelişmiş medeniyetlerin tamamına yakınının öyle ya da böyle bir din sahibi olduğu düşünüldüğünde; belki olurdu, ama sen hala yabani atları ehlileştirme merhalesinde göt terletiyor olurdun. düne kadar savaşlarla yağmalanmış kütüphaneler sayesinde kolonyalistlerin batıda ayağa kalktığını savunanlar şimdi dinsiz dünya daha hoş olurdu diyor. lan ya perhizi bırak ya da turşuyu hırbo.
bizler, yani insanlar doğdugumuz andan itibaren kimi korkularla donanırız; bastırılan duygular da bunun hediyesidir.
ve bu korkulan duyguların bir 'inanca' ihtiyacı vardır; çünkü insan inandıgı zaman basarıya ulasır.
bu, bi öğrencinin çok calışıp sınavdan 70 alacagına inandıgı gıbı ve sınavdan 70civarı not alması gibi'dir.
ya da
kişinin kendisine olan inancı gibir; özgüven.
korku inancı ve inanc dini getirir; çünkü her toplumda ortak korku paydası ve ortak inanc paydası kendiliğinden oluşur.
oluşan kavramlar kurallar haline gelir..
gerekli mi ya da gereksiz oluşu, bireyselliğe degişir lakin dinsiz bi dünya imkansızdır.
"dinime hakaret ediyorsun!" diyen müminler diğer insanlara hakaret edemezdi.
çünkü, diğerleri de onlara, "dinleriniz koca bir yalan!" diye bağıramazdı.
dinlerin hiç olmamasını dilerdim, böylece tüm insanlar kardeşce yaşayabilirdi.
cennetin olmadığını hayal et,
eğer denersen bu kolay.
altımızda cehennem yok,
üstümüzde ise sadece gökyüzü var.
hayal et bütün insanların
bugün için yaşadıklarını.
hiç ülke olmadığını hayal et,
bunu yapmak zor değil.
öldürecek ve uğruna ölünecek birşey yok
ve din de yok.
hayal et bütün insanların,
barış içinde yaşadığını.
mülkiyetin olmadığını hayal et,
yapabilir misin merak ediyorum.
açlığa veya açgözlülüğe gerek yok,
insanların kardeşliği.
hayal et bütün insanların
tüm dünyayı paylaştığını.
benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin belki,
ama tek ben değilim.
umarım sende, birgün bize katılırsın.
ve dünya
tek vücut olarak yaşar.
bilimsel olarak imkansızdır. zira voltaire 'tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi' demek suretiyle insanların bir dine bir yaradana inanma isteğinin yokedilemez bir dürtü olduğunu belirtmiştir. dinin olmadığı bir dünya umudun olmadığı bir dünyadır. insanlar bir gün herşey düzelecek umuduyla dine sarılmaktadır.
dinin temelde insanlara hoşgörülü ve iyi davranmak, insanları eşit olarak kabul edip sınıf ayrımı cinsiyet ayrımı yapmadan insan yerine koymak olduğunu düşünürsek gayet mantıklı birşeydir. namaz kılıp oruç tutup bunun yanında karıya kıza sulanan,karısını aldatan,yolsuzluk hile çıkarcılık yalancılık yapan bir adam mı dinen daha doğrudur yoksa namaz kılmayıp oruç tutmayıp bunun yanında her türlü zorda olan insana yardım eden,yalan söylemeyen ailesine bağlı çıkar düşünmeden karşılık beklemeden iyilik yapan saygılı hoşgörülü bir adammı doğrudur ilk öncelikle bunun farkında olmakk gerekir.
dünyaya gel, insan başlasın
tanrıyı bul,korku başlasın
ağalık beylik bir bir başlasın
bin yıl on bin yıl, bunca emek bunca yıl
korun bitirsin, süleyman başlasın
sen ki dünyayı cennete çevirdin
dünyaya hükmün başlasın.
bir dine inanan ve o dini hayatının önemli bir yerine koyan biri olarak söyleyebilirim; kesinlikle çok daha güzel, çok daha yaşanabilir bir dünya olacaktır dinin olmadığı bir dünya... bir de o haritaların üstündeki çizgiler ve o çizgiler uğruna birbirini çizen, kıran, yıkan insanlar olmasa tadından yenmez bu alem.
'bütün dünya buna inansa, bir inansa, hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa brlik olsa, uzansak sonzuzaaaaa' şeklindeki çocuksu hayal. insanoğlu denilen yaratık iğrenç bir varlıktır. bir köpeği iple bağlamazsan seni belki ısırır, ama insanı iple bağlamazsan kesinlikle ısırır. 'işte halalimdeki dünya' deme, düyaya bak 'işte gerçek dünya' de...
hem rusya'da stalin, çin'de mao acaba neden milyonları katletti? işte hayalindeki dünya.
budistin budaya tapması sana saçma gelirken, hindunun ineğe tapması budiste saçma gelirken, senin allah'a tapman hinduya saçma gelirken, herkes kendi dinini savunurken, en mükemmel din denen şey en cahil ve gelişmemiş toplumlarda kabul görmüşken, yani aslında bu kadar soyut bi kavramken ve kültürlere göre tamamen değişim gösterirken olup olmaması pek de bişi ifade etmiyordur zaten...dinin olmadığı bi dünya zaten kültürün olmadığı bir dünyadır...ama eğer konu dinin olmadığı dünyayı eleştirmekse önce dinin neden bütün olmadığı tartışılmalıdır...(evet dinsizim...öldükten sonra tanrıyla karşılaşıcaksam ve yaptığım tüm güzel şeylere rağmen sen iyi bir müslüman, hristiyan, hindu hernese hangisi doğruysa ondan olamadın dicekse sen de çok adil diilmişsin dicem...(lance armstong'tan alıntıdır biraz değiştirilerek...))
entryleri okuyanlar da dicek ki sanki şu andaki bütün suçları işleyenler dinsizler he..evladım, suç işleme eğiliminin din ile uzaktan yakından alakası yoktur. len bizim ülkede bile imamlar camide alem yapıp fahişe atıyorlar yaw neden bahsediyorsunuz siz..
sonra gelelim ahlakım ve vicdanın gelişim sürecine..bu konuda da her zaman yaptığımız gibi balık vermiyoruz nasıl tutacağınızı öğretiyoruz..tanrı yanılgısı, kör saatçi...vb. gibi kitaplarda ahlakın ve vicdan denilen kavramların doğa üstü varlıklara tapınılan dinlerden değil de aksine yer yüzündeki olaylar ve çevre şartlarından; nasıl etkilenip değişip ve akabinde gelişerek evrildiğini bulabilirsiniz..
yani neymiş, dinsiz olmakla suç işleme eğilimli olmak arasında hiç bir zaman bir bağ olamazmış, olsa olsa bunu iddaa etmek cehalet olurmuş dimi..hadi git al bakim kitapları da oku biraz.*
güçlülerin içinde en ufak bi vicdan azabı olmaksızın güçsüzlerin canını yaktığı bir dünya olacaktır.
gerçek ve değiştirilmemiş tek islam'da hiç bir zaman insanların canına kıyın diye bir kelime geçmemektedir.
ancak benim malıma, ırzıma, aileme el uzatıldığı zaman duuuuur.
burda tabiki savaşacaksın. ama bunun bile kuralları vardır.
hiç bir *gerçek müslüman* elinde silahı olmayan, aciz ve güçsüze saldırmaz.
bunu islamın hiç bir şekilde önerdiğini bana kimse kanıtlayamaz.
çünkü islam dininin kitabı olan kur'an'ı kerim'de bir insanı yersiz, gereksiz, suçsuzken öldürmenin taşıdığı vebal ile bütün insanlığı öldürmenin taşıdığı vebal'in aynı olduğu geçer.
ayrıca 11 eylül tarzı *islami terör* diye adlandırılan olayların islamla hiç bir yakından uzaktan alakası yoktur. hea siz bunu göremiyecek kadar körseniz orasını ben bilemem. hiç düşündünüzmü 11 eylül saldırılarında pentagon'a giren uçağı o şekilde giremiyeceğini ve o görünüşte bi delik açamıyacağını.
bu saldırının o zamanki abd gizli servislerinin yaptığı gün gibi ortada.
"-pasaport bulduk" dediler. hemde nasıl bulmuşlar. görüntü kayıtlarında uçak'tan aşağıya bir cisim düşüyo ve bunu takip ediyolar düştüğü yere bi gidiyolar aaaaaaa pasaport. hemde müslüman isimli. tamam bu kesin islamcıların yaptığı bi bok diyerek afganistan'a girerek binlerce masum insanın malına, canına, ırzına el koydular.
bu kadar kör olamazsınız. önünüzdeki klavye'yide kullandığınıza göre bi beyinde var demektir.
ama ne kadar dolu ne kadar boş orası benim değil bu konuyu yazanların biliceği şey.
görün, duyun, araştırın.
görmeden bilmeden fikir sahibi olmayalım lütfen.
boşa dememişler "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olursan taş.ak oğlanı olursun" diye.
edit:ayrıca 11 eylül olayıyla ilgili ve çok sağlam bi anlatıma sahip elimde bi belgesel var.
abd'li yöneticilerin itiraflarınıda içeren bi belgesel. eğer izlemek isteyen olursa bana ulaşsın msnden yollıyim kendisine.
filmin kapağı için:http://www.hizliresim.com/2008/12/23/5151.jpg
en az dinin olduğu kadar dandik bir dünya olacaktır, insan doğası değişmediği sürece ne yaparsan yap değişmez bu. din olmayınca da inançsızlıktan, korkusuzluktan birbirlerini keseceklerdi. yalan mı allasen? her türlü bokuz lan biz.