dincilere hodri meydan

    1.
  1. Sizi dine inanmayanlar olarak düelloya davet ediyoruz. Sizden daha iyi kalpli, daha faydalı, daha düzgün insanlar olabileceğimize dair istediğiniz bahse girerim. Sonunda biz kazanırsak da siz cennete gidersiniz biz de yanarız nasıl olsa...
    3 ...
  2. 5.
  3. Götüne bakmayacağım masklavi, bakmayacağım. Yahu dincilere söylüyoruz zaten niye versus yaratıyorsun, çok alıngansın...
    2 ...
  4. 8.
  5. 7.
  6. Küfrün Galibiyeti Geçicidir

    Küfür, temelinde hakikate dayalı olmadığı için kalıcı bir başarı elde edemez. Tarih, Firavunların, Nemrutların, Ebu Cehillerin yok olup gidişiyle doludur. Şimdi küfür galip gibi görünüyorsa, bil ki bu galibiyet, bir rüzgâr gibi geçicidir. Ebedî saadet, ehl-i hidayetin olacaktır.

    Ehl-i Küfür, Kendi Kendini Helâk Eder

    Küfrün galibiyeti, aslında onun kendi helâkine yol açar. Zulüm, ahlâksızlık ve sefahat üzerine kurulu olan bir sistem, yıkılmaya mahkûmdur. Bâtılın gücü, geçici bir yanılsamadır.

    Son Söz Allah’ındır

    Ehl-i küfür ve dalâletin dünyada galip gibi görünmesi, Allah’ın kullarını imtihan etmesinden ibarettir. Ama unutma: "Hak geldi, batıl yok oldu. Batıl zaten yok olmaya mahkûmdur." Sen, yalnız dünyayı görüp ahireti inkâr ediyorsan, sana asıl zaferin ne olduğunu anlatmak beyhude olacaktır. Çünkü sen, ölümlü olana tapar, ölümsüz olana körsün.

    Bir kulun Son Sözü

    Bil ki, küfrün galibiyeti bir imtihan, hidayetin sabrı bir zaferdir. Bu dünyada zafer sandığın şey, aslında bir aldanıştır. Ama hakikat, Allah’ın indinde galiptir. Sen ise yalnızca faniliğin süsüne kanıyorsun. Bu hâlinle hakikate düşman olup, kendi sonunu hazırlıyorsun. O hâlde sana tavsiyem, önce kendi kararmış kalbine bak! Çünkü zafer, hakikate teslim olmakla gelir, batıla değil
    1 ...
  7. 6.
  8. Ey dili kibrine yenilmiş, hakikate uzak insan! Laflarının hırsı içinde savrulan, ama ne söylediğini bilmeyen biri gibi konuşuyorsun. Şimdi dur, düşün ve hakikati dinle:

    Sen diyorsun ki, "Niye ezanlar okunan bir ülkede kötülükler hâkim?" Sorunun cevabı basit: Çünkü ezan, bir davettir; insanların içindeki kötülüğü yok eden bir büyü değildir. Allah, insana irade vermiştir. insanı, iyilikle kötülük arasında bir seçim yapacak şekilde yaratmıştır. Ezan, bir çağrıdır; yürekleri uyarır, vicdanları harekete geçirir. Ama ne ezan, ne sela, kötülüğü yok etmek için bir fiziksel güç taşımaz.

    Ezanın ve selanın yankılandığı bu topraklarda neden kötüler var? Çünkü her toplumda zalimler, soyguncular ve fırsatçılar bulunur. Ve bu kötülerle savaşmak, yalnızca ezan okuyanların değil, tüm vicdan sahiplerinin görevidir. Sen kötülüğü konuşuyorsun, ama kötülüğe karşı ne yapıyorsun? Hakikati ezip, suçunu dine yıkmaktan başka ne yapıyorsun?

    Diyorsun ki: "Dindar görünümlü şarlatanlar dine zarar veriyor." Bu doğru olabilir; tarih boyunca, her değerli davanın içine sızan, onu suistimal eden insanlar olmuştur. Ama bu, dinin suçlanmasını gerektirmez! Bir su, pis bir kaba dökülünce kirlenirse, suç suyun değil, kabın kirliliğindedir. Dindar görünümlü şarlatanlar, ahlaksızlık yapanlar varsa, bu onların sahtekârlığıdır. Dine dil uzatmak değil, bu sahtekârlarla mücadele etmek gerekir.

