her zamanki tipik muhafazakar refleksiyle mazlumun parasını iç eden insanları müslümanlığa zarar gelmesin diye temize çıkaran zihniyetin iğrenç tezahürüdür. nasıl müslümanlık anlayışı ki bu vurguncuyu, dolandırıcıyı, hırsızı koruyor? tabi bu sefer olayın boyutları biraz daha farklı. çünkü toplanan paralardan kanal 7'nin de nemalandığı ortaya çıktı. yani hırsızlığın, dolandırıcılığın, yolsuzluğun medya yönü de var. adamların çıkıp "evet biz böyle böyle bir bok yedik" diyecek halleri yok. hadi erhan bey şimdi usta gazeteci fehmi koru'ya dönüp sorun da yorumlasın bu haberi. hhehh!!!
bu sabah ntv'de deniz baykal'ı dinledim, adam çok haklı. alman savcı hazırladığı iddianamede türk hükümeti tarafından bazı tutukluların tutukluluk hallerinin kaldırılması yönünde kendisine baskı yapıldığını söylüyor. bu bir skandal! nerede lan bu taraf gazetesi? nerede lan mehtap tv? nerede lan kanal 7? nerede atv? nerede yeni şafak? nerede vakit? nerede zaman? nerede sabah? nerede tetikçi köşe yazarları, nöbetçi solcular? susun bakalım susun! çakma müslümanlar sizi... ergenekon olunca konu sabahlara kadar tartışma programlarında götünüzü yırtıyorsunuz. pislikleri kendi adamlarınız yapınca her zamanki gibi susuyorsunuz.
bu insanların, islamcıların adalet istemeye hakkı yok, hukuktan bahsetmeye yüzleri yok. sen hukuku kendi siyasi emellerin için bir araç olarak kullanıyorsun. hukuksa buyrun, herkese hak, herkese adalet. ama yok buna yanaşmıyorlar, yanaşamazlar. neden? çünkü kendi adamları haltlar karıştırmış bu sefer. bu ilkesizlik orta yerde duruyorken ne adaleti bekliyorsun, kimden bekliyorsun?
işte başbakan recep tayyip erdoğan'a verilmek üzre toplanan bağışları aldım diyor mehmet gürhan diye bir adam. hem de yedi sorgulamanın yedisinde de. taraf gazetesinin cesur kalemleri, yiğit liberaller nerede? hepsi susacaklar... hükümetin dümen suyunda gazetecilik, liberallik, solculuk bunu gerektiriyor çünkü. nasıl olsa bu da unutulur. fatih ürek'in ergenekon'un işkencecisi diye lanse edildiği saçmalıkları bile manşete çekenler türkiye cumhuriyeti devleti hükümetinin almanya'daki bir yolsuzluk davasına menfi yönde müdahale de bulunmasına seslerini çıkaramıyorlar. çünkü maaşlarını nereden aldıkları belli. yazıklar olsun!
kesinleşmemiş, sadece iddia olarak havada asılı duran ve yargı süreci devam eden ergenekon davası hakkında haber yapmanın geri tepip kapak olma riskini ya da kapak olunca hiçbir şey olmamış gibi takınılan yüzsüzlüğü sergileyebilecek kadar omurgasız, karaktersiz, yavşak ve ilkesiz bir çizgide oldukları için pek fazla şaşırılmamasını gerektiren ilgisizliktir.
almanya'daki mahkemeler zahid akman hakkında kesinleşmiş hükümleri kararları vermiş!
iddianamelerde tayyip erdoğan'ın dahi adı geçmiş.
bir sürü şirket kayıt dışı parayı kayıt dış kaynaklara aktarmak için seferber olmuş ve hepsi alman makamlarınca saptanmış.
şimdi konuşuyor elemanın biri, medya patronuna çakıyor. "bize çamur atamazsınız"
senin çarkının dişlisi * değil miyidi milyon dolarları indra gandi yaptığı için apar topar partiden uzaklaştırılan! ulan bokta aklık var sizde yok.
haydi kardeşim haydi, bizi kandıramazsın, herkes kendi insan kaynaklarına yönelsin,
gidin mallara, moronlara, debillere yaltaklanın, harcınız da ölçünüz da budur.
''Soru: AKP yanlısı basın Deniz Feneri rezaleti karşısında neden susuyor?
Yanıt: Alman savcıyı AKP'ye yargı darbesi yapmakla suçlasalar pek inanan olmayacak da...
Haldun Ertem''
aslında savunulacak bir tarafı olmayan geri duruştur.
avukatı gibi davranıp olur olmaz delillerle desteklemeye çalışmak yerine sessiz kalıp yargı kararını beklemek daha evladır belki ama yine de en azından ortaya çıkarılmasına çalışmanın, üstüne gitmenin yerini tutacağını da sanmıyormn. zira deniz feneri derneği taraflı tarafız birçok insanın güvenini ve takdirini kazanmıştı bir dönem. eğer birileri bunu kullanarak rant sağlamışsa bunu ilk ortaya çıkaran yine (dinci demeyeceğim) dini hasssasiyeti fazla olan medyanın araştırması daha uygun olurdu.
şaşırılmaması gerekir. zira hepsi bundan biraz arakladı ve ceplerini doldurdu. yani kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler. belki bir kısmı maaşlarını bu paralardan aldı. bilerek veya bilmeyerek... lakin ben o mübarek yazarların ve televizyoncuların istifalarını beklerdim. "bu kadar olayın merkezinde olamayız." diye bağırmalarını beklerdim. müslüman olarak geçinenlerin yapması gereken en doğru hareket budur bana göre. ayrıca zamanında birisi çıkıp "imam hatiplilerden hırsız çıkmadı." demişti. bilmiyorum hala bu sözü bu kadar kolayca söylebilir mi? tabi bu siyasi çarkta muhalif tarafta nasiplenmiştir lakin onlarda kendi içlerindeki pisliklere bakmalıdır. benim üzüldüğüm parasını bilmeden bu kuruma verenlerdir. bilerek yapanlara da üzülmüyorum hak ettiler. bir diğer yandan bugün yılmaz özdil'in yazısında bahsettiği "anadoluda aç olan halkını doyurmayıp endonezya'da ki aç insanlara yemek verildiyse onlar da bunu hak etti." gibi bir ifade kullanmıştır. endonezya halkına bende üzülüyorum fakat kendi ülkesi feraha kavuşmadan nasıl başka ülkelere yardım etmek içleri kaldırıyor.
her zamanki gibi fillerin savaşında ezilen yine çimenler oldu ama bu sefer çimenler bilerek kendilerini ezdirdi.
yazık...