Öğretiden çok özümsenen içsel bir oluş. Dinler tarihine bakıldığında dindarlık ve yobazlık arasında kalın bir çizgi vardır. Çizgiyi kalın kılan, tarafların dinden kendilerince ne anladığıdır. Dindarlar tarih boyunca dindaşları tarafından zulüm görmüş, din aidiyeti kendi içinde mitoz olarak bölünmüştür.
dindar olmak yaşadığın hayatı bilmek demektir, bilmediğin bir konu hakkında yorum yazmak ahmaklıktır asıl tehlike bu ahmakların oluşturduğu topluluklardır. Avrupa islamın etkisinde bu ahmaklıktan kurtulup ışığı görmüşlerdir fakat ışık o kadar gözlerini kör etmiştir ki taassup batağına düşmekten kurtulamamışlardır. kutsal kitapların özü bellidir Tek ilah Tek Kitap Tek Peygamber çoğulculuğu savunanlar bitin yavrusu pire gibidir, karınları acıkınca bu mezeden faydalanmak için bebekler gibi zırlamaktadırlar ama onların anası şeytan onlardan beri oldugunu söylemektedir. Daha iyisini getirin dendiği zaman onlara onlar apış aralarındaki koku gibi olur ve doğada kaybolmak isterler yazık onlara ki yaşamları boyunca geldikleri yere döndüklerinin farkında değiller işte ahmaklar onlardan başkasıda değildir.
islam, kendinden önceki incili, tevratı ve zaburu inkar etmez , fakat değiştirildiklerinden bahseder bende bu yüzden kur'an a inanan bir müslüman olarak kur'an okurum ve dindarım olmaz mı yani.
okumak, araştırmak, empati yapmak ile başlar. eski ahit(tevrat, zebur) yeni ahit(incil) okumayıp sürekli kendi dininin dogmalarından bahsedenlerin dinci olduklarını düşünüyorum. dindar olmak ise diğer kutsal kitapların içeriğini bilmek ve sentezini yapabilmekten geçer. yoksa mısırlı gnostikler( ruhsal sırları bildiklerini iddia edenler) gibi oturduğu yerden kehanet üretmekten öteye geçmiyor kuru kuruya savunulan şeyler.
dinde samimi olmak samimiyet yoksa sabahlara kadar namaz kılsanız da olması güç, en önemli ve zor yani bu samimiyeti yakalamak 5 vakit namazı kendini yenen her insan yapabilir çok şükür.
--spoiler--
Asıl din, hayranlık ve huşudan kaynaklanır. Hayranlık ve huşu hissediyor iseniz dindarsınızdır. Gita'yı, incil'i, Kuran'ı okuyarak değil, huşu hissederek dindar olunur. Yıldızlarla dolu bir gecede, gökyüzünü gördüğünüzde kalbinizde bir dans hissediyor musunuz? Varlığınızdan bir şarkı yükseliyor mu? Yıldızlar ile aranızda bir paylaşım hissediyor musunuz? Hissediyor iseniz dindarsınızdır. Kiliseye, tapınaklara giderek dindar olunmaz. Kalbinizde herhangi bir etki uyandırmayan ödünç alınmış ilahileri tekrar etmekle dindar olunmaz. Din varoluş ile aranızdaki sevgi olayıdır. Ve çocuklar zaten bunun içerisindeler. Sizin yapmanız gereken bunu yok etmemek. Onların bu hayranlıklarını, içtenliklerini, güvenlerini ve zekalarını muhafaza etmelerini sağlayın. Fakat bu soruyu sorarak bunu yok etmek istiyorsunuz. Din öğretilemez ancak yakalanabilir. Siz dindar mısınız ki çevrenize dindarlık yaymaya çalışıyorsunuz? Çocuklar sadece sizin varlığınızdan öğrenirler. Eğer sizi bir günbatımında sevinç gözyaşları içerisinde görürlerse
etkileneceklerdir. Sessizlik hissedeceklerdir. Sessiz ol demenize gerek yok. Gözyaşlarınızı görürler ve sessizleşirler. Gözyaşlarınızı görür ve anlarlar. Gözyaşlarınızdaki kutsallığı görürler. Kendilerince bir sessizlik yaşarlar ve bu güzellikleri izlerler.
--spoiler--
içe dönük dindar kişisi, kendi kendine dua eder, inanmak ister, içsel dürtüleri vardır.
dışa dönük dindar kişisi ise sırf bir yerlere aidiyet hissetmek için ibadet eder, inanır, çevresini kaybetmemek için genelde içe dönük dindar kişilerin aksine sorgulamadan ve şüpheden kaçınır.
içe dönük dindar da dışa dönük işler yapar mutlaka. ama dürtüleri içseldir.
dinin kendi tekelinde olmadığını kavramaktır. başkalarına allahı arkasına alarak düşmanlık, nefret ve kin duyguları beslememektir. dürüst olmaktır, vatanını sevmek, hain olmamaktır. din üzerinden tehditler savurmamaktır.