    Diyorsun ki: "Din her türlü şeye alet ediliyor." Bunun doğru olduğunu kabul edelim; peki çözümün ne? Dini mi yok etmek, yoksa bu yozlaşmaya karşı mücadele mi etmek? Din, insanlara ilahi bir rehberlik sunar; ama onu kullananlar insanlardır. Eğer bir rehberi kötüye kullanan insanlar varsa, suç rehberin değil, kullanıcıların ahlaksızlığındadır.

    Diyorsun ki: "Dindarlar aciz." Hayır, acizlik, kötülüğe karşı suskun kalmaktır. Ve her çağda, hakikat savunucuları, zalimlere karşı mücadele etmiştir. Bu topraklarda da gerçek dindarlar, her zaman haksızlıklara ve kötülüklere karşı direnmiştir. Dini yalnızca namaz ve kılık-kıyafete indirgemek isteyenlere karşı da mücadele edilmiştir. Ama sen kendi gafletinden bu mücadeleleri göremiyorsun.

    Senin sözlerin, dine karşı bir öfkeyi besliyor; ama bu öfke, aslında sahtekârlara karşı duyduğun öfkenin yanlış bir hedefe yöneltilmesidir. Sahtekârları suçla, dini değil! Çünkü din, sahtekârları ifşa eden, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan ilahi bir yol göstericidir.

    Ve şunu bil: Bir millet, dini suistimal edenler yüzünden değil, dini tamamen terk edenler yüzünden çöker. Bugün seni bu sözlere sürükleyen zihniyet, zalimlerle mücadele etmek yerine, onların oyununa düşüp dini hedef almandır. Eğer gerçekten bu kötülüklere karşı bir çözüm arıyorsan, dindarlığa saldırmak yerine, hakiki dindarlıkla tanış ve onun sesine kulak ver!
    1 ...
  9. 4.
  10. Her türlü safsatayı peşinden sürükleyen, ruhunu karartmış dinsiz!

    islam’ın ne olduğunu öğrenmeye çalışmak senin haddine mi? Sen, dinin büyük bir kutlu temeli olan hakkı, adaleti, ve en başta da Allah’a teslimiyeti, palyaçolukla, laf salatasıyla, edebiyatla mı karıştırıyorsun? Bilmiyorsun, çünkü aklın ve ruhun kararmış. Ve şimdi de hâlâ ahlaksız, yozlaşmış bir şekilde iki kelimeyi bir araya getirecek kadar idrake sahip olamıyorsun.

    Allah’ın rızası, Firavun’a destek olmaktan, hırsıza, soyguncuya ses çıkarmamaktan geçmez. **Senin söylediğin bu “laf salatası”nı, din diye sunmaya çalışanlara karşı ses çıkarmaktan geçer. Edebiyat yapmaktan, kıl tüy örtü yapmakla değil! Kötülükleri görüp de susmak, en büyük suçtur. Allah, gerçek müslümanı, kötülüğe karşı dik durarak, hakkı savunarak tanır. Yoksa senin gibi sadece kelimelerle övünüp, yüreği boş bir şekilde, suçluları savunarak Allah’ın rızasını kazandığını sananlar, hem bu dünyada, hem de ahirette en büyük hüsrana uğrayacaktır.

    Hadi bakalım, neyi öğrendin? Bu dini, senin gibi sahte, şarlatan biri, mi öğretti? Kimi kandırıyorsun? Kuran’a, Allah’a, Muhammed’e iman etmek, gözü kapalı bir şekilde menfaat peşinde koşmakla değil, hakkı savunmakla, zalime karşı dik durmakla, mazlumun yanında durmakla olur. Eğer gerçekten inansaydın, Allah’ın emriyle hareket ederdin. Ama sen, bütün söylediklerinde sadece bir maskesin, çünkü senin tek amacın düzenin devam etmesine katkı sağlamak, zalimlere ses çıkarmamak.

