Şu soruyu sormak lazım. Ölüm diye bir şey olmasaydı din ve dine inananlar ne alemde olurdu. inananlara tabi ki saygım sonsuz ancak kabul etmek gerekir ki dinler tarihe karışmaya başlayalı uzun zaman oldu. insanlar ölümü ve hayatı anlamlandırabilmek için pagan tanrılardan bugünün semavi dinlerine ve uzak doğu dinlerine gelene kadar bu anlamlandırma sürecini farklı şekillerde yineleyerek içsel huzura eriştiler ancak artık dinler bedene küçük gelen gömlekler gibi olmaya başladı.
inansan suç inanmasan suç. kimse kimsenin inancına neden saygı duymaz ki. itin götüne girmesi mi gerekli illa karşı görüşte olan bir insan. * herkes haklı.
inanmak,ya çok üstün,kendi kendini kül edecek kadar üstün bir akıl davasıdır;yahut ,yarı yolda bangır bangır iflas edecek aklın her türlü desteğinden mahrum,fakat gizli bir ruh feyziyle gayesini sezmiş ve fikir kargaşalığından kurtulmuş saf ve basit adam işi...
Aslında çok yönlü bir kavram.
insan dünya için yasalara uymaya ve inanmaya medeniyet adını veriyor.
Yaşam yasaya mecbur aslında.
His, algı, duygu ve benlik duygusuda kendini anlamlandıracak bir nokta olarak dini görüyor.
insanlar yasasız yaşayabiliyor. Kaos ve anarşi tezleri üretebiliyor.
Dinsiz yaşamak için ise hür irade kavramı ikame ediliyor.
Sonuç. Dinin olmamasının yerine bir merkez inşa edemiyorum.
isteyen inanır istemeyen inanmaz ama hristiyanlık ve yahudilik dışındaki başka dinlerin de kutsal metinleri var. bahailik dininin bile kutsal metinleri varmış. bunları öğrendikten sonra dine olan bakışım değişti ama islam uydurma olmayabilir ona rağmen. islam gerçekse neden başka dinler de var acaba.