Bazılarının dinini yaşamaya çalışan ve bu şekilde hayat tarzı olması için mücadele veren kişileri robot, hissis, hiç bir şeyden zevk almayan, aşk, sevmeyi sevilmeyi bilmeyen, farazi hemen dünyalık herşeye kaka tuh diyen insanlar olarak tanıması ve bundan ötesinin olmayacağını zannetmesi halidir.
Örnek verilmesi gerekirse;
her kadın süslenmek, bakımlı ve güzel görünmek ister. Ancak bunun dinine bağlı kadınlar için geçerli olmadığı varsayılır. hatta onlar kadından bile sayılmaz.
imam hatip kökenli birileri Bir pastahanede kafeteryada oturup karşı cinsle sohbet edemez. Görülürse bu ayıplanır. çünkü onların hiç bir şekilde sevmeye sevilmeye güvenmeye ihtiyaçları yokmuş ta.. bu hak sadece dindar olmayanlara verilmiştir gibi algılanır.
Bir pastanede tam tesettüre bürünmüş bir kadın çocuklarıyla yada eşiyle başbaşa dondurma yada pasta yemek yese acayip olarak yadırganır. Çünkü onların canı dondurma çekemez. Onlar Gericidir.
Bir imam hatipli üniversite tercihlerinde Asla ve katta Fen bilimleri, mühendislik, tıp veya teknolojik bir bölüm ve hatta siyasal bilgiler ve hatta iktisat veya hukuk bölümlerini yazmamalıdır. Yazamaz! Yazdırılmamalı...
Yüksek Puan alırsa eğer bu alanları dışında olduğu için hemen puanları yarı yarıya kırılmalıdır!
Ne olursa olsun imam hatiplilerdir ya Akılları yetmez. yetse bile Onlar Ancak ilahiyata Gitmelidir!
işte bu ön yargılarla dindar olmaya çalışanlar dindarların bu dünyalık nefsinin ve isteklerinin yok sayılmasıyla hor görülmeye çalışılmıştır.
Nefs herkes te vardır.
Eğer Dindar olanlarda insan ise, o zaman insan hakları beyannamesinde ve Anayasada olan bütün özgürlüklerden Dinlerinin müsaade ettiği her şekilde yararlanmaya hakları vardır.
Esas sorun dindarın tanımıdır. Dindar, bir mü'min olamaz zira kafire dost olandan mü'min olmaz. Kafire müslüman aleyhine dost olanı destekleyenden de mü'min olmaz. Aksini iddia eden zahmet edip Kur'an-ı Kerim okuyabilir. Samimi emperyalizm karşıtı, mülk hegamonyası karşıtı bir mü'min ise kimseye dert değildir zaten, münafıklardan ve kafirlerden başka kimse de böyle bir insanla zıtlaşmaz.
yanlış bir kanıdır. çünkü nefs herkeste vardır fakat sen dinini daha belirgin yansıtıyorsan onun gereklerini daha koyu yaşamak zorundasındır. dinin sana gösterişi emretmez ve bundan dolayı kapalı bir kadınsan makyaja, erkeksen aşırı lüks yaşamaya hakkın yoktur. ama sen her ikisini de yapmaya çalışırsan işte burada çelişki başlar. nefs herkeste vardır doğrudur fakat sen kapalıysan yani ben dinimi daha iyi yaşamak istiyorum diyorsan sana haram olan erkeğin elini tutup ulu orta yerde gezemezsin ve bunu bütün alimler, kitaplar söyler. nefs herkeste vardır, önemli olan dinini nasıl yaşadığındır.
Burada söz konusu olan nokta; konu başlığına biraz daha dikkat edilirse dindarların nef'sinin yok sayılmasıdır.
el ele tutuşmanın, sokakta öpüşmenin, veya Üstü kapalı altı açık giymenin doğru olduğunu savunmuyorum.
Sokakta aşırı makyaj ile baş örtülü dolaşmanın yandaşı olduğunu söylemedim. Tam tersi sadece müslümanın bu gibi şeylere nefsi yatkınlığı olduğunu söyledim.
(#19856693)Müslümanın da nef'si olduğunu ve bunları da son satırlarda da belirttiğim gibi;
--spoiler--
bütün özgürlüklerden Dinlerinin müsaade ettiği her şekilde yararlanmaya hakları vardır.
Kriter olan vurgu ;
"Dinlerinin müsaade ettiği her şekilde"dir.
Ve birde esas olan konu şudur ki, Müslüman nefsinden dolayı hata yapabilir. Günah işleyebilir. Kusurlarında ısrar edebilir çünkü nefs kişiye yanlışlıklar yaptırır.
Elbette gösteriş nefs'ten dir.
Ancak Ahir zaman Müslümanı, islamiyet karşıtı zihniyete Güçlü olmak ve o şekilde görünmek zorundadır. Ha içinde gücün verdiği kibir var ise işte bu aşamada tevbe devreye girer.
Ama Müslüman kişi, Benim içim temiz bana bişey olmaz demez. yapmış olduğu ibadette tevbe etmesini de bilir.
islam Ahlak'ı Nefsi Terbiye üzerinedir. bu ise Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından Büyük Cihad olarak bildirilmiştir.
Müslüman Nefsine uyduğunda Dinden Çıkmaz.
Kat'i emirleri reddedip te Yasak olanları kendine bayrak edinir de doğruymuş gibi yasakları yaşamada ısrar eder ise o zaman müslümanlığı sakata biner.
Kur'anı kerimde Müslüman tabirinden çok Mü'min ve Mü'mine'ler ibaresi göze çarpar.
Müslüman, islam Dininin Amentüsü'ne iman etmiş, islamın şartlarını yerine getirmeye çalışan kişidir.
Mü'min ve Mü'mineler ise iman ettiği gibi koşulsuz ve şartsız olarak, islamı emredildiği şekilde yaşayan kişilere denir.
Dolayısıyla, Mü'min ve Mü'mine olmak olmak çok meşakkatlidir.
Asıl maharet de budur zaten.