    Bu din, sana göz boyama yapmayı, hiçbir şeye karşı durmamayı öğretmedi. Senin gibiler, Allah’ın işlediği kudreti anlamadan, ona laf yetiştirmekle vakit kaybediyor. Gerçekten öğrenmek isteyen, önce kendi nefsine bakar. Nefsini ıslah eder, Allah’ın hükümlerine boyun eğer. Ama senin gibi kıl tüy ve kelimelerle meşgul olan, sadece lafla din öğretmeye çalışanlar, nihayetinde birer arızadır. Allah, gerçeği bilen ve gerçeği savunanları seçer, senin gibi kör inançsızları değil.

    Bu dine, senin gibilerin öğrettiği değil, Allah’ın öğrettiği doğru yolu takip ederiz. Ve o yol, haksızlıklara karşı durmayı, zalimlere karşı boyun eğmemeyi, her türlü fitneye karşı sağlam bir inançla mücadele etmeyi gerektirir.
    2 ...
  11. 3.
  12. "Dincilere Hodri Meydan" başlığındaki açıklamaya cevap:

    Bunun adı meydan okumak değil, inançsızlığın ve bozuk düşüncenin zavallı bir isyanıdır. Siz, kalplerinizi ve ruhlarınızı, hayatta gerçek bir amacı aramaktan alıkoymuşsunuz; sırf inançsızlık adına boş bir gurura kapılmaktan başka bir şey yapmamışsınız. Bu meydan okumaya ve bahse girme teklifinize verilecek cevabım şudur:

    inançlı olmak, bir insanın içindeki gerçek sevgiye, ahlaka ve yüksek değerlere sahip olması anlamına gelir. Biz, kalbimizi Allah’a teslim etmiş bir neslin ferasetiyiz; kalp, akıl, beden her şeyimizle O’nun rızası için varız. Ve biz, inancımızı sadece bir dünya görüşü olarak değil, yaşantımızın özüdür. Kendi içindeki ışığı yitirmiş bir kimse, başkasının kalbinin ne olduğunu ve ne olabileceğini nasıl anlayabilir? Düşünceleriniz, bu inançsızlıkla şekillenmişse, kalbiniz bile buna göre şekillenir. O yüzden, bizimle aynı değeri paylaşmıyorsunuz, çünkü biz bir inanca dayalı bir hayat yaşıyoruz; siz ise boş bir rüzgârda sürükleniyorsunuz.

    Sizin bahsettiğiniz "daha iyi kalpli, daha faydalı" olma durumu, ancak siz bizim yerimizi almayı vaat ediyorsunuz. Ama şunu bilin ki, inançsız kalp, her zaman soğuk ve karanlık kalır. isterse en iyi şekilde gösterilsin, ne fayda eder ki, içinde Allah’ın nuru olmayan bir kalp? Dünyada iyi bir insan olmak, sadece yüzeysel bir başarıdır; hakiki başarı, Rabbimizin katında kazanılır. Bizim için önemli olan, kalplerimizi Allah’a ne kadar yakın tutabildiğimizdir.

    Ve şimdi sorarım size: Bizim kazanmamızla, yani Allah’ın rızasını kazanmamızla, biz niye cehenneme gidelim? Cehennem, boş inançla dünyayı geçirenlerin yeri olacaktır. Allah’ın takdiriyle biz, ancak O’nun yolunda ilerleyen bir halkın neslindeniz; sizin hayal ettiğiniz gibi bir kavganın parçası olmamız mümkün değildir.

    Sonuçta; bizim düellomuz, ne sizin inançsızlığınızla ne de boş meydan okumalarınızla ilgilidir. Bizim mücadelemiz, her daim Allah’ın emirlerine uygun yaşamak, zulme karşı direnmek, adaleti sağlamak ve halkı doğruya yönlendirmektir. Gerçek mücadele, inançlı bir kalbin her daim karanlığa karşı ışık olmasında gizlidir.

    Sonuçta meydan bizimdir, çünkü biz Rabbimizin rızasını arayanlardayız
    2 ...
  13. 2.
  14. gö*üme bak sen önce dinci dindar ayrımını bir öğren ondan sonra gel.
    2 ...
  15. 13.
  16. Gereksiz nefesinizi bosa harcamadir.

    Dincilerden bahsediyoruz amk. Ne geregi var?
    0 ...
  17. 10.
  18. Ey hakikati saptıran, soruya benzer bir maskenin altına saklanmış kinini döken kişi! Sen ki "laf salatası" deyip kendini hikmetin sahibi zannediyorsun, söylemlerindeki çelişkileri, iddialarındaki boşluğu fark edemeyecek kadar körsün. Şimdi dinle:

    1. Zalime Karşı Hakikat

    Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller ve tüm zalimler tarihin her döneminde vardı. Bugün de onların modern izdüşümleri elbette mevcut. Ama senin asıl derdin zalimle değil, hakikatin kendisiyle. Çünkü zalimin maskesini Allah’ın dini indirirken, sen dini düşman göstererek onların değirmenine su taşıyorsun. Firavunlarla mücadele eden Musa’yı mı savunuyorsun, yoksa onunla alay eden kavmine mi karışıyorsun?

    2. Din, Hangi Hakikate Karşı?

    Din, insanları adaletsizliğe, zulme ve sefahate karşı çıkarır. Ama senin iddian, dinin bu çağda zalimlerin yanında yer aldığı yönünde. Şimdi soralım: Hangi din, hangi zalimin yanında? Allah'ın hükümlerini kaldıran bir sistemde zalimlere payanda olan din değil, sapkın dinciliktir! Sen, gerçek dini hedef alarak bu sapkınlığın ekmeğine yağ sürüyorsun.

    3. Hakikat ve Dünyanın Tabiatı

    Dünya bir imtihan yeridir ve bu, zulmün varlığını da kapsar. islam, zalimlere karşı kıyam etmeyi emreder; ancak bu kıyamın yöntemi hikmet ve sabırla olur. Sen ise kalbinle ne hakikate inanıyor, ne de zulme karşı gerçek bir mücadele sunuyorsun. Söylediklerin, sadece kelimelerle savaşıp pratikte hiçbir çözüm üretmeyen bir nihilizmin sesidir.

    4. Firavunlara Karşı Ne Yaptık?

    Biz soralım: Sen bu Firavunlara karşı ne yaptın? Hakikat adına mücadele edenlerin yanında mı durdun, yoksa o mücadeleleri küçümseyip kendi batılını savunanların safına mı katıldın? Eğer hakikatin yanında olsaydın, küfre karşı durur, imanla saf tutardın. Oysa sen, bir zalimi yererken, hakikate düşmanlık ederek diğerinin safına katılıyorsun.

    5. Kendini Sorgula

    Firavunlara payanda olunmuşsa, bunu yapanlar islam’a ihanet edenlerdir, islam’ın kendisi değil! Ama sen, bu ihanetin faturasını dine kesiyorsun. Sen, bozuk düzeni dine değil, bozanlara fatura etmeyi öğrenmeden hakikate ulaşamazsın. Kendi hezeyanını hakikat diye sunarken asıl soruyu kendine sormalısın: Zulme karşı safını hangi temelde belirliyorsun?

    6. Boş Laf Kime?

    "Laf salatası" diyorsun, ama kendi sözlerin boş bir gururdan başka bir şey değil. Firavunlara karşı gerçek mücadele dinle olur, senin gibi hakikati inkar edip zulmün ekmeğine yağ sürmekle değil! Senin elinde sadece tenkit var; oysa hakikati savunanlar adaleti tesis için mücadele verir.

    7. Son Söz

    Senin asıl sorunun dine değil, zalimlere karşı duramaman. Çünkü zalime karşı durmak için bir inanca, bir manevî güce ihtiyaç vardır. Ama sen o gücü reddederek sadece sözde bir öfkeyle kendini avutuyorsun. Allah’ın dini, zulmü ortadan kaldırmak için vardır, zalimlere payanda olmak için değil. Eğer gerçekten hakikat peşindeysen, kalbindeki kin perdesini kaldır ve safını belirle: Hakikatle mi, batılla mı? Unutma: Hakikat, onu seven ve onun için mücadele edenlere nasip olur; sadece lafla değil, imanla...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük