türkiye'de suç olan olgu. diğer ülkelerde dini topluluklar siyasi hayatta önemli rol oynar ve bunun suç olan bir yanı yoktur. hatta bir çok avrupa ülkesinde din siyasi parti adı bile olur. fakat 1961 anayasası ile getirilen "laiklik rejimi" dini olguları dışlamayı ve dindarları devletten uzaklaştırmayı amaçlar. şimdi bazı arkadaşlar laikliğin bir rejim olmadığını din ve devlet işlerinin ayrılması ilkesi" veya "devlet karşısında her vatandaşın dinine bakılmaksızın eşit hakka sahip olduğu" iddiasında bulunacaktır. teoride çok güzel ve anlamlı geliyor. fakat işlerine geldiği zaman teoride yazanı iddia edip savunanlar, gerçekleri görmezden gelir. bu ülkede cumhurbaşkanı dindar biri seçilecek diye yer yerinden oynadı ve eylemler yapıldı, her sene tsk'da dindar diye bir çok kişi ordudan yaş kararları ile uzaklaştırıyor. daha bir çok örnek verebilirim. demekki uygulama laikliğe aykırı veya laiklik anlayışı teoride yazanın dışında dindarları devletten uzaklaştırmaktır.
laiklik anlayışını savunurken kimsenin karşı çıkmayacağı çok güzel bir hayali portre çizdikten sonra uygulamaya gelince kamusal alanlarda dinini yaşayan insanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapanlar, daha ileri gidip sokakta kendi haline dinine göre giyinenlere, camilere gidenlere, inancının gereğini yapanlara baskı olarak kullanılan laikliğin neresi laiklik?
edit:burda yazdıklarımı sözlük formatına aykırı şekilde cevaplayan ve başlığı açıklamak yerine yazdıklarımı hakaret ve aşağılama ile cevaplamayı tercih edenlere cevap;
avrupa insan hakları sözleşmesinin partileri de kapsayan 11. maddesi
1. Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir.
birinci madde herhangi bir çıkar için diyor. burda anlamı her türlü çıkarınız için parti kurabilirsiniz. bunun bir kısıtlaması yok. refah partisinin kapatılmasına aihm neden ses çıkarmadı diyorsanız 2. madde ile ilgili ve şöyle diyor. demokratik yolları kullanarak insan hakları ve özgürlüklerini kısıtlayacak demokratik olmayan bir rejimi kurma faaliyeti...
avrupa insan hakları mahkemesi çeşitli içtihatlarıyla şöyle demektedir. ezildiğini düşünen bir grubun haklarını korumak için siyasallaşması, siyasi partilerin kuruluş sebebidir. aksi durumda; meşru siyasi oluşumlara bu olanağın tanınmaması halinde silahlı gurupların bu ilkelerin savunulmasını tekellerine alacağı ve bu silahlı gruplaşmanın dahi meşru sayılacağını ifade eder. yani dindar insanlar haklarını savunmak için kurulan partisi kapatılırsa ve dindar insanlar kendini temsil edecek bir siyasi oluşum bulamayıp silaha sarılırsa bu "seçmenlerin kaygılarını dile getirmek" olarak sayılır ve meşrudur. avrupalı kafası olmadığımız ve ezberlerimize aykırı olduğu için çok garip bulup inanamıyoruz değil mi? sonra bu avrupa neden pkk'ya müsamaha gösteriyor diye hayıflanıp, anlam veremeyiz. yarın dtp kapatılsın bakalım, kapatılabilecek mi? aihm'e göre birine siyasi ortamda yaşama hakkı vermezsen silaha sarılması dahi meşrudur. bizim gibi devletçilik ilkesiyle büyümüşlerin anlamakta zorlanacağı olgular.
halihazırda bulunan zihniyettir, uzaklarda aramayın!
dinin siyasete alet edildiği her yerde sürüyle saçmalık yaşanır. "diğer ülkeler" gibi sallama bir tanım yapıp "siyasi parti adı biler olur, oh ne güzel olur" demek cehaletin temsilidir. birçok ülkede dini siyasete alet edemezsiniz, bu ciddi bir suçtur. türkiye'de ise suç değildir, dini siyasete alet eden erbakan sıyrıntısı onlarca parti 50 yıldır siyaset yapıyor, iktidar olup, her boku yiyor nerede cezası eğer suçsa?
suç olan dini siyasi amaçlarla kullanarak rejimi ve iç güvenliği tehdit etmektir. parti kapatmalar da (her ne kadar karşısında olsak bile) bu yüzden yaşanmıştır. ülkenin iç güvenliğini zedeleyen poltikaların güdülmesi ve bunun din kisvesine büründürülmesidir suç olan! ülkede turgut özal gibi dindar bir insan cumhurbaşkanı seçilirken hiçbir şey olmadı fakat abdullah gül gibi bir karaktere karşı ciddi tepkiler geldi! nedenini sorgulamadan "yer yerinden oynadı" dersen böyle ortada kalırsın işte...
neyin ne olduğunu birçok kişi biliyor, sapla samanı karıştırmamak gerek...
din hayatın 24 saatini kaplayan bir yaşam şekli olduğu için siyaset de dinden ayrı tutulamaz.
bu yaklaşım ancak dini hürriyet gazetesinin din köşesinden öğrenenlere mahsustur.
gerçek bir müslüman siyaseti dinden bağımsız düşünemez, zaten öyle düşünürse Kuran'a ve sünnete uygun davranmamış olur.
dini hayatından çıkarmak için bin takla atan zihniyettir.
ama 3-5 on yıllık dünya hayatında istediği kadar takla atsın, ahirette takla atacak hali kalmayacaktır.
din ve siyaset ic icedir. dolayisiyla esas olan siyaseti din icin yapmaktir. bugün avrupa'nin lider ülkesi olan almanya hristiyan demokrat parti tarafindan yönetiliyor. aynen türkiye'de düsünelim !!! müslüman demokrat parti !!! bakiyorum da cemkirmeye basladiniz. olmaz dimi. sizi gidi sizi laikciler sizi.
...abd başkanı george w. bush, sabahın erken saatlerinde kalkıp dini kitaplar okuyor.
kabine toplantıları da dualarla başlıyor.
bush kendisine sorulan basit soruları bile incil'den örnekler vererek cevaplıyor.
''Yaradan'' kelimesini dilinden düşürmeyen başkan, görevinin kendisine tanrı tarafından verildiğine inanıyor.
7-11 Mart 2004 tarihli SABAH GAZETESi bush
''amerika'nın dünyayı kurtarabilmesi için amerika'yı kurtarmamız lazım. saddam ve bin ladin'i isaadına savaşarak yeneceğiz. yaradan'ı okullardan atarak, kürtajın önünü açarak dünyanın sonunu getirdik. şimdi bu sonda yaradan'a kavuşmak için savaşmak gerek''... bush da kendinden isteneni yaptı ve ''kötülüğün ordusuna'' savaş açtı. bağdat'a giden amerikan askerlerine de tanrı'nın onların yanında olduğu söyledi ve hepsine inciller dağıtıldı.
(bkz: angela merkel)
10 nisan 2000'den bu yana da ''hristiyan demokrat birliğinin cdu federal başkanlığını'' yürütmektedir.
bilindiği üzere başbakandır kendisi.
ve laikliğin öncüsü olan ve 5 kez cumhuriyet yıkıp kuran fransa ne kadar dini siyasete alet etmiş.
(bkz: halk hareketi birliği)
isviçre'de iktidar olan partiyide minare yasağından sonra öğrendik, biliyoruz zaten hristiyan demokrat halk partisi'nin gündeme getirmesi ve desteklemesi ile yasaklanmıştı minareler.
onlarda seçimlerden önce bizimkilerin baş örtü yasağı vaadleri gibi onlarda minareyi vaad etmişti kim bilir.
türkiyedeki dini siyasete alet eden zihniyete bakıyoruz.
deniz baykal''aleviler ile chp'nin arası açılamaz'' ayrıca (bkz: (çarşaf açılımı))
ve diğerleri #2923101
ve bir çok ülkede bu böyledir din siyasete alet edilir, keşke olmasa sürekli ekonomiden, uluslararası ilişkilerden, silahlardan, stratejik konumlardan, tarımdan, sanayileşmeden... bahsedilse sıkıcı olur birde çoğu insan anlamaz çünkü dinlemez.
" recep tayyip erdoğan " allahçıyız dedi, herkes oy verdi. " din kardeşiyiz " dedi, özelleştirmelerle dini vicdanlar yetmiyormuş gibi ülke topraklarını da sömürdü. nitekim dini siyasete alet eden zihniyet türk halkı, yani dini vicdan ile recep tayyip' e oy veren türk halkı.
chp zihniyetidir. son örneği de kemal kılıçdaroğlu nun bir şehit babasını hacca göndermek istemesidir.
çarşaf giydirmekten tutun, istemediğiniz halde müslümana hoş gelen şeyleri söylemek ve uygulamalarda bulunmak dini siyasete alet etmenin en dik ala göstergesidir.
din siyasetin ta kendisi olmalıdır. laik olan kişiler için anlaşılması zor olabilir zira onlar siyasal islam diye bir seyin de var olduğunu iddia ederler. Boş yapmayın.