1- mutlak doğruya insan aklıyla ulaşamayacağımız gerçeği ve bu nedenle tanrı buyruğuna ihtiyacımız olduğu inancı; insanlar bu konuda allahın buyruğu elzem dese de kutsal kitaplardaki birçok şeyi vahiy gelmeden kendi fikirlerine göre farklı yorumlamışlar ve içine insan etkisi katmışlardır. Ve hala birçok konuda fikir ve uygulama ayrılıkları yaşanmaktadır. Eğer ki kutsal kurallar yazma konusunda insan yetki sahibi olamayacak bi yaratıksa ve tanrının ne istediğini kavrayayak kapasitede değilse örneğin tüm hayatı boyunca islamı yanlış tanımış ve bu nedenle inanmamış bi hıristiyanın nasıl hesaba çekileceği konusunda fikir belirtemez. belirttiği fikir kesin doğru olarak kabul edilemez. Aynı şekilde örneğin sigara içme konusunda insanın kendi çıkarımlarıyla varmış olduğu sonuç hiçbirşey ifade etmemektedir. Bunun gibi örnekleri sonsuza kadar sıralayabiliriz ve eğer ki insan aklı tüm bu sorulara kendi mantığından bi doğru hüküm çıkarabiliyorsa tanrı hükmüne ihtiyacı yoktur. Her akıl tecavüzün günah olması gerektiğini kabul eder.
2- inanç paradoksu; tanrı dünyayı öyle yaratmıştır ki onun olmadığını iddia etmemize neden olabilecek milyonlarca neden sunmuştur. Ve bir insanın aklıyla tanrının varlığını farketmesi mümkün değildir. Eğer ki insanoğlu aklıyla tanrının varlığını tespit edebilseydi her insan inançlı olurdu ve sınama konseptinin bi anlamı kalmazdı. Eğer ki tanrı bizlere bu seçenek şansını sunuyorsa ve inanmama olasılığımızın olduğunu biliyorsa ki tanrı tabiki bunu biliyordu, çoklarımızın bu nedenle cehenneme gideceğini ve yanacağını da biliyordu. Eğer kü bir insan için inanmak ve inanmamak çizgisi birbirine bu kadar yakınsa bir günü inançlı bir günü inançsız geçen iki kişiden birinin inançlı anında ölüp cennete gitmesi ve diğerinin sadece bir gün sonra ölüp cehenneme gitmesi adil midir?
3- akıllının sınavı; eğer ki din varsa çoğumuz akıllı olup sorgulamalarla geçen bi hayat yerine cahil olup babamızdan öğrendiğimiz dini cahilce yaşayıp cennete gitmek isterdik. Çünkü bu bahis öyle ama onun ödülü daha fazla olacak şeklinde açıklanamaz çünkü hiçbir insan ebedi cennette bir köşk daha fazla kazanırım belki diyip %99 luk düşük levelli cennete gitme olasılığını %0,1 lik yüksek levelli cennete gitme olasılığıyla değiştirmek istemezdi. Kimse ebedi cehenneme gitme riskini yaşamak istemezdi. Veya diğerlerinden daha az yaşamak isterdi.
4- akıl bali olmak; müslümanlıkta ergenliğe giren insanın günah defteri açılır(hıristiyanlıkta doğuştan günahlıdır insanoğlu ve vaftiz edilmesi gerekir bu daha kötü sanırım) ve eğer ki o yaşta dinsiz biri olarak ölürse sonsuz cehennemi boylar. Ergenliğe girme yaşı kadınlarda 8-12 erkeklerdeyse 12-15 yaş arasıdır. Bu yaştaki bi insanın din gibi kompleks bi konu üzerine akıl yürütüp sonuca varmasını beklemek hiç mantıklı değil. Aileden dindar olarak yetiştirilmeyen çocukların o yaştaki dertleri çok büyük oranda din değildir. Ve onları henüz karar dahi veremedikleri bi tercih üzerine cezalandırmak adil değildir.
5- iyi insan olmanın yeterli olmaması; hayatını iyiliğe veya bilime adamış herkesçe sevilen insanlar allah bir demedikleri sürece cennete giremeyeceklerdir. Allahın yargı mekanizması kibirli bir insan gibi en önemli şey bana tapmak demektedir. Akla ve mantığa sığmayan bu düşüncenin en büyük mantıksızlığı ise müslümanlık gelmeden önceki insanların bu soru üzerine test olmayacakları gerçeğidir. Şimdiki insan için aşırı elzem olan allahın bir olduğuna inanmak olgusu muhammedden önceki insanların sınavında hiç bir önem arzetmemektedir. Öyleyse tanrının bize ön koşul olarak dayattığı şey iyi insan olmak veya onun istediği gibi bir birey olmak açısından o kadar da önemli değildir.
Dipnot:Arkadaşlar bu çok uzun ve derin bi konu daha sonra aklıma gelen bu tip durumlar oldukça sizlerle bu başlık altında paylaşmaya devam edeceğim.