Komutan askerini et almaya gönderiyor, yemek yapmak için birliğe. Asker gidiyor, alıyor eti. derken Kâbe nin çevresinin nerdeyse bomboş olduğunu görünce 10 dk ya tavaf yapayım diyor. Başlıyor Kâbe yi dönmeye aldığı et ile beraber. Bitiriyor tavafı. Geliyor birliğe. Eti pişirmeye başlıcak. Odun atıyor az geldiğini düşünüyor birkaç zaman sonra takviye yapıyor ama et pişmiyor. Neyse odun attıkça atıyor ama yok, ette gram kızarıklık yok. Komutan gelip görüyor altındaki komutana diyor askerler yemek yiyecek ama bu ne hal diye serzenişte bulunuyor. O komutan da et almaya gönderdiği askeri tutuyor asker odun attım neler yaptım ama yok et pişmedi. Sonra iş, eti veren kasaba kadar uzuyor. Et de birşey çıkmıyor. Sonra askeri tutuyorlar derken asker anlatıyor. "Komutanım baktım Kâbe boştu, tavaf yapıp öyle gelmek istedim" diye savunma verdi. Şuraya bağlıcam, Kâbe ye gidip ibadet etme şerefine nail olanlara inşallah ateş dokunmayacak, beytullah diyecekmiş ya Rasulallah bunlar bana emanet, sen ümmetinin kalan kısmına bak.
Dicem durumu iyi olan genç yaşlı hiç farketmez gitsin oraya.
Peygamberimiz (sas) sahabelerle oturuyormuş. Yaşadıkları yer malum çöl ortamı. Bir kare çizmiş ve karenin ortasına nokta gibi bir işaret koymuş. Sonra o noktanın çevresine çizgiler çizmiş. Sahabe merak etmiş. Sonra Efendimiz (sas) anlatmaya başlamış; o kare ecel, o nokta dediğimiz ise insan, o çizgiler ise insanın heva ve hevesleri.
Şimdi arkadaşlar bunlar benim yazdıklarım;
insan hayatını nasıl yaşarsa yaşasın ecel bir gün muhakkak gelecek herkese. Bunda şüphe yok. Ama insan heva ve heveslerinin peşine gitmeye devam eder, kulluk doğru dürüst yapmazsa işi çok zordur hem dünyada hem ahiret yaşantısında.
Sakın ümitsiz olmayın, ama nasuh tövbesiyle Allaha yönelin Allah günahları affedicidir.
Allahın rahmetinden, merhametinden ümidi tastamam kesmek de şirktir.
Ve şirk içinde ölenler cennete hiçbir zaman giremeyecektir.
Aklınıza gelen düşünce islami bir hayat yaşama isteğinizi azaltıyor mu, yoksa artırıyor mu.
Önce bunu tespite ihtiyaç vardır. Çünkü düşüncenizi buna göre yorumlayacaksınız. Diyelim ki, hayat yolculuğuna çıkan insanın yolda bazen ayağının sürçüp düşmesi kaçınılmazdır. Her türlü günahların teşvik gördüğü bir vasatta insanın kendini tümüyle koruması bu zamanda kolay değildir. Sokakta lağım patlamışsa siz de hedefinize doğru bu sokakta yürüyecekseniz mutlaka kirli suların sıçramasına maruz kalacaksınız. Burada mühim olan, şeytanın tuzağa düşmemektir.
Tuzağa nasıl mı düşülür?
Şeytan hassas insana işte böyle manevi kirlenme devresinde yaklaşır, doğru düşünce telkin ediyormuş gibi vesvese vermeye başlayarak der ki:
- Görüyorsun ya, islami hayat yaşayıp bunu devam ettirmek senin gibilerine kolay değildir. O, seçkin kimselerin işidir. Sen kim dini yaşamak kim diye vesvese verebilir. Bekle, yaşın başın biraz daha ilerleyip olgunlaşasın. Senin gibileri tutunamaz bu hayatta. Zaten zemin ve zaman da müsait değildir. Çivisi çıkmış dünyayı sen mi düzelteceksin ? Şimdilik hayatını yaşa. Hem böyle günahlara maruz kalacaksın, sürçüp düşeceksin der. Yani müthiş karamsarlık salar insan beynine. Fakat kurtuluşu insanın mümkündür.
-Namazlarınızı kılınız, sevaplarınızı da çoğaltınız. Çünkü çoğalan sevaplar azınlıkta kalan günahları silip yok eder.
Evet, çoğalan sevaplar azınlıkta kalan günahları silip yok eder. Nitekim bu ayeti tefsir eden hadiste Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyuruyor bir de ona bakın:
- Nerede olursan ol, ne durumda olursan ol, Allah’tan korkmaya devam et, asla ümit kesme! Her günahın arkasından onu silip yok edecek birçok sevaplar kazan ki, çoğalan sevapların azınlıkta kalan günahları silip yok etsin.
Öyle ise hayat yolculuğumuz boyunca maruz kaldığımız ayak sürçmeleri, manevi kirlenmeler bize ümitsizlik vermemeli, istikametli yolculuğumuzdan alıkoymamalıdır. Tam aksine “Çoğalan sevaplar günahları giderir, bir günahı birçok sevapla silip yok etmeliyim!” diyerek daha çok sevap kazanmaya yönelmeli, islami hayatta daha da derinleşme gayretine girmeli ki, ayetin hadisin kurtarıcı ilhamına kulak vermiş, şeytanın ümitsizlik telkin eden vesvese tuzağına düşmemiş olalım.
Demek istiyorum ki: “Bu bozuk ortamda islami hayatta tutunamayacağını düşünen gençlerin bu düşüncelerini incelemeleri gerekmektedir. Bakalım islami hayatta tutunamayacakları düşüncesi Rabbani bir ilham mı, yoksa ümitsizlik telkin eden şeytani bir vesvesenin ta kendisi mi açıkça anlaşılsın, ümitsizliğe kapılma tuzağına düşülmesin.
isteyen okuyabilir, nefsinin iyiliğine çalışabilir.
insan 3 sabır ile mükelleftir. ibadete karşı sabır, musibete karşı sabır, günahlara karşı sabırdır.
Nasıl ki insan cismani olarak havaya suya yemeğe muhtaç bir varlık ise, ruhu da ibadete muhtaçtır. Gidin sorun, ibadet hayatı renkli geçen insanların kolay kolay ruhunda ızdıraba, şeytanın kötü düşüncelerine yer yoktur. Çünkü Allaha yönelen bir insan koruma altındadır. Allaha yönelmeyen insanların içini dışına çevirsek, müthiş üzüntüler korkular, huzursuzluklar girdabında debelenip durduklarını ruhunda açılan her yaradan anlarsınız.
Musibetlere sabretmek zorundadır insan. Peygamber ve yanındakiler bile Allahın yardımı ne zaman olacak diye verilen musibetlere, sert imtihanlara sabır içinde olduysa insanlık da gelen musibet ve acılara sabretmek zorundadır.
Günahlara karşı sabır ise örnek vermeye gerek yok, fakat insan ahiretini kurtaracak olan ve cennette derecesini yükseltmek, cehennemin her türlü azabından korunmak istiyorsa, kendini günah kokan ortamlardan uzaklaştırıp, âlâyı illiyin dediğimiz kullukta zirvelere doğru çıkması gereklidir. Çünkü işlenen herbir günah, tövbe ile temizlenmezse o günah diğer günahlara da zemin hazırlayacağından insanın bataklığa düşmesine ve şeytanın karamsarlık kozunu o insan üzerinde kullanarak, sonsuz cehenneme sürüklemesi Allah o kulunu uyandırmazsa kaçınılmaz olacaktır. Onun için kul elinden geldiğince günahlardan kaçarak, şeytanın maskarası olmaktan kurtulabilir. Ve sonsuz saadeti kazanabilir.