bireylerin olduğu gibi koca bir toplumunda damarlarına işleyebilen, kişiyi ya da toplumu, nesnel, bilimsel, mantıklı düşünmekten alıkoyup dogmalara, boş inanç ve hurafelere inanmaya, inanç farklılığından kaynaklanan şiddete, aşağılamaya ve dahası kendisi gibi olmayanları yok etmeye kadar sürükleyebilecek, dünya tarihindeki en büyük sorunlardan bir tanesi. dincilik ilk önceleri saf halkın masum istekleri adı altında çıkar. yeraltındaki bazı illegal örgütler, tarikatlar cemaatler aracılığıyla güç kazanır ve siyasi iktidarı ele geçirmek suretiyle meşruiyetini elde eder. dincilik batağına saplanmış bir toplum artık ölüm uykusundadır. ulusal irade, milli menfaatler, ulusal onur, insanlık aleminin saygın bir parçası olmak gibi erdemler toplum nezdinde değer görmez. böyle bir toplumun siyasi tercihlerine de saygı duyulmaz. çünkü özünde özgür irade yani demokrasi olarak gözüken bu yapı aslında dinlerin binlerce yıldır ördüğü korku ağları sonucunda ortaya çıkmıştır. örneğin bir kadının başını örtmesi salt kendi iradesi sonucunda olmaz, onun altında bir aile ve toplum baskısı fakat daha da önemlisi dinsel kaynaklardan çıkmış ''cehennem'', ''azab'' vb. gibi tehditler vardır.
siyasal islamla mücadele diye bir şey gerekli ama mümkün değildir. islam çünkü salt bir din değil aynı zamanda ideolojidir. böyle bir ideolojinin siyasete atılıp toplumu şekillendirmesini beklememek esas uçukluk olur.
ayrıca dini referans alan partilerin laik bir ülkede varlığı da tartışmaya açılmalıdır. sonuçta doğru- yanlış kavramlarını belli bir dine göre referans alan partinin siyasi hamleleri elinde bulundurduğu güce göre topluma etki edebilir ve toplumu din eksenine kaymaya zorlayabilir.
ama tabi laik ülke dedim, türkiye sen üzerine alınma.