allahın kelamını anlıyabilmek için önce o sana verdiği aklı kullanacaksın. düşünüceksin, etrafa bakıp ibret alıcak sonrada elini yüreğine götürüp öyle yazıcaksın.
din hiçbir şart olmadan inanmayı gerektirir. bütün şartlarını koşulsuz olarak kabul edersin. şu tarafını kabul ediyorum, bu kısmı bana ters diyemezsin. öyle dersen tam inanmış sayılmazsın.
dini mantıksız bulan kişi kendi küçük aklıyla üretebildiği neden-amaç-sonuç üçlemesine göre bakıp dinde mantık hatası var gibi bir gaflete girer. din allah'ın matığına göre oluşan bir olgudur. bunu kavrayamamış ve kendi mantıksılığın içinde kaybolup gidersen dini de tam anlamamış olursun.
birşeyleri önce mantık çerçevesine oturtmaya çalışıp sonra inanmak dine terstir. çünkü din önce inanmayı gerektirir. sonra mantık çerçevesinde ele alınır.
örneğin "namaz kılmanın mantığı ne?", "allah'ın bizim namazımıza ihitiyacı mı var?" diyen biri dini anlayamaz. çünkü allah emretti diye namaz kılarsın. onun sana ya da allah'a faydası ne diye düşünmezsin. o senin kulluk görevindir. seni allah'a yaklaştırır. kalkıpta "namaz kılmak kireçlenmeyi önler, bütün kasları çalıştırıyor çok mantıklı hadi kılalım" dersen anlamını yitirmiş olur. burda mantık allah'ın sana namazı emrettiği için kılman. yoksa namaz, oruc gibi ibadetlerin faydası ilk planda önemsizdir.
son söz: inanmayan insanlar böyle bilimsel olarak dini karşılaştırıp mantık hastası bulduğunu sanır. fakat din din içersinde mantıklıdır.
din denen kurumun yalan dolan ve buna benzer bir dolu saçmalıktan oluşması olayıdır. çoğu insan bunu düşünmeyi bile günahtan sayar öyle öğretilmiştir çünkü. din kendini koruyabilmek uğruna insanların sorgulamasını ve düşünmesini engellemeye calışmış ve büyük ölçüde başarmıştır.