avrupa birliği'nin bir hristiyan birliği olduğundan habersiz kimselerin, en radikal islamcılardan bile daha katı bir inanç sistemine sahip israil'in teknolojide müthiş seviyede olduğundan habersiz kimselerin, dönemlik bir vakıayı geniş zamana yayma çabası ve saçmalamasıdır.
islam ülkeleri denince akla geri kalmışlık geliyor da o akla neden orta çağda açlıktan sürünen avrupa ve islam dünyasının ihtişamı gelmiyor? kıt bir akıl olsa gerek.
allah'ın gösterdiği yola girmemenin ve sapkınlığın sonucudur. allah çalışana kafir de olsa vereceğini söylemiştir. lakin osmanlı'da bile matbaa açılmaya çalışıldığında din kitapları yazan hattatların işsiz kalacakları korkusuyla ve o zamanki aşırı dincilerin de matbaanın gavur icadı olduğunu savnumalarıyla kültürel etkinliğimiz işte ortada. veya rasathane ilk kurulduğunda o dönemin şeyhülislamının fetvasıyla yıkılması da aynı kapıya çıkar. 800-1000 yılları arasında üstünlük müslümanlarda idi. o dönemin şahsiyetlerini bilirsiniz. gazali, farabi, ibn-i siba, ibn-i rüşd, harezmi vb... bu adamlar istedikleri şey uğruna bilimsel çalışmalar yapmışlar ve bir çok ilke imza atmışlardır. ama ne zamanki müslümanlar islamiyet'in dayanakları ile atatürk'ün inkılapçılık ilkesinin çakışma noktasını kaybetmişler işte o zaman duraklamış ve gerilemişlerdir. bu sefer avrupalılar yıllardır doğru bildikleri şeylerin yanlış olduğunu görüp kendilerini ilme vermişlerdir. bilmem kaç tane arap ülkesinin içinde ufacık israil bize kasa kasa domates satmayı becerip, araplar kendi petrollerinde nasıl boğuluyorlarsa işte bu da o durum. hem biz türkler ve müslümanlar olarak çabuk gaza gelip çabuk sönen toplumlarız. genetik farlılık da etkili tabii ki bir nebze.
gerici toplum, baskı altında yetişen bireyler, dinle kandırılan insanlar, ilim irfan dan yoksun bir hayat, din'e dayalı eğitim sistemi, özgürlüğün kısıtlanması ve daha bir çok neden. gerici toplum ne kadar ileri gidebilir ki.
batılı ülkeler kendi arasında bilgi yarışına ve yeni bir icat bulup onu satarak diğerinden bir adım öne geçme yarışına girmişken surekli beşinci altıncı yüzyılda gelen ve sorgulanamayan şeyleri hayatlarının odak noktasına yerleştiren müslüman ülklerin gelişmesini beklemek zaten saçma olurdu.