yargıtay başkanının, yorumlanmalıdır temennisinin bürokratik ifadesidir. ortalık fena halde karışmış. din dogmadır diyenler de var, o zaman 80 sene evvelki kurallar da tartışmaya açılır diye feryat figan eden de...
öncelikle, din ve cumhuriyetimiz veya din ve laikliğimiz birbirinin alternatifi değildir. ben bir cumhuriyet nesli olarak laikliği ve müslümanlığı vicdani çatışma yaşamadan sahiplenebiliyorum. dolayısıyla siz benim dinimi kurcalarsanız biz de sizin kurallarınızı kurcalarız tarzından bir tehdit tüylerimi diken diken ediyor.
din tam olarak bir dogma değildir. vahye dayanır evet bununla birlikte akıl sahipleri mesuldür.
din yalnızca kuran-ı kerimden ibaret değildir.onu tamamlayan ve açıklayan iki cihan serveri peygamberimizin sünnetleri, kıyam, içtihad vs. gibi öncelik sıralaması yapılmış kaynaklar vardır.
yaşanılan toplumun sorunlarına güncel çözümler bulabilmek için din kuralları geçmiş yüzyıllarda yorumlanmadı mı ki bugü yenide yorumlanamasın.
kuran'ın açık hükümleri ve peygamberimizin sahih hadislerini elbette tartışmayız. ancak şu kısır kavgalardan çıkıp bir din görevlisinin;
kırmızı ışıkta geçmek kul hakkıdır.
gibi bir yorumu yapabilmesi lazım artık. insan zihnine yeni katılan kavramları, durumları, çelişkileri vb. yeni olan ne varsa, müslümanın o yeni karşısındaki duruşunu da yorumlayabilmeliyiz.
dünya ile uyum sıkıntısı gösteren bütün inançlarımızı, esaslarını çağa göre yeniden değerlendirerek, korkmadan medeni dünyada islamın temsilini yapabiliriz.
biz, bütün bir toplum ve o toplumun yetiştirdiği din alanındaki bilim adamları, bunu yapmazsak birileri çıkar islam adına masum sivilleri bombalar, bir diğeri de çıkar ılımlı islam, siyasal islam gibi bombaları zihnimizde patlatır.
yıllardır yırtınıyoruz laiklik laiklik diye, anlatıyoruz açıklıyoruz. ama yok hala "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" sanıyor at gözlüklü yobaz camiamız. ilkokulu bitireli yüzyıl olan insanlar, tek kelime okumadığı, tek kelime araştırmadığı bir konuda, laikliğin tanımı konusunda yorum yapıyor hala bu ülkede. laiklik demek, yönetim mantığında aklın dogmadan önce gelmesi demektir. bu da ancak "dini kurallar yeniden yorumlanarak" başarılabilir.
bu iddia ne bana aittir, ne de hasan gerçekler'in şahsına aittir. bu 200 yıllık, fransa kökenli bir fikirin tezahürüdür, yani sekülerizmin. diğer bir deyişle avrupai laiklik anlayışının. yine bu aynı anlayış avrupayı ortaçağdan yeni çağa geçiren, rasyonalizmin kendini bulduğu, protestanlığın yaygınlaştığı zamanların bir meyvesidir.
kısaca avrupa, dinin bir dogma olarak toplumu yönetme konusundaki yetersizliğini görmüş, ve dinin sadece bireysel inanç boyutunda kalmasının toplumların önünü açacağını keşfetmiştir. yine bu sebepten, katolik mezhebi "akıl ile din" aynıdır derken, protestanlık "din dogmadır, bu yüzden bireyseldir" fikriyle ortaya çıkmıştır.
kısacası, sekülerizmin bir gereğidir, dini kuralları "akıl" süzgeciyle yeniden yorumlayarak toplum hayatına adapte etmek.
yani din bir dogmadır, işte tam da bu yüzden yetersizdir aklın yordamı olmaksızın.
ancak tabi kimse çıkıp, "islamda 5 vakit namaz farz değildir çünkü bir laik bir ülkede yaşıyoruz" diyemez, ki zaten dememiştir de. tek söylenen şudur, toplum hayatında ve hukukta "akıl" temel unsurdur, zira ancak saf akıl ile ilerleme bir arada gerçekleşir. 1400 yıl önce kabul edilenden bir adım öteye gidemeyeceksek zaten toplum kendi içinde bunalımlar ve çöküşler yaşamaya mahkum olur.
ancak şuna da açıklık getireyim hemen, herkes kendi işini yapmalıdır, ki yapıyor da. hukuk devletlerinde, laikliğin koruyucusu konumunda bulunan makam pek tabi ki yargıdır, hukuktur. dini temel alan anlayışlar eğer bu ülkede başverirse bunu eleştirmek ve yok etmek de pek tabi ki yargının görevidir. herkes kendi işini yapsıncılara ithaf olunur.
tabi burada "yorumlama"nın tek süzgeci akıldır. yoksa dogma 1400 yıllık olmuş, 80 yıllık olmuş farkı yok. eskidikçe ya da daha çok kişi inandıkça doğruya yaklaşan bir şey falan mı sanıyorsunuz dogmaları nedir? o sizin dediğiniz peynirde olur, şarapta olur.
laikliği tartışmak isteyen bünyeleri ise aristoya havale ediyorum.
yarın da demokrasiyi tartışıp monarşiye, hilafete geçiniz, bütün dünya ilerlerken siz geri vites yola devam.
kısa not: ifadede eksiklik olduğundan yanlış anlaşılmalar olabilir. ne hasan gerçekler, ne şahsım, ne laiklik gereği inancın esaslarıyla ilgili fikir beyan etmek gibi bir gaye mevcut değildir. "toplum hayatını düzenlemek söz konusu olduğunda baz alınacak temel kaynak akıl olduğundan dini kaynaklar, kaynak olarak kabul edilemez" denmiştir açıkçası. ama tabi lafın başını sonunu kesince bazı aklı eveller, sanki anayasa mahkemesi başkanı birazdan fetva verecekmiş gibi bir izlenim çıkmış sözden.
ne lan bu şarkı mı türkü mü yeniden yorumlansın, her yorumlayan farklı şey söylesin.
ayrıca kendileri böyle söyleceklerine nasıl bir din arzu ettikleri söyleselermiş keşke. zekeriya beyaz hazretleri onun istediği bir şekilde ve uygunlukta bir din ayarlardı kendilerine.
turkiye de islamcılıgın bu kadar palazlanmasının sebebi laikligin yanlıs uygulanmasıdır.
laiklik bir birey kulturu gerektirir. hukukcu olarak sokaktaki vatandasın inandıgı
dini nasıl yorumladıgı beni ilgilendirmiyor. uc vakit mi kılıyorsun, bes vakit mi
kılıyorsun, icki mi iciyorsun. bana ne, beni ne ilgilendirir? hukuk sistemi
senin dogmalarına gore degil akla-vicdana-hukuka gore duzenlenir. senin dinsel
tutarlılıgın ya da tutarsızlıgın kendi sorunun. ben senin icki icmene karısmam
ama ickili bir sekilde araba kullanmana karısırım, karısmak zorundayım.
karısırken de gerekcem "sen nasıl muslumansın, neden icki iciyorsun" degildir.
"ickili araba kullanmak kanunen yasaktır" gerekcesidir.
zaten laiklik dogru duzgun uygulansaydı colugun cocugun beyni yıkanmazdı,
ortalıkta bu kadar islamcı cirit atmazdı.cehalet bogaza kadar.
adam laikligin daha ne oldugunu bilmiyor,atıp-tutuyor.
su cahil beyni yıkanmıs islamcılar sozluklerde cirit atıyorlar.
dünyanın kabul ettiği evrensel kavramları, sözde; ülke gerçeklerine ve koşullarına göre revize ederek, içine sıçma! hastalığımız sonucu çıkmamış mıdır? uygulanan halini kimsenin yorumlayamadığı laiklik anlayışımız...
din bir dogmadır ve dogmalarda konulan ilkeler ve uyulması gerekli kurallar sorgulanamaz. sorgular iseniz; o'nun kutsallığı kalmaz. ya kabul eder, gereklerini yerine getirirsiniz ya da red eder geçersiniz.
- ramazanda oruç tutayım, geçince her akşam; vurayım kadehin dibine...
- ramazanda teravih namazındayım, sonra her gece; yalova'da yazlıkta*...
- ramazanda iftar yemeği vereyim, daha sonra her ay; işçilerden yemek kesintisi yaparım...
- ramazanda el öpüp, hal-hatır sorayım, geçince her ay; maaş kuyruğunda telef ederim...
- inandığınız ve sizi var eden allah'ın, bu sırıtan ikiyüzlülüğe kanabileceğini düşünüyorsanız, hodri meydan!.. ben, belki araf'ta bir yer bulabilirim kendime lakin, sizin gideceğiniz yeri söylemeye dilim varmıyor.
bu ulkede her mahallede bir caminin yanında bir de adalet sarayı olsaydı islamcılara
bak nasıl yeniden yorumlamaya baslıyordunuz dedigim durum. hatta vahsi batı usulu
bir serif ve bir kodes dahi sizin dini yeniden yorumlamanızı saglayabilirdi.
islam dini bu haliyle doguda birey merkezli bir hukukun gelismesinin onundeki
en buyuk engeldir.yuzyıllar boyunca engel oldu, hala da engel olmaya calısıyor.
"laiklik yeniden yorumlansın, tartışılsın" diyenlere böğüren hödüklerin alkış tuttuğu hasan gerçeker beyanatı. bu sözleri söylerken su içmesi de ilginçtir, komiktir.
soft muslumanlarin aydinlik kisvesi altinda pazara sunduklari, yeni para kazanma mottosudur. oysa kitap * yoruma acik ve yumusak gecisleri olan bir kitap degildir. nettir, serttir. bu durumda aciklamanin dinle ilgili olmadigi, tamamen ekonomik oldugu ortadadir.
din, kimsenin tekelinde değildir. tamamen yorum üzerine kurulmuştur, o yüzden zibilyon tane farklı görüş, çeviri ortalıktadır. herkes, bir yerine göre anlayabilmektedir dini. bu yüzden, evet, dini kurallar yeniden yorumlanabilir. bu konularda yetkili olmakmış, g.tümle gülerim ben buna. hayali olması muhtemel olan "kurallar", "uzman"larına bırakılmalıymış, islam alimiymiş... matah bir şey sanmayı bırakın artık şu "din adamı" statüsünü, altı üstü yazılı metinler ve masallar üzerine çalışan bir güruh bunlar. asla önemsiz demiyorum, ancak vicdani, manevi şeyler üzerinde çalıştıkları için yönetim dahil başka hiç bir işe en ufak şekilde bulaşmamalıdırlar. bir din adamı, anayasa üzerine vatandaş konumundan çok din adamı kimliğiyle yorum yapamaz, yapmamalı, ona düşmemeli. inanana huzur sağlamak, kendince yol göstermek olmalı onların işi, ota b.ka karışmak değil. ayrıca, yargıtay başkanının bu konuda bilgi birikiminin olmadığı iddiasının kaynağı da herhalde oturma organı bazılarının. zira, nereden biliyorsun bre?
dini kurallar yeniden yorumlanabiliyorsa 80 yıl önce konulan kuralların da yeniden yorumlanmasında bir mahsur olmayacağı gibi bir karşı tezi de mümkün kılacağı için çok acemice yapılmış, kendi stratejisi içinde çok yanlış açıklama. bir nevi kendini ayağından vurmakla eşdeğer bir laf.
evrensel hukukla celistigi olcude sart olan durum. tabi dini tutup da hukukcular
yorumlamayacak, o dinin mensupları ve dini onder olarak gorduklari kisiler
yorumlayacak. bana ne senin dininden, hukukcu olarak niye ben yorumlayayım?
sen kendini ve dinini caga ve hukuka gore adapte etmeye calısacaksın.
mesela 12-13 yasındaki ergenlerin evlenmesi islama uygundur dersen ben senin
hukuk yoluyla yakana yapısırım. evrensel akla ve vicdana aykırı bir dini hukum
olamaz. "benim dinim bu haliyle evrensel akla ve vicdana uygundur, degistirmem"
diyorsan da halep oradaysa arsın burada. boyunun olcusunu alırsın.