an itibariyle adına açılan başlıkları takip edip gülme krızıne girmeme neden olan genç. sen neymişsin nasıl etkilemişsin böyle milleti canım kardeşim.
ama sen aldırma bizim sol frameye falan takma kafana. yaşadığın gibi inanmaya değil inandığın gibi yaşamaya gayret et, velhasılı emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya bak.
insan ne kadar kitap okumuş olursa olsun, kimleri dinlemiş olursa olsun, kimlerin rahle-i tedrisinden geçmiş olursa olsun yaşanmışlıklar önemlidir ve tecrübe edilmeyen bir hayatın sahibi her daim hatalı kararlar vermeye meyillidir.
hayat tecrübesinden yoksun olan gençler; karşılaştıkları her sosyolojik vakayı -maalesef- çoğu zaman okudukları kitaplara göre değerlendirirler. oysa kitaplarda yazılanlar ile hayatın bizatihi kendisi hiç bir zaman aynı kulvarda değildir.
başta kur'an-ı kerim olmak üzere hemen hemen tüm kitaplar "ideal olanı" anlatır, emreder ya da tavsiye eder. kitaplardan beslenen ve hayatın içine henüz tam olarak girmemiş olan deneyimsiz gençlerin zihinleri de -tabiatıyla- ideal olana göre şartlanır ve şekillenir. buradan hareketle bu gençler karşılaştıkları olaylar üzerine üst perdeden aforizmalar üretmeye, sloganlaşmış söylemlerde bulunmaya başlarlar... ne acıdır ki, öğrencilik yılları bitip de hayatın içine bütünüyle atıldıkları ve yaşam mücadelesi vermeye başladıkları andan itibaren etraflarına verdikleri tüm o sert ve net mesajların uygulanabilirliğinin aslında çok zor hatta imkansız olduğu gerçeği ile karşılaşırlar.
şimdi bana kızacaksın biliyorum... ama zamanı gelince sen de öğreneceksin, hayat denilen zalimin izin verdiği kadar dindar olunabildiğini!
küçükken dini yurtta kalmak gibi bir hata yaptım. gördüklerim dinci olmak ile dini sevmek arasındaki farkı gösterdi. tuvalette zorla öpülen erkekler ve resmi sıfatı olmayan ancak çok saygı duyulan abilerin çocukları istismar etmesinin yanı sıra yurda yapılan bağışların %1 lik kısmının öğrencilere verilip geri kalanının yönetimce paylaşması vb